HAYATI
Şair ve yazar. 1911’de Cide’de dünyaya geldi. 7 Temmuz 1993’te İstanbul’da yaşama veda etti. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Tam adı Mehmet Rıfat Ilgaz. 1930’da Kastamonu Öğretmen Okulu’nu bitirdi. Daha sonra altı yıl kadar süren ilkokul öğretmenliğinden sonra 1938’de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nden mezun oldu. Adapazarı ve İstanbul okullarında Türkçe öğretmenliği yaptı. 1944’te Sınıf adlı kitabından dolayı 142. Maddeden yargılanıp hüküm giydi. Hapisten çıkınca Boğazlıyan Orta Okulu’nda bir yıl daha çalışıp öğretmenlikten ayrıldı. Kurucuları arasında yer aldığı Markopaşa, Malumpaşa ve Merhumpaşa dergilerinin yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. 1952’de Adem Baba adlı bir mizah dergisi çıkardı. Yazıları dönemin pek çok mizah dergisinde çıktı. 1955’te çıkardığı Devam dergisi sebebi ile 5,5 yıl hapis yattı.
Şiir, hikaye ve gülmece yazıları Nazikler, Açıkgöz (Kastamonu) dergilerinde yayınlandı. Sonraki yıllarda Çığır, Oluş, Varlık, Hamlet, Yürüyüş, Yurt ve Dünya, Gün, Beraber, Türk Solu, Yeni Dergi, Gelecek ve Yansıma gibi pek çok dergi gazetelerde şiir ve yazıları yayınlandı. Eserleri içinde en ünlüsü yine yazar tarafından tiyatroya, daha sonra sinemaya defalarca uyarlanan Hababam Sınıfı adlı romanıdır. Yıldız Karayel ile 1982’de Madaralı ve Orhan Kemal roman ödüllerini, Ocak Katırı Alagöz ile 1987’de Ömer Faruk Toprak Ödülünün sahibi oldu. Çınar Yayınları ve Cide Postası tarafından 1984’ten itibaren adına bir edebiyat ödülü konuldu.
Rıfat Ilgaz’ı çoğumuz oldum bittim ‘toplumcu’ bir şair diye tanırız. Uzun bir süre ‘toplumcu olmayan’ şiirler de yazdığını bilmeyiz. Çünkü, bu tür şiirler eski dergilerin sayfaları arasında kalmıştır. Ilgaz onları hiçbir kitabına almamıştır. Bundan ötürü de, oldum olası, toplumsal konuları işleyen bir şair sayılmıştır. Oysa, Ilgaz’ın toplumcu bir şair olarak başarı kazanmasında bu şiirlerin de bir payı vardır.
“1940’lı yıllardan ölümüne kadar toplumsalcı bir şiir tavrının temsilcilerinden biri olan Ilgaz, şiir dilini oluşturmaya başladığı 1927-1940 arasında yazdığı şiirlerin hemen hemen tümünü uyak ve kafiyeye yaslayan bir yapıda yazar. Gerçi, Ilgaz, toplumsalcı bir şiiri ve toplumcu bir siyasal duyarlılığı bu süreçten sonra üretimin kopmaz parçası gibi düşünse de, geleneksel formda yazdığı ve kitaplarına almadığı birçok şiirinin aslında sıkı örülmüş, usta işi gençlik şiirleri olduğunu kolayca söyleyebiliriz. Özellikle ilk iki kitabı Yarenlik ve Sınıf’ta yer alan serbest formda usta işi ürünlerin arkasında kitaplaşmayan şiirlerinin önemli bir payı olduğunu vurgulamakta yarar var.” (Orhan Kâhyaoğlu)
ESERLERİ
Şiir:
- Yârenlik (1943)
- Sınıf (1944 – Sınıf ‘ve Dosyası’, 1989)
- Yaşadıkça (1947)
- Devam (1953)
- Üsküdar’da Sabah Oldu (1954)
- Soluk Soluğa (yeni şiirleri ve önceki kitaplarından seçmeler, 1962)
- Karakılçık (1969)
- Uzak Değil (toplu şiirleri, 1971)
- Güvercinim Uyur mu? (1974)
- Kulağımız Kirişte (1983)
- Bütün Şiirleri: 1937-38 (1983)
- Ocak Katırı Alagöz (1987)
- Seçme Şiirler (1998)
- Bütün Şiirleri: 1927-1991 (2003).
