HAYATI

XVII. yüzyıl halk şairlerinden. Yaşamı üzerine bilgi yok. Adını Aşık Ömer’in Şairname adlı yapıtından öğreniyoruz:

“Yazıcı gark oldu Bahr-i Sefid’e

Hak nasib eylesin hur-i cinani”

Yine şairnamelerden asıl adının Mustafa olduğunu biliyoruz. Bu şairnamelere göre Yazıcı Mustafa Akdeniz’de boğularak ölmüştür. Aşık Ömer’in ve Gevheri’nin bir şiirine nazire yazmış olmaları, yaşadığı dönemin ünlü şairlerinden biri olduğunu göstermektedir.

ESERLERİ

Yazıcı Mustafa’nın şiirlerine mecmualarda rastlanır.

ESER ÖRNEKLERİ
YAZICI MUSTAFA ŞİİRLERİ

I

İbtida devlete nail olanlar
Mağrur olup kendi yