HAYATI

XIV. Yüzyıl mutasavvıf şairlerinden. Asıl adı İmadüddin. Yaşamı üzerine bilgi yok. Doğduğu yer hakkında bilgiler ise farklılıklar gösterir. Bağdat dolaylarında Nesimi adlı bir bucakta doğduğu söylendiği gibi, Tebrizli, Şirazlı ya da Diyarbakırlı olduğu da rivayet edilir. Kendisi bir şiirinde Türkmen olduğunu belirtir. Nesimi’nin ölüm tarihi ise Fuat Köprülü tarafından 1404, Katip Çelebi ve İbn-i Hacer tarafından 1434 gibi aralarında önemli ayrımlar bulunan yıllar olarak gösterilir. Bütün kaynakların birleştiği konu, şeriata aykırı düşünceleri nedeni ile Halep’te derisi yüzülerek öldürüldüğüdür. Bu ölüm, yaşamı ve kişiliği çevresinde oluşan menkıbelerde çeşitli biçimlerde anlatılmıştır. Nesimi’nin mezarı, Halep’te kendi adını taşıyan türbededir.

Hurufiliğin kurucusu olan Fazlullah’ın (ölm:1401) halifesi olan Nesimi, Seyyid adı ile de bilinir. Şiirleri yaşadığı çağdan başlayarak Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar geniş bir bölgeyi etkisi altına alır. “Fuzuli’de bile lisan, eda, tarz-ı tahassüs itibari ile onun nüfuzu pek kolay tefrik ve teşhis olunabilir (F. Köprülü). Tasavvuf coşkusu, sanatkarane bir anlatım gücü ve çağının kültürünü yansıtan şiirleri ile bağlı olduğu Azeri edebiyatını sınırlarını aşar. Bunda Arapça ve Farsça şiirler yazmasının da etkisi büyüktür. Hurufi inançlarını yansıtan vahdet-i vücut düşüncesine bağlı şiirleri onu özellikle Bektaşi şairlerinin benimsemesine yol açmıştır. Şiirlerinde yalın bir dil kullanmış, belli bir dünya görüşünü dile getirmesine karşın kuruluğa düşmemiştir. En belirgin özelliklerinden biri de lirizmdir.

“Hurufilik mezhebinin piri Fazlullah ve onun sistemine candan bağlı tasavvufi aşık olan Nesimi, sanatını heyecan içinde tamamı ile eritmiş bir şairdir. O derecede ki Divan’ındaki gazellerini okurken kendimizi şiirden başka bir kudretin tesiri altında hissediyoruz. Halbuki bu mısralar, Divan şiirinin şekle ait oyunlarıyla da işlenmiş bulunmaktadır. Fakat biz bunları görmüyor ve bu sanatın çok usta yaratıcısını hiç düşünmüyoruz. Sesi o kadar içten ve coşkun bir iman kaynağından kopup geliyor. Devrinin tutuk dini şairleri yanında o ne ifade düzgünlüğü, ne duygu bolluğudur. Sularına tam elverişli mecrayı bulmuş coşkun bir ırmak gibi hiç dinmez çağıltılarla akıp gidiyor, çekip sürüklüyor. Fakat hızı nispetinde derin değil, fazla genişliği de yok. Kuvvetini yatağının darlığından alıyor. Hemen her mısrasında terennüm ettiği heyecan sadece vahdet-i vücut. Bu mahrekten uzaklaşamıyor ve mesela Mevlana gibi insan ruhunun renk renk alemlerinde dolaşamıyor. Ruhu ne kadar coşkun olursa olsun, nihayet mahdut bir felsefe sisteminin müterennimi, bir tarikat şairi olarak kalmakla geniş insanlıktan uzaklaşıyor”. (Vasfi Mahir Kocatürk)

ESERLERİ

Nesimi’nin iç dilde şiir söylediği bilinmektedir. Türkçe ve Farsça divanlarının nüshaları oldukça çoktur. Farsça şiirlerinin de alındığı Divan’ı 1884’te ve 1869’da olmak üzere iki kez basıldı. Ama bilimsel bir baskısı yapılmadı.