Roman:
- Hababam Sınıfı (1957)
- Bizim Koğuş (Pijamalılar, 1959)
- Meşrutiyet Kraathanesi (1974)
- Karadeniz’in Kıyıcığında (1969)
- Karartma Geceleri (1974)
- Sarı Yazma (1976)
- Yıldız Karayel (1981)
- Hababam Sınıfı İcraatın İçinde (1987).
Çocuk Kitabı:
- Halime Kaptan (1972)
- Kumdan Betona (1976)
- Cankurtaran Yılmaz Küçükçekmece Okyanusunda (1979)
- Öksüz Civciv (1979)
- Bacaksız Kamyon Sürücüsü (1980)
- Bacaksız Sigara Kaçakcısı (1980)
- Bacaksız Okulda (1980)
- Bacaksız Tatil Köyünde (1980)
- Bacaksız Paralı Atlet (1981)
- Küçük Çekmece Okyanusu (1983)
- Apartman Çocukları (1984)
- Bacaksız / Kutulu Takım (10. bas. 2003)
Mizahi Hikâye ve Roman:
- Radarın Anahtarı (1957)
- Don Kişot İstanbul’da (1957 – Palavra adıyla, 1972)
- Kesmeli Bunları (1962)
- Nerede O Eski Usturalar (1962)
- Saksağanın Kuyruğu (1962)
- Şevket Usta’nın Kedisi (1965)
- Geçmişe Mazi (1965)
- Garibin Horozu (1969)
- Altın Eskicisi (1972)
- Tuh Sana (1972)
- Çatal Matal Kaç Çatal (1972)
- Bunadı Bu Adam (1972)
- Keş (1972)
- Al Atını (1972)
- Hababam Sınıfı Baskında (1972)
- Hababam Sınıfı Uyuyor (1972)
- Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1975)
- Çalış Osman Çiftlik Senin (1983)
- Sosyal Kadınlar Partisi (1984)
- Hoca Nasrettin ve Çömezleri (1984)
- Rüşvetin Almancası (1988)
- Başkasın Demokrasi (1988)
- Şeker Kutusu (1990)
- Büyükkarı Küçükkarı (1990)
- Bir Namussuz Aranıyor (1990)
- Kasabanın Yarısı (1990)
- Kara Pamuk (1990)
- Bülbül Düdük (1990)
- Dördüncü Bölük (1992).
Oyun:
- Karadeniz’in Kıyıcığında (1965, 1969’da roman olarak çıktı)
- Hababam Sınıfı Uyanıyor (oyn. 1966, bas. 1967)
- Abbas Yolagiden (1967)
- Çatal Matal Oyunu (1969)
- Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (oyn, 1971, İbiş oyunuyla bas., 1971)
- Çil Horoz (1971).
Deneme-Anı:
- Yokuş Yukarı (1982)
- Nerede Kalmıştık (1984)
- Cart Curt (1984)
- Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra (1986).
ESER ÖRNEKLERİ
SOSYAL KADINLAR PARTİSİ’NDEN
Kürsüdeki bayan Avukat
“… Erkeğin baskısından kurtulmak için, parti kurmaktan başka çaremiz yok…” diye sözüne devam etti, “Erkeklerin saldırılarına, erkeklerin taşkınlıklarına göğüs germekten göğüslerimizde hayır kalmadı. Daha bu sabah bizimkiyle saç saça baş başa geldik. Erkeğin bütün baskılarına son verme zamanı çoktan geldi!”
Samatya delegesi fırladı yerinden:
“Erkekler de kim oluyor. Erkeği doğuran, büyüten, yetiştirip adam eden kim?
