HAYATI
Şair. 1969 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. İÜ İşletme Fakültesi İle ÂÜ DTTCF Tiyatro Bölümü’nü bitirdi. Şiirleri 1996’dan itibaren çeşitli dergilerde yayımlandı. 1998’de Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’nü kazandı. Halen reklam ajanslarında metin yazarlığı yapıyor.
ESERLERİ
Şiir:
- İçindekini Dinle
- En Karanlık Zamanlar
ESER ÖRNEKLERİ
En Karanlık Zamanlar
derken göğüslerinden başlıyorum sevmeye, ama ne
oluyorsa oluyor: ve aniden bir elektrik kesilmesi. neye
yormalı: bilinmez ki. gereğince uzamış, hani nerdeyse
sabaha sarkacak ki gecede, büyük şehirde de
gerçekleşmesi olası teknolojik kusurlara çok da fazla
kafayı yormamalı gerçi. tabii canım, mutlaka hiç kuşkusuz
belli bir hoşgörü çerçevesinde düşünmek en iyisi.
ama gel gör ki bastırılmış cinsel açlık ve karanlığın libido
üzerindeki önlenemez tahrip etkisi. öyle olsun olacaksa da
ama, yani ne olacak şimdi? ! : mutsuzlukların laciverde boyandığı
ve nerden baksan pek umut vaat etmeyen karanlık bir
cumartesi gecesi. sonra kafamızı durmaksızın kurcalayan bir
soru: bütün bu sahip olmak istediklerimiz; alçakgönüllü bir hayat
için gereken aylık kazancımız karşılığında elde edilemez mi yani?
sonuçta sen ve göğüslerin olmayınca, uçsuz bucaksız bir yatakta
kendimle başbaşa kalmışım gibi kayda değmez bir sezgi. öyleyken
yalnızlıktan söz açan şarkılar zihnimin zulasında; yine de biraz
vakit doldurmak için planlanmış şu tuhaf geceyi bir ucundan tutup
yırtmak istiyor sanki. ah! bilemezsiniz: aslında öyle delirtici
ki. böyle her şeyin en uzağında ve elimiz böğrümüzde kalalım
diye mi icat edildi yani, zamanımızın kahramanı demokrasi?
ne tuhaf şimdi böyle gecenin en kör yerinde bakakalmak solmuş
ayışığına; karnım boylu boyunca yırtılmış gibi. belirsizliğe akıp giden
bütün gözyaşlarına rağmen, giderek yükselen adrenalin: anlaşılan
çalışıyor hala böbrek üstü bezleri. kıyametin kıyısına varıyorken
senin şirketini istiyorum diye haykırıyor bir adam: belli ki hayli
yaşlı ve yıpranmış sesi. yine de hani son bir umut diye tutarken
kalbimi, anlıyorum birdenbire her şeyin sebebini: olsa olsa burjuvazi!
İçindekini Dinle
dostum üveys akıncı’ya’
bazılarına ters gelse de bu iş eninde sonunda böyle
deyiverdiklerinde bakıp da yüzümüze: söylenecek hiçbir
söz yok artık gerçeğin gölgesinde. yani buymuş meğerse
aradığımız yıllardır hayatın anlamı: hesaptan düşülmesi gereken
bir azınlık düşü olsa olsa karışan sessizliğe; hep en derinden
başlayan iç döküşlerin aldatıcı, umursamaz ve düş bozuğu
sûretinde. sonra biz, durup kalıyoruz nedense, durup dururken
öyle kirli, öyle hesapsız ve öyle dalgın savrulurken geceye.
ruh, dolaşır durur ve çoğu zaman karşılaşamaz ikiziyle
yüzeyinde kirlendiğimiz şu umarsız gezegende: garip! oysa
böyle düşlememiştik hiç incitilmiş bir çocukluk yitiminde. kendi
yarasından beslenip büyürmüş bir gezginin acısı: anımsanır kimi
zaman uzun suskunluğumuz sancıyan göğsümüzde; acıtmıyor
epeydir koyu kanlı bir alışkanlık biçiminde yayıldığından beridir
gövdemize. sonra biz, gülüp kalıyoruz nedense, hiç nedensiz
öyle suskun, öyle şüpheli ve öyle şaşkın sokulurken gerçeğe.
insanın insana duyduğu güven bekârete benzer belli yönleriyle
ve yitirilirse bir şey konmaz yerine: yine de hayatın tuhaf,
beklenmedik sürprizleri var işte. bütün ömre yetermiş sahi
yeniden bulunmuş bir dostluğun anısı: ama hâlâ lacivert
bir duman gibi yükseliyor kafileler halinde; bütün neftî
gece yarıları ister istemez filizlenerek bilincimizin bilemediğimiz
derininde. sonra biz, ölüp kalıyoruz nedense, hiç anlamadan
öyle paslı, öyle bitmemiş ve öyle kumral dağılırken geçmişe.
KAYNAKÇA: Işık, 7/15