ESER ÖRNEKLERİ

Derya-yı muhit cuşa geldi

Kevn ile mekan huruşa geldi

 

Sırr-ı ezel oldu aşikara

Arif nice eylesün müdara

 

Her zerrede güneş oldu zahir

Toprağa sücud kıldı tahir

 

Nakkaş bilindi nakş içinde

La’l oldu iyan Bedahş içinde

 

Acı şu şarab-ı Kevser oldu

Her zerre nebat ü şekker oldu

 

Tıryak mizaca tuttu agü

Lü’lü-yı müdevver oldu daru

 

Külli yer ü gök Hak oldu mutlak

Seyler def ü çeng ü ney enel-Hak

 

Mescud ile sacid oldu vahid

Mescud-ı hakiki oldu sacid

 

Her katre muhit-i a’zam oldu

Her zerre Mesih ü Meryem oldu

 

Taş ü kesik oldu verd ü nesrin

Ferhad ile Husrev oldu Şirin

 

Ma’şuk ile aşık oldu bir zat

Mahvoldu vücud-ı nefy ü isbat

 

İman ile küfr bir şey oldu

Tatlu ile acı bir mey oldu

 

Eşya ile ikilikten oldu hali

Baki ahad oldu la yezali

 

Ger sen seni kim ne cism ü cansın

Maksud-ı vücud-ı kün fekandın

 

Çün mü’mine mü’min oldu mir’at

Mir’atına bak ü anda gör zat

 

Her kimse ki esridi bu meydan

Hayy-ı ebed oldu zatı hay’dan

 

Adem’de tecelli kıldı Allah

Kıl Adem’e secde olma güm-rah

 

Adem tükeli Hak oldu bilgil

Mescud-ı hakika secde kılgıl

 

Enfas-ı Nesimi gör ne candır

Derya-yı muhit ü dürr-i kandır

 

Lebine ehl-i nazar çeşme-i hayvan dediler

Gerçi uçmağ hürü cümle ana can dediler

 

Seni bu hüsn ü cemal ile bir lütf ile gören

Korktular Hak demeye döndüler insan dediler

 

Bir kılın kıymetini her kime sordumsa dedi

Genc-i Karun ile bin milk-i Süleyman dediler

 

Düşmenin adını aşıklara sordum ki nedir

İşiden cümle ne kafer ne müselman dediler

 

Şek değil kim yüzünü görmemiş anlar ki seni

Huriye benzebiden Yusuf-ı Ken’an dediler

 

Ağzın esrarına endişe kaçan vakıf ola

Ki ukul ehli ana nokta-i pinhan dediler

 

Ney Nesimi dem-i Isi değil ise nefesin

Nefesi doğrular ana ne içün can dediler

 

Yazıcak suretini muhteri-i nakş-ı vücud

Yar ü gök ehli ana ruh-ı musavver dediler

 

Sordum ervaha yüzün vasfını harfen harfe

Kimsenin şerhine gelmez bu gül-i ter dediler

 

Güle el sunmasın ol kim dikeninden üşenir

Kim bu hamra gülünün harına hançer dediler

 

Sana güneş gibi ey fitne sücud eyleyenin

Talii ahteri mes’ud ü muzaffer dediler

 

Her neye baktın ise anda sen Allah’ı gör

Kancaru kim azm kılsan veçhullahı gör

 

Bu ikilik perdesinden geç hicabı ref’ kıl

Gel bu birlik vahdetinden bak bu sırrullahı gör

 

Hacc-ı ekber kılmaz istersen gel ey zahid berü

Aşıkın kalbi içinde sen bu beytullahı gör

 

Can gözüyle baktın ise kainatın aynına

Andan özge nesne var mı hasbeten lillahı gör

 

İlm-i hikmetten bilürsen gel berü gel ey hakim

Sen Nesimi mantıkından dinle Fazlullah’ı gör

 

Ben melamet hırkasını kendim giydim eğnime

Ar ü namus şişesini taşa çaldım kime ne

 

Gah çıkarım gök yüzüne seyrederim alemi

Gah inerim yer yüzüne seyreder dem çekerim aşk için

 

Gah giderim medreseye ders okurum Hak için

Gah giderim meyhaneye dem çekerim aşk için

 

Sofular haram demişler aşkımın şarabına

Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne

 

Sofular secde ederler mescidin mihrabına

Benim ol dost eşiğidir secdegahım kime ne

 

Nesimi’ye sordular kim yârin ile hoş musun

Hoş olam ya olmıyayım ol yar benim kime ne.

KAYNAKÇA: Bursalı Mehmed Tahir / Osmanlı Müellifleri I (1972), Seyit Kemal Karaalioğlu / Türk Edebiyatçılar Sözlüğü (1982), Kemal Edip Kürkçüoğlu / Seyyid Nesimî Divanı’ndan Seçmeler (1985), Nihad Sami Banarlı / Resimli Türk Edebiyatı Tarihi I (1987), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) – Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006) – Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) – Ünlü Edebiyatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013) – Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013)

 

 

Paylaş