Bayan avukat;
“Dur!” diye elini kaldırdı, “Ben daha sözümü bitirmedim. Biz tam otuz milyon değil miyiz!”
“Hayır, değiliz! Biz on beş milyonuz. Erkekleri de insandan mı sayıyorsun?
“Evet on beş milyon… Bunun yarısı çocuk. Şu halde kuracağımız partisinin tam yedi buçuk milyon kadın, er geç bize oy verecek!
Soruyorum size, biz dururken ana muhalefet partisi diye bir parti olabilir mi?
“Olamaz!… Ana parti biziz, tüzüğümüzün hemen ana hatlarını çizerek, anayasada biz de yerimizi alalım. Teşkilatımızı Anadolu’da genişleterek anaların neler doğurduğunu gösterelim.
Beyoğlu delegesi Günseli parmak kaldırdı:
“Partimizin adı ne olacak arkadaşlar?”
“Partimizin adı mı? Türkiye Kadınlar Partisi… Nasıl?”
“Eksik!… Hiç modayı izleyemiyorsunuz. Soruyorum size, bu yılın sonbahar modası ne?”
Şişi delegesi cevap verdi:
“Ekose biyeler çok moda… Grogren süsler de öyle… Siyah yünlüler üstüne beyaz kürk yakalar… Beyaz eldivenler… Siyah şapka üstüne beyaz tüller…”
“Daha?”
“İskarpinler yine sivri, ökçeler daha kısa… Beyaz, siyah podösüyetten…”
“Hayır, kadındaşlarım! Bu yılın modası sosyalleşmek!…”
“Doğru’ Bravo!.. (Biz de sosyalleşelim sesleri, alkılar…)
“Nasıl sosyalleşelim!”
“Giyimde sosyal, yemede, içmede, sosyal… Yaşamda sosyal…”
“Çalışmada sosyal!”
“Yoook kadındaşlar!… Biz onu erkeklere bırakacağız! Bu kadarcık hürriyet olsun çok görmeyelim onlara! Şu halde partimizim adı: Türkiye Sosyal Kadınlar Partisi… Nasıl?”
“Çooook güzel!”
“Kabul mü?”
“Kabuuul!”
“Yaşasın Türkiye Sosyal Kadınlar Partisi!”
Üsküdar delegesi kalktı ayağa:
“Partimizim adını bulduk. Şimdi gelelim bayrağımıza… Sarı atlas üzerine…”
“Hayır, naylon olsun! Sarı naylon!”
“Niçin sarı oluyormuş. Siyah olsun! Bu sene sarı hiç moda değil.”
“Hayır siyah da olmaz. Siyah renk kara çarşafı hatırlatıyor. Biz gerici değiliz. Gericilerin aramızda yeri yok! Erkeklerimizin bile gerici olmasına göz yumamayız!”
“Yeşil olsun!”
“Ben size bir şey diyeyim mi? Bu iş sevk meselesi!… Herkes canının çektiği renkten yapsın bayrağını. İsteyen yeşil bayrak açsın, isteyen pembe bayrak! Canı beyaz çeken beyaz bayrak da açabilir!”
“Haaayır! Teslim olmak yok arkadaşlar!”
“Yani demek istiyorum ki… Renk serbest! Asıl mesele… Sembol olarak ne kullanacağız?”
“Yani bir maskot demek istiyorsun!”
“Bir çift çarık!”
“Geeç… Bu yılın modası çizmeyle bot!”
“Manalı bir şey olsun! Mesela bir çift terlik. Ya da maşa!”
“Oklava… Bayrağın ortasına çaprazlama bir çift oklava.. Ha? Nasıl?”
“Çok alaturka! Cop koysak?”
“Hayır süpürge!… Süpürge, tavan süpürgesi!”
“Canım bırakın bu döküntü ev eşyalarını..”
“Buzdolabı olsun!”
“Çamaşır makinesi!…”
“Bırakın diyorum bunları! Bir türlü mutfaktan kurtulamıyorsunuz. Bizim gayemiz, kadını evin dar çerçevesinden kurtarıp toplumun kucağına atmak!”
