Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/turkede/public_html/wp-content/themes/Divi/includes/builder/functions.php on line 5079
Yenişehirli Avni Kimdir? Hayatı ve Eserleri | Türk Edebiyatçılar İnternet Ansiklopedisi
HAYATI

On dokuzuncu yüzyıl şairlerinden. Asıl adı Hüseyin’dir. 1827’de Fener’de dünyaya geldi. 1884’te İstanbul’da yaşama veda etti. Bahariye mevlevihanesine, karısının yanına gömüldü. Doğum yılı kesin olarak bilinmemekle birlikte kimi olaylara dayanılarak kestirilmektedir. Yenişehir, Fener eşrafından Sıdki Ebubekir Paşa’nın oğludur. Babasının görevli olduğu Turhal’da eğitim gördü. Vidin valiliğine atanan Sami Paşa’nın hizmetinde bulundu. Daha sonra İstanbul’a geldi ve 1855’te Beşiktaş mevlevihanesi şeyhi Nazif Dede’nin kızı ile evlendi. Ardından Bağdat valisi olan Mustafa Nuri Paşa’nın divan katibi olarak yanında bulundu. İstanbul’a döndükten donra başka hangi görevlerde bulunduğu bilinmeyen Yenişehirli Avni, son yıllarında Üsküdar Bidayet Mahkemesi üyelerindendi.

Yenişehirli Avni, eski şiirin son ve başarılı temsilcilerinden biridir. A. H. Tanpınar’a göre eskinin bütün söyleyiş tarzlarına sahiptir ve birkaç mısra ve beyti ile olsa dahi, kendisine kadar arz edilmiş zevk noktalarına varmıştır. Gençliğinde şiirine egemen olan tasavvuf neşesine, daha sonra karısının ve ardından da oğlunun ölümü ile bir acılık, bir huzursuzluk eklenir. Türkçe şiirleri kadar Farsça şiirleri de başarılı olan Avni, alçak gönüllü olması ve yazdıklarına karşı ihmalkar bir tutum içinde bulunması sebebi ile Osmanlı şairleri arasında layık olduğu yeri tam olarak alamamıştır. Muallim Naci’nin belirttiğine göre, eski şiir dilinin, “tabiatı asra göre” düzeltilmesini isteyenlerdendir, ancak eskinin kalıplarını da kıramamıştır.

ESERLERİ
  • Divan: 3000 beyitten fazla olan bu Divan, damadı Şevki Bey tarafından bastırılmıştır ve çok hatalıdır. Ayrıca Yenişehirli Avni’nin tüm şiirlerini de kapsamamaktadır.
  • Kaside-i Cülus-i Murad-i Hâmis: V. Murat’ın tahta çıkışı ile ilgili kaside, 1876)
  • Abnâme: Bahariye mevlevihanesinin susuzluğunu Abdülhamit’e duyurmak amacı ile yazdığı bu küçük mesnevi Eşref gazetesinde yayımlanmıştır.
  • Mir’at-ı Cünûn: kimi tipleri mizahi bir dil ile işlediği mesnevi
  • Ateşgede: Hüsn-i Aşk’a nazire
  • Mesnevi Tercümesi: mensur, Mesnevi’nin üç cildi
ESER ÖRNEKLERİ
DİVAN’INDAN

MÜNACAT (YAKARIŞ)

Kendi güzelliğini aşığın gözü ile seyretmek için varlık aynasında gördüm.

*

İlahi alemin iç yüzünü insanlık aleminde göstermek için Adem’e şekil verdin ve isimleri öğrettin.

*

Bilinmeyen alemin bütün sırlarını varlık levhasının süsü olarak açığa çıkardın.

*

Mutlak bütün, bağımlı parçadan ortaya çıkıp, her damlanın suretini denizin aynası ettin.

*

Her zerreyi, Musa gibi seni görmek isteyen bir aşık edip, bütün kainatı görünüşünün nurlarıyla doldurdun.

*

Yokluk levhasında sayılamayacak kadar mükemmel nakışlar gösterip, sırrını varlıklara bu şekilde gösterdin.

*

Firavun’u coşkun hayret denizine batırarak, hikmet bilici akıl bilgini rezil ettin.

*

Meryem’i Cebrail ile yoldaş edip, bir nefesle olmayan varlığa can verip, onu İsa yaptın.

*

Adem’i senin yüzünü görüp durduğu cennetten ansızın sahraya atıp, Havva’nın ayrılığı ile perişan ettin.

*

Nerede Hz. İbrahim gibi bir dostun varsa, onu hemen mancınığıyla ateşe attın.

*

Sana yakın olmayı samimiyetle isteyenleri karşılamak için her yerde bin bela hazırladın.

*

Ateşten yaratılmış yüce soyluyu yeryüzünde yaratılmışların en aşağısı ettiğin halde, topraktan yaratılmış olanı göklere çıkardın.

