HAYATI
Şair. İstanbul’da dünyaya gelen şairin doğduğu tarih hakkında kesin bir bilgi bulunmasa da bazı edebiyat tarihçileri 1660’da doğduğunu dile getirmişlerdir. 1724’te Kahire’de yaşama veda etmiştir. Babası, divan hocalığı, maliye tezkireciliği gibi görevlerde bulunmuş Osman Efendi’dir. 1678’de medrese eğitimini tamamlayan Osmanzade Taip, bu tarihten sonra mülazım oldu ve müderrislik görevinde bulundu. 1716’da Süleymani’ye müderrisliği görevine kadar yükseldi. Bir yıl sonra Halep mollalığına getirildiyse de bir süre sonra bu görevinden azledildi. İstanbul’da döndükten sonra yeniden itibarını kazanmak için dönemin ileri gelenleri ile yakınlık kurmaya çalıştı. Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın da aracılığı ile III. Ahmet’in gözüne girdi ve 1720’de şehzadelerin sünnet düğünleri ile ilgili yazdığı kasideleri beğenildi. Bir yıl sonra doğacak olan şehzade için yazdığı kaside-i tarihiye ise bir fermanla melikü’ş – şuara (reis-i şairan) olmasına yol açtı. 1723’te de Mısır mollalığı görevine atandı. Bir söylentiye göre dilini tutamamış, zamanın Mısır valisi ile ilgili bir nüktesi yüzünden zehirletilmiştir.
“Reis-i şairan gibi, tantanalı unvanına ve bazı tezkireciler ile tarihçilerin mübalağalı övgülerine rağmen, Osmanzade Taip, ne nazımda, ne de nazırda birinci sınıf bir şahsiyettir” (A. Karahan). Tarih, hadis ilmi, ahlak, biyografi gibi pek çok alanda ürün vermiştir. Hamdi mahlası ile şiir yazmaya başlamış, hicve olan düşkünlüğü yüzünden başı dertten kurtulmayınca sözde tövbekar olarak Taib (tövbe eden) mahlasını almıştır. Kimi şiirlerinde,
“Kahveyi mezhebine uydurdu
Nohudu kavurup içer zürefa
Ser-i dervişte küllah görse
Bal kabağı sanup kapar guraba
***
Koltuğunda somun sanup sevinir
Bir fakir olsa mübtela-yı veba
***
Yolun öğrendi satmanın tüccar
Sorar izler kimesine yok zira
***
İhtimam evle narha sultanım
Def’ola ehl-i beldeden bu gala
benzeri toplumsal bozuklukları yansıtan beyitlere rastlanır. Ama daha çok tarih ve biyografi alanında yapıtları ile günümüze kalmıştır.
ESERLERİ
- Simaru’l-Esmâr (1835)
- Kitabu’l-Âhlaku’l-Ahmedî (Kâşifî’nin Ahlâk-ı Muhsinî eserinden çeviri yoluyla derleme, 1840)
- Hadikatü’l-Vüzerâ (Rami Mehmed Paşa’ya kadar 108 Sadrazamın biyografisi, ilk dört zeyli ile birlikte 1854)
- Sıhhat Abad (kırk hadis şerhi)
- Hülasatü’l-Ahlâk (Kınalızade’nin Ahlak-ı Alâî adlı eserinin özeti)
- Münşeât (50 kadar mektubu)
- Telhîsu’l-Nesayih (1866)
- Hadikatü’l-Mülûk (III. Mustafa’ya kadar 22 Osmanlı Padişahının biyografisi, 1882)
- Telhis (Mehasinü’l-Edeb)
- Divan (bulunmadı).
- Şiir ve hicivleri mecmualardadır.
ESER ÖRNEKLERİ
OSMANZADE TAİB DİVANI’NDA
KASİDE
Hayr-makdem aceb mahallinde
Geldin ey asaf-ı bülend-ara
Berekat-ı Halil İbrahim
Olmada makdeminle cilve-nüma
Gelmeseydin eğer bu günlere
Şehr olurdu harab ser-ta-pa
Etme ahval-i halkı istifsar
Nakl edersem keder verir zira
Çıktı ateş bahasına heyzüm
Satılır dirhem ile ud-asa
Cilveger micmer-i tesavide
Kara günlükte anber-i sara
Ya kömür söyle kim gubarı dahi
Tutya oldu dideye hala
Arpayı hod tefahhus eyleme kim
Arpalık hasılı yetişmez ana
Arpa torbası sanır anı gören
Olsa bir gözde arpacık peyda
Revgan-ı dil erimede şeb ü ruz
Mum deyü şem’a-veş yanıp fukara
Revgan-ı sade iştirası muhal
Ki bahasına etmez akçe vefa
Şimdi bir yağlı kapı da yok kim
Edelim anda derd-i cü’a deva
Hasret-i balı sorma bale k’anın
Kadri sükkerden olmada bala
Buldu ismine nisbet olmağıla
Aseli çuka da ziyade baha
Allah Allah tıfl-ı mahtuna
Yetecek bal bulunmuyor hayfa
Kahveyi mezhebine uydurdu
Nohudu kavurup içer zürafa
Ser-i dervişte küleh görse
Bal kabağı sanıp kapar gureba
Sabun anılsa ağzımız köpürür
Üştür-i kef-zeban gibi mesela
Vesaha-alude kaldı cümle siyap
Şimdi ayniyle kirli dense seza
Koltuğunda somun sanıp sevinir
Bir fakir olsa mübtela-yı veba
Bu galaya sebep nedir bilemem
Yine her şeyde var bakılsa reha
Her taraftan zahire gelmekte
Pür sefain ile leb-i derya
Yok mahazinde yer ayak basacak
Öyle memlü zahayir ü eşya
Yolun öğrendi satmanın tüccar
Sorar izler kimesne yok zira
Tama-ı hamı ile hükkanım
Muhtekirler belasıdır bu bela
İhtimam eyle narha sultanım
Def’ ola ehl-i beldeden bu gala
Ahzenüp kande muhtekir var ise
Eyle resm-i vezareti icra
Ki safa-yı derun ile alem
Eylesünler dua sabah ü mesa
KAYNAKÇA: Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), Büyük Türk Klasikleri (c. 6, 2004), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).