HAYATI
Divan şairi. Üsküp’te dünyaya geldiği bilinen Zaifi’nin doğum tarihi hakkında bir bilgi yok. 1559’da yaşama veda etti. Adı Pir Mehmet b. Evrenos b. Nureddin olarak geçtiğine göre Nurettin oğlu Evrenos, babasının adıdır. Sergüzeşt adlı yapıtında, Gülistan çevirisini yaptığı tarihe kadarki yaşamını anlatır. Buna göre, medrese eğitiminden sonra Yenice Vardar’a yirmi akçe ile müderris olmuş, bir süre sonra da İstanbul’a gelmiştir. İstanbul’a geldikten sonra 1534’te İran seferine çıkan orduya katıldı. Ama yola devam edemeyerek Sivas’ta kaldı. Oradan Diyarbakır’a geçti ve vali Mehmet Paşa’ya sığındı. Daha sonra da paşanın hizmetinde bulundu. Gülistan’ı bitirdiği 1543’ten sonraki yaşamı üzerine herhangi bir bilgi yoktur.
Elimizdeki yapıtlarından, çağdaş kaynaklarda adı pek geçmemekle birlikte, verimli, kendine özgü bir söyleyişi olan, yalın, süsten uzak, sanatını faydalı amaçlar için kullanan bir şair olduğu anlaşılmaktadır. Divan’ı dışında kalan mesnevilerinde, çağdaş ahlak görüşlerini işler. Eserlerinden Zaifi’nin velud bir şair olduğu anlaşılır. İyi derecede Farsça bildiğini tezkirelerinden öğrendiğimiz şairin, dili oldukça sadedir.
ESERLERİ
- Divan
- Gülistan-ı Zaifi: Sadi’nin yapıtının çevirisi, 1543
- Bağ-i Behişt: tevazu, kaza ve keder, terbiye vb. konular işlenir, 1554
- Büstan-ı Nesayih: Attar’ın Pendnamesi’nin çevirisi, 1557
- Gülşen-i Mülük: padişahlara öğütler, 1557
- Sabrü’l Mesa’ib: mensur, dini ve ahlaki öğütler
- Risale-i Cevahirname: değerli mücevherler ile ilgili bilgileri kapsayan bir risale
- Sergüzeşt-i Zaifi: nazım-nesir, karışık otobiyografi
Zaifi’nin yapıtlarının tümğ Topkapı Sarayı’nda bir külliyet içindedir.
ESER ÖRNEKLERİ
GAZEL I
Ey vefasız eski sözümüze vefa göstermedin; beni görmezden gelip bana merhaba demedin
Zülfünün kemendi yakalamadık, tuzağa düşürmedik gönül bırakmadı; derler ki bu halk o yüzden sana gönül kapan diyor.
Ey ay yüzlü sevgili, gece kıble tarafından öyle çok yel esti ki sonuçta seher vakti saba rüzgarı saçının kokusunu getirdi.
*
Ona sürme olarak saba rüzgarı izinin tozunu getirse Yakub’un görmez olan gözü görmeye başlar.
Sanma ki sana tutkun olan sadece Zaifi’dir. Bütün cihan senin saçının havasına kapılır eser.
GAZEL II
Yüzündeki peçeyi aç, çünkü güneşin üzerine peçe yakışmaz. Eğer örtü olursa dünya ve ahiret karanlıkta kalır.
Gönül, senin aşk çadırını göğsümün ovasına kurdu. Saçının telini de misk kokulu çadır ipliği olarak kullandı.
Ey ay yüzlü güzel! Saçların yüzünü örtünce, müneccimler “Güneş tutulsa Rum’da karışıklık olur” derler.
Ey sevgili, gönül ülkesini eziyet taşlarıyla yapma zamanıdır. Ayrılık külüngü ile ne zamana kadar harap edeceksin.
Ey ay yüzlü, Zaifi, sanma ki senin buyruğundan dışarı çıkar. Sen sadece ona doğru ve yanlış, nasıl olursa olsun emret.
GAZEL III
Ayrılık yolunda ben kul sultanımı anıp ağladım: sevgilimin can bağışlayan kırmızı dudağını andım ağladım.
Keder çölünde tek başıma, ağlayıp inler vaziyette ve şaşkın kalıp eşim, dostumu, sevdiklerimi anıp ağladım.
Ben dilenci, bülbül gibi feryad, figan edip gam külhanında açılmış gülü andıran sevdiğimi anıp ağladım.
Gönül şehrime ayrılık ateşi düşüp eteğimi yaktı: bunun üzerine can sermayesini hatırlayıp dükkanımı anıp ağladım.
Ferhad’la Mecnun nerelere öyle feryad edip, aşk dağı içinde dün akranlarımı anıp ağladım.
Dermanı kavuşma günü olan bir derde uğradım. Hasret köşesinde geçen dermanımı andım, ağladım.
Zaifi gözlerinden kalem gibi kanlar akıttı; ben kara divanımı andım, ağladım.
GAZEL I
Ahd-ı kadime etmedün ey bi-vefa vefa
Görmeze urup eylemedüm bana merhaba
Zülfün kemendi komadı bir kopmadık gönül
Derler bu halk anun içün dil-ruba sana
Ne yeller esdi kıbleden ey mah gece kim
Buy-ı saçun getürdi seherde saba bana
Bina olur çü dide-i Yakuub şol çeşm
K’izin tozın getüre ana tutiya sana
Yeter heva-yı zülfüne düşüp kamu cihan
Sanma hemin Zaifi dürür mübtela ana
GAZEL II
Aç nikabını yaraşmaz afitab üzre nikaab
Dü cihan zulmetde kaldı ref olmazsa hicab
Hayme-i aşkun kurup sahray-ı sinemde gönül
Rişte-i zülfün hayalın eyledi müşkin tınab
Yüzüne zülfün hicab etmeğe der ehl-i nücum
Rumda fitne olur ey meh tutulsa afitab
Vaktidir dil mülkin abad eyle seng-i cevr ile
Niceye dek fişe-i hecr ile kılasın harab
Sanma kim yüz döndüre emründen ey mehr-ü senün
Tek buyur şahum Zaifi’ye hata vür ger sevab
GAZEL III
Rah-ı hecr içinde ben kul hanum andum ağladum
La’l-i can-bahşın anup cananum andum alğadum
Gam beyabanında bi-kes zar ü ser-gerdan olup
Hem-nişinum hem-demüm yaranum andum ağladum
Ben geda bülbül gibi feryad ü efgan eyleyüp
Külhan-ı gamda gül-i handanum andum ağladum
Düşdi gönlüm şehrine hecr adı yakdı dameni
Can meta’ın yad edüp dukkanum andum ağladum
Kanı Ferhad ile Mecnun deyu feryad eyleyüp
Kuh-ı aşk içinde dün akranum andum ağladum
Uğradum bir derde kim dermanı ruz-ı vasl imiş
Günc-i hasretde geçen dermanum andum ağladum
Kanlar akıtdı Zaifi gözlerinden çün kalem
Ben kara yazulu çün divanum andum ağladum
KAYNAKÇA: Fatma Büyükkarcı Yılmaz, Za‘îfî’nin Manzum Gülistân Tercümesi: Kitâb-ı Nigâristân-ı Şehristân-ı Sebzistân (doktora tezi, 2001), MÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, tür.yer.