Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/turkede/public_html/wp-content/themes/Divi/includes/builder/functions.php on line 5079
Hüseyin Ferhad Kimdir? Hayatı ve Eserleri | Türk Edebiyatçılar İnternet Ansiklopedisi

HAYATI

Şair. 25 Aralık 1954 günü Hatay, Hassa’da dünyaya geldi. Asıl adı Hüseyin Hameş. İlk ve orta eğitimini Hassa’da tamamladı. Daha sonra Mersin İlköğretmen Okulu’ndan mezun oldu (1972). 1979’da Gazi Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümü’nü bitirdi. Film-Radyo-Televizyon ile Eğitim Merkezinde radyo program yazarı ve yönetici olarak çalıştı. Öğretmenlik yaptı.

İlk şiirleri 1972’de Sanat Emeği dergisinde yayınlandı. sonraki yıllarda ürünleri Somut, Türk Dili, Varlık, Bilim ve Sanat, Yarın, Yazko Edebiyat, Broy, Adam Sanat, Yeni Biçem, Edebiyat ve Eleştiri, Kitap-lık, Yasakmeyve, Yom Sanat, Kaşgar, Sözcükler, CazKedisi gibi pek çok dergide yer aldı.

ÖDÜLLERİ

  • 1984 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü
  • 1994 Yunus Nadi Şiir Ödülü
  • 2001 Altın Portakal Şiir Ödülü
    2009 Hüseyin Gazi Vakfı Şiir Hizmet Ödülü
  • 2018 Altın Defne Edebiyat Ödülü.

ESERLERİ

Şiir:

  • Deniz Çobanları (1982)
  • Ve Yürüdük Gecenin Ateşleri İçinden (1984)
  • Söyle Gölgen de Gitsin (1993)
    Hayal Ülkesinin Keşfi (1995)
  • Hazer İçin Birkaç Sarı Gül (2000)
  • Sîmurg (2004)
  • Beni de Ezberine Al (2007, Kendi Seçtikleri)
  • Gizli Âyinler (2008)
  • Kılıç İpekte Sınanır (2008, Toplu Şiirler 1982-2007)
  • Nihayet Bir Cümledir İnsan (2019).

Düzyazı:

  • Aşka ve Barbarlara Dair (1995)
  • Cennet Diye Bir Yer (1997)
  • Şark Belleği (2016).

ESER ÖRNEKLERİ

ŞİİRİN VE YÜREĞİN TARİHİNİ YAZMAYI DENEYENLERE

Trabzanlara yaslanıp şarkı söylüyor bir kadın
anlayamadığım tuhaf bir dille ve ivmeyle.

Kuru yapraklar savruluyor ıssız yamaçlara yukarı
tansökümü öpüşüyor şehir surlarıyla ansızın.

Ayaz mı, yoksa ilkyaz mı içimi acıtan böyle;
nedendir şu mememin altındaki anlamsız ağrı?

Kırgın, minareye tırmanan bir müezzin gibi dalgın
yürüyorum gece yarılarının geç hüznüyle.

Âh, nerede göğü martılarla dolu limanı aşkın
nerede gençliğimi evlâd edinen mahir tanrı?

Bir kadın şarkı söylüyor devşirip rüzgârı
farkında olmadan mülteci yalnızlığıma alnını dayayıp.

Sokaklar bomboş, terkedilmiş tüm mahalle;
tedirginlik sinmiş evlere o keşiş yüzüyle.

Azizeler koşarak çıkıyor merdivenlerini eski manastırın,
avlusunda yuvarlanışını duyuyorum bakır çanının.

Ufka bir yıldız akıyor kirpiklerim düğümleniyor
şakaklarıma sıvaşan ışının külleriyle.

İlâhiler yankılanıyor aklımda, dualar okunuyor;
ümmed hıncıyla yüreğime gömüyor hançeri bâtın.

Bir kadın şarkı söylüyor yaralı sesiyle,
sesime kazıyorum kadını Türk dili Fars dili Arap diliyle.

Kitapların balkonundan başka bir şey değilse cennet
ummanında bencileyin bir muamma var elbet.

Kayalar yuvarlanıyor, çirişotları gürültüyle büyüyor;
bir cırcırböceği önüme düşüyor omuzunda liriyle.

Yağmur başlıyor birden, org melekleri uçuşuyor;
ellerime dokunuyor sevda remilli bir cinayet!

Sular aydınlanıyor giderek, epriyor kutsal yangın;
keder, örtüyor günün üzerini imam cübbesiyle.

İnanla ve hicrânla şarkı söylüyor bir kadın
telleri birer birer kırılıyor inleyen kemanının.

Yollar puslanıyor, ikona kuşları palazlanıyor,
mermer kaldırımlar buğulanıyor çiy taneleriyle.

Perdeler çekilmiş, kapılar sürgülü, bahçe duvarları yıkık,
soluk alışı duyuluyor fidanlıktaki sarnıcın.

Yürüyorum nehir boyunca dudaklarımda bir ıslık,
sanki alınyazım beni çağırıyor kuğuran sesiyle.

İsa mı diriliyor? yoksa Golgotha o yana mı devriliyor;
birden cümle mumları sönüyor göksel mihrabımın!

Samanyoluna yaslanıp şarkı söylüyor bir kadın
dul bir sevinçle ve gücenik sevgiyle.

Ay doğuyor, ümidin yıkık kuleleri doğruluyor;
mayın tarlalarına dönüşüyor acının sınır.

Bir pembe bulut oluyor zafer, eğilip yüzünü yalıyor
âşık meydanlarında terk edilen yüce sabrın.

Bir kadın şarkı söylüyor devşirip rüzgârı
rüzgârlı uçurumlardan yalnızlığıma alnını dayayıp.

Şiirinin ve yüreğinin tarihini yazmayı deneyenleriyle
hayat böyle güleç iken ağlamak gerçekten ayıp!

TOTEMLER İÇİN GECE MÜZİĞİ

Tamtamlar çalıyordu. Akdeniz hışımla Adana kıyılarına çarpıyordu,
geceyi kanırtıyordu. Ayın kızıl benzi atıyordu. Mîr Hüseyin a f r o
Asya’yı harita ve metod defterine çiziyordu, atını Toror cangıllarına
sürüyordu, putperest atalarını arıyordu. Aptal çocuk; Türkmenlerin
de bir kalbi olduğunu, televizyon kanalları çoğaldıkça “numune
klan”ların semavî yükselişini durdurmaya Cin Ferhad’ın medusa gü-
cünün bile yetmeyeceğini düşünemiyordu. Yıkılıyordu; bar bar ağlı-
yordu. Hıçkırıkları tamtam seslerine karışıyordu. Görmüyordu, ama
biliyordu/

Sihirli küre kırılıyordu. Totemler yerinden kımıldıyordu, yürüyordu.
Dünyanın dengesi bozuluyordu, sağa kayıyordu.

Oysa ‘sağ’ diye bir nota yoktu ki tamtam makamlarında.

KAYNAKÇA: İhsan Işık, Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) – Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) – Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, 2007) – Ünlü Edebiyatçılar (“Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi”, Cilt 4, 2013) – Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013

Paylaş