*

Sen, Züleyha’ya Yusuf’a kavuşmak için el uzattırdın. Yusuf’a da Züleyha’nın eline tokat vurdurdun.

*

Görünüşünün çok şiddetli olması, seni görmeyi engelledi. Kendini can ve gönül gözü içinde gizledin.

*

Güzelliğin gül bahçesini, huzursuzluğun coşkusuyla mamur etmek için, baştanbaşa kanıyla suladın.

*

Aşk şifahanesinde aklı mecnun edip, Kays’ı Leyla’nın saçının zincirine dost ettin.

*

Bu varlık gülşeninde her taze yaprağın damarını tecellinin coşkun ırmağına su yolu yaptın.

*

Güzellerin zülfünün perdesinden binlerce oyun gösterip, sevda bağını gönüllere zünnar gibi bağladın.

*

Üç çocuğun varlık beşiğine gelmesi için, dört anayı dokuz bacaya eş ettin.

*

Kafiri dünya ile meşgul, sofuyu ahiret düşkünü kıldın. Aşığı ise dünya ile ahireti ayıramayan bir hale soktun.

*

Hem Mansur’un dudağını altında “Ben Tanrıyım!” dedin, hem de Mansur’un itham edildiği suçu cezasını verdin.

*

Aşıkları kilise duvarının nakşına müptela kılıp, onlara gerçek olmayan görüntüler için cefa ettirdin.

*

Ateşi güllere dönüştürdün, taştan saf su akıttın, çöpten de Musa’nın ejderhasını meydana getirdin.

*

Hikmetin nerede bir ateş yakmışsa, orada altı yönden sayısız pervaneler yarattın.

*

Varlığının  feyzini İsa’nın nefesinden ortaya çıkarıp, yok olup gitmiş yüz yıllık ölüyü dirilttin.

GAZEL 1 (Divan)

İnsanların iki gözü, gözyaşı akıtmak için; bir eziyet yeri olan dünya ise, yas tutmak için.

*

Yerler ve gökler insanoğlu içindir. Kimi göklere çıkmış, kimisi de yerin dibine geçmiştir.

*

Biz ayrılık çölünün coşan ırmağıyız. Taştan taşa vurarak akmamız, bir denize ulaşmak içindir.

*

Her zaman “Allah” diyerek secde edişimiz, senin yüzüne bir an olsun mahrem olmak içindir.

*

Ey Avni! Bu dünyayı imar eden mimarlar, harabelerle dolu toprak içinde yatmakta.

GAZEL 2 (Divan)

Bağlar bahçeler ahımın ateşi ile yandı. Sümbül bahçeleri de ahımın dumanıyla gömgök kesildi.

*

Sen nasıl bir kafirsin ki, bir hilenle tövbeler, teşbihler , taatlar ve istiğraflar yok oldu.

*

Özlem vadisinde öylesine ağlayıp inleyen bir aşk delisi ol ki, dağlar birbiri ardından gelen feryatlarınla yankılansın, inlesin.

*

Haksızlık edenle haksızlığa uğrayanlar birbirinden şikayet etmede. Tıpkı sularla dolapların birbirinden şikayet etmesi gibi.

*

Ey Avni! Bu dünya işliğini imar eden mimarlar, harabelerle dolu toprak içinde yatmakta.

GAZEL 3 (Divan)

Her zaman bir kafirin elinde, gönlü yaralı bir haldeyim. Ey Müslümanlar! Bana acıyın; çünkü yad ellerdeyim.

*

Toprağından şimşek gibi özlem ateşi çıkan bir yerdeyim. Ey merhamet bulutu! Allah için bir damlacık olsun su.

*

Kıyamet güneşinden daha yakıcı bir yüz sebebi ile, kıyamet güneşinin doğacağı yerden daha beter bir kapıdayım.

*

Kendi umut aynamın üzerinden kendim gölgeyim. Tanrı iyilik elini uzatıp beni kaldırsın.

*

Ey Avni! Ben kendimi zülfe kaptırmışım. Aklımı başıma toplamam mümkün mü? Kafir ülkesinde kalmış yıkık bir aşk mescidiyim.

RUBAİ I

Mecnun: “…den başka Tanrı yoktur” dedikçe, aklını başına toplamayı teklif etseler “hayır” derdi. Leylas’sına o kadar aşıktı ki, Mevla diyecek yerde Leyla derdi.

RUBAİ II

Bu yok olmaya mahkum kiliseden (dünyadan) kederli, gönlü hasta, gönlü yaralı ve küskün gittim. Gelişim ve gidişim benim elimde değildi. Mecbur olarak geldim, zorla gittim.

KAYNAKÇA: Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009), Turan, Lokman (1999). Yenişehirli Avnî Dîvânı’nın Tahlili ve Encümen-i Şuarâ’dan Batı Tesirinde Gelişen Türk Edebiyatı’na Geçiş (Tenkitli Metin ve İnceleme). Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

 

Paylaş