HAYATI

11 Temmuz 1953 günü Bingöl’ün Genç ilçesinde dünyaya geldi. 31 Ağustos 2000 günü Mersin’de geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Hatun Hanım ile Ali Kasır’ın oğludur. Elazığ İmam-Hatip Ortaokulu’nu ve Bingöl Lisesi’ni bitirdi. 1975 yılında Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. 19761-1986 yılları arasında Osmaniye, Ankara, Tunceli ve Kayseri’de edebiyat öğretmenliği yaptı. 1986’da TRT Erzurum Radyosunda göreve başladı. Uzun yıllar Çukurova Radyosu’nda yapımcı olarak çalıştı. 1990 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde “Sabri Divanı” üzerine yaptığı tez çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamladı. Aynı okulda “Esrar Dede Divanı” üzerine hazırladığı tezi ile doktor unvanı aldı. (1996). Kardelen ve Yenişehir Sanat’ta yayın kurulu üyeliği ile Palandöken adlı haftalık dergide sanat danışmanlığı yaptı.

Hasan Ali Kasır’ın ilk eserleri Elazığ’da yayınlanan yerel gazete ve dergilerde yer buldu. Daha sonra yazı ve şiirleri Aylık Dergi, Erciyes, İlim ve Sanat, Karçiçeği, Palandöken, Kardelen, Eylül, Harman, Düş Çınarı, Yedi İklim, Güneysu, Kalem ve Onur, Yenişehir Sanat, Kırağı, Seviye, Maki ve Hece gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.

Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti, Mersin Gazeteciler Cemiyeti, İçel Fotoğraf Amatörleri Derneği ile Mersin Şair ve Yazarlar Derneği üyesi olan Hasan Ali Kasır,

Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyetinin yılın Başarılı Gazeteciler Yarışmasında 1987, 1991, 1992, 1993 yıllarında Başarılı Radyo Programcısı Ödülün, Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyetinin 1990 ve 1992 yıllarında Radyo-Televizyon Dalında Yılın Başarılı Gazetecisi ödüllerinin ve ayrıca Millî Prodüktivite Merkezinin 1992 yılı Verimliliğe Katkı Ödülünün sahibi oldu.

“Delâl, Kanayan Coğrafya, Kudüs şiirleri adlı üç ayrı bölümlerde şairin ne denli ağır bir şiir işçisi olduğu görülür. Yüce duygularla, kendi ifadesiyle; “Dünyanın belalarına kelimelerden balyoz taşıyarak. ‘Çünkü O; ‘Gözlerinde yaşanır / Bir ömrün sarhoşluğu’ mısrasıyla zamandan yana duygulan azad eder. Daha sonra kara, kapkara bir yalnızlıktan geleceğin duvarlarına tutunur. Oysa gül, sevdadan yana solarken, rar eden yaşam, alev alev bir yorgunlukla düşer. Delâl şiirinde sitemlidir şair. Kavramları bir serçe kadar narin görürken; ‘Soluduk ölümü kahrın kuyusunda / saadeti tanımadık / saadet çağından sonra’ dizelerinde adeta nostalji yaşar. Bazen kabına sığmayan bir Gladyatör, bazen haksızlığa isyan bayrağı uçuran Spartaküs duygusuyla coşkuludur. Sonunda eşyanın iç yüzünü melankolik vurur dışa… Sonunda ulaşır lirizmin doruğuna… Gerçekten de Delâl hüznün kol gezdiği şiir bahçesinde kırmızı, kıpkırmızı kanayan ama gülümseyen bir güldür. Ancak bu tebessüm ince bir tül arkasındadır. Zaten şairin özelliği de buradan gelir. Onun şiirleri okunmak bir daha okunmak sonrada düşünmek ister. Zira ağır bir işçiliğin,emeğin, düşüncenin meyvesini bir çırpıda elde etmek elbette mümkün olmamalıdır.” (Ahmet Sıvacı)

ESERLERİ

İNCELEME-ARAŞTIRMA: Seyrani (1984), Erzurum Şairleri (1999), Esrar Dede Dîvânı. ŞİİR: Delâl (1991), Yorgun İkindiler (1997).

DENEME: Kültür Bilinci (1993), Gündönümünde Yaşamak (1995).

ANTOLOJİ: Erzurum Şiirleri Antolojisi (1997), Şiir Defteri (1997), Mevla Şiirleri (1997), Gurbet Şiirleri (1997), Peygamber Şiirleri (1997), Hüzün Şiirleri (1998), Ölüm Şiirleri (1998), Aşk Şiirleri (1999).

DERS KİTABI: Edebiyat Dersleri (Rıdvan Canım ile, 1996).

BİYOGRAFİ: İmam Şaî (1984).

 

Paylaş