“Ooo!… Evet… Kucak isteriz!”
“Yani, demek istiyorum ki kadını sosyal alana atmalı!”
“Atmalı mı! Hele biraz yavaş ol!”
“Hala mı yavaştan alacağız?”
“Öyleyse bir kadillak!”
“Bir de deniz motoru!”
“Kabul!”
“Sayın kadındaşlar! Şunu unutmayın ki en azdan beş milyon kadın bugün kara çarşaf içinde!”
“Bayrağımıza bir bikini ya da bir sütyen!”
“Tamam! Sütyen!”
“Oldu!”
“Kabul… Şimdi gelelim sloganımıza!”
“Evet, gelelim sloganımıza! Baskıya paydos!… Ezildiğimiz yeter!”
“Buldum!”
“Söyle!”
“Türk kadınları!”
“Devam!”
“Birleşiniz! Bu işte kocalarınızdan gayri kaybedeceğiniz bir şey yoktur!”
“Var!”
“Söyle!”
“Aşıklarımız!”
“Şimdi gelelim tüzüğümüze!”
“Biz tüzük müzük istemeyiz. İhtiyacımız yok!”
“Ondan da isteriz! Neden istemiyormuşsunuz!”
“İlk maddesi. Merkezimizin yeri!”
“Evet!” Merkezimiz nerede olsun?”
“Beyoğlu!”
“Olmaz! Çok azınlık!”
“Taşlıtarla?..”
“Çok çoğunluk!”
“Şişli!”
“Çok sosyetik!”
“Edirnekapı!”
“Çok kenar!”
“Eyüp!”
“Çok geri!”
“Kumkapı!”
“Çok sapa!”
“Ahırkapı!”
“Erkeklerin olsun!”
“Adalar?”
“Çok uzak!”
“Karagümrük!”
“Olmaz! Karayı kapıdan sokmayacağız dedik ya! Ortalama bir yer olsun!”
“Ortaköy!”
“Olmaz!”
“Neden olmazmış… Köy kalkınmasından yana değil miyiz? Ortaköy olmazsa Kadıköy, Erenköy olsun!”
“Daha olmazsa Feriköy… Hasköy…”
“ Bebek! Beşiktaş!”
“Bebek istemiyoruz! Doğumun kontrolünü istiyoruz! Ne beşik ne salıncak!”
“Harem!”
“Hala mı Harem!”
“Kilyos olsun!”
“Kilyos’u isteyenler!”
Arabası olanlar ojeli parmaklarını kaldırdı. Olmayanlar üzerlerine:
“İstemiyoruz. Kilyos’u istemiyoruz!”
Arka sıralardan kalkan arabasızlar ateş püskürüyorlardı:
“Sizi gidi kadillaklılar sizi!… Kilyos haaa!… Vurun!”
Kavga kızışmıştı:
“Erkekler!… Erkekler!” diye bağırmaya başladı, altta kalanlar:
“Ne duruyorsunuz. Birbirimizi yiyoruz burada! Yetişin!”
“Can kurtaran yok muuuu?”
Salona gelen erkekler, saç saça, baş başa gelen particileri zor ayırdılar… Yaralıları, sinirleri bozulanları kollarının arasına alıp, tatlı sözlerle odalarına kadar götürüp yatırdılar.
Sosyal Kadınlar Partisi, Çınar Yay. 1983
KAYNAKÇA: Necatigil, İsimler, 193-194; Necatigil, Eserler, 216-217; 321; H. Altınkaynak, Edebiyatımızda 1940 Kuşağı, İst., 1977; Karaalioğlu, 275-276; Özkırımlı, TEA, III, 664; M. Kutlu, “Ilgaz, Rifat”, TDEA, IV, 308; D. Hızlan, “Ozan Olarak Toplumla Uzlaşamadık” (söyleşi), Gösteri, S. 20 (Temmuz 1982); A. Bezirci, Yaşayan Sanatçılar: Rıfat Ilgaz, İst., 1988; Kurdakul, Sözlük (1999), 353-354; Özgüç, II, 40-41, 60, 136, 376.