HAYATI
Şair. 1520’de Zile’de dünyaya geldi. 1597’de Sivas’ta yaşama veda etti. Gerçek adı Ebu’s Sena Şemsüddin Ahmed’dir. Babası halveti şeyhlerinden olan Mehmet Efendi’dir. Henüz yedi yaşındayken babası ile birlikte Amasya’ya gitti. Burada Amasyalı Muslihittin’e bağlandı. Öğrenimini İstanbul’da tamamlayan Şemseddin Sivasi, Sahn müderrisliği görevine kadar yükseldi. Sonraki yıllarda ise kendisi tasavvufa verdi. Bir ara hacca gitti ve dönüşünde Zile’ye uğradı. Daha sonra yeniden İstanbul’a geldi ve derslerinin yanı sıra vaazlar vermeye başladı. Sonraları Sivas’a yerleştiği, çalışmalarını burada sürdürdüğü, III. Mehmet tarafından çağrılması üzerine de, 1596’da Eğri seferine katıldığı bilinmektedir. Şemseddin Sivasi, ölümünde Sivas’taki tekkesine gömülmüş, daha sonra ise mezarını üzerine bir türbe inşa edildi.
Devrinin tanınmış ve yüksek saygı görmüş alim şeyhlerinden biri olan Şemseddin Sivasi, manzum ve mensur olmak üzere pek çok eser kaleme almıştır. Manzum eserleri arasında Divan, Gülşen-i Abad, Mevlit ve Menakıb-ı İmam-ı A’zam adlı yapıtları başta gelmektedir. 1578’de yazılan Gülşen-i Abad, küçük bir kitap teşkil eden zarif ve orijinal bir mesnevidir. Allah’a ve peygambere ait küçük manzumelerden sonra şair eserinin mukaddimesinde Allah’ın kudretinin doğada tecelli ettiğine, çiçekleri örnek göstererek, türlü türlü çiçeklerin bir meclis kurduğunu ve Gül’ün bunlara şeyh olduğunu ve bu mecliste ilahi heyecanların duyulduğunu, ilahi sırların söylendiğini bildirir.
Gülşen-i Abad, dini, didaktik ruhu, şiir ve doğa ile kaynaştırmak bakımından çok başarılı, orijinal bir eserdir. Fikri konusu tasavvufun prensibi olan vahdet-i vücuddan ibarettir. Şekilde ve ruhta koyu bir sanatkarlığa meyledilmiştir. Fakat ifade şiirseldir. Doğal bir şekilde zarif, renkli ve sevimli, bilhassa hiçbir bakımdan yormayan bir tarzda ölçülüdür. Eser okunurken şiir ve hayat zevkini sarsacak didaktik hava baskısı hissedilmez. Bir karakteri olan çiçekler pitoresk bir şekilde kendi doğal giysileri altında bir efsane dünyası içindedirler. Coşmayan ve taşmayan duyguda samimi bir olgunluk hali vardır.
Şemseddin Sivasi’nin bir diğer önemli eseri olan ve 1592’de yazılan Menakıb-ı İmam-ı A’zam, büyük İslam fakıhının hayatını ve muhtelif meziyetlerini anlatan bir destan mahiyetindedir. Kitabın baş taraflarında yine büyük İslam imamlarının sözlerine ve Kur’an’a dayanarak İslam dininin dünyaya ve ahirete dair muhtelif inanışları anlatılmaktadır. Müellif bunlarla birlikte İmam-ı Azam’a ait hikayeleri de kutsal kitaplardan ev Arapçadan nakledildiği bilinmektedir.
Yaşadığı devirde Bektaşilerin edepsizliğinde ve zamane insanın hatalarından şikayet eden müellif, açık ve şeriatçılık temayülü göstermekte, tarikatla birlikte İslam dinin büyük önemini dile getirmektedir. İmam-ı Azam’a ait menakıp, umumiyetle onun İslami ilim ve fıkıhtaki kudretini ve zekasını belirten fıkralar halindedir. Eser, büyükçe ve özentilidir. Hiçbir bakımdan mühim bir sanat eseri özelliği göstermemektedir.
ESERLERİ
- Divan, Mevlid (bas: 1869, 1936 ve 1949)
- Menakın-ı İmam-ı Azam (bas: 1874)
- Menakıb-ı Çahar Yar-i Güzin (son bas: 1894)
- Gülşenabad (tasavvufu konu alan ve çiçeklerin karşılıklı konuşması biçimde yazılan bir mesnevidir)
- Heşt Behişt (dini ve ahlaki bir mesnevi)
- Menazillü’l Arifin (Gazali’nin yapıtlarından yararlanılarak hazırlanmış olan marifetle ilgili mensur bir yapıttır)
Şemseddin Sivasi’nin yapıtlarının tam listesi için Osmanlı Müellifleri’ne bakınız.
ESER ÖRNEKLERİ
DİVAN’DAN
GAZELLER
GAZEL I
Derd-i aşka düşmeyen dermana olmaz aşina
Cevre mahrem olmıyan ihsana olmaz aşina
Can u başın saklayanlar ta ebed biganedür
Canı işar etmeyen canana olmaz aşina
Çah-ı hissetden per-i himmetle a’laya uzan
Katre derya olmadan ummana olmaz aşina
Cehd edüp rah-ı ibadetde ferid ol taliba
Kullugın bildürmeyen sultana olmaz aşina
Zülfine ermek dilersen ko seri meydanda
Başunı top etmeyen çevgana olmaz aşina
Arif olmak isterisen gel nedanem dersin al
Bildüginden geçmeyen irfana olmaz aşina
Sufra gibi sürmeyen yüzin yere her subh u şam
Canib-i Hakdan gelen mihmana almaz aşina
Taliba ko gafleti şevk ile gir ta’atına
Zevk-i dini duymayan olmaz aşina
Şemsiya şem’-i ruh-ı canana yak her varunı
Bal ü perrin saklayan pervane olmaz aşina
GAZEL II
Ey gönül tavuslayın zeyn-i kabadan geçmedün
Kendi aybun görmedün medh ü semadan geçmedün
Surete aldanuban nakş u rüsuma dil verüp
Ahirin fikr etmeyüp deyr-i fenadan geçmedün
Tıfl-ı nefsün her ne kim görse ana mayıl olur
Yaşadun bunca yaşı vaz’-ı sabadan geçmedün
Lezzetini ta’atun hayfa ki zevk eylemeyüp
Bu acebdür kar-ı dünyada anadan geçmedün
Çok okıdun Hazret-i Kur’an ma’na tuymadun
Gar-ı bihude gibi kun sadadan geçmedün
İzzet-i fakr ile olmadun müluk-i hufyeden
Zillet-i minnetle bu suri gınadan geçmedün
Merd olup sahra-yı mihnetde cihadı görmedün
Beyt-i rahatda kalup tavr-ı nisadan geçmedün
Seyl-i şehvata vücudun varını habse verüp
Şemsiya sen tutmayup fasid recadan geçmedün
KAYNAKÇA: Müstakimzâde Sadeddin Süleyman. Hülâsatü’l-Hediyye. Millet Ktp. Ali Emîrî Efendi Şer’iyye Bl. nr. 1082, Hocazâde Hilmi (1325/1907). Ziyâret-i Evliyâ. İstanbul: Cihân Kütüphanesi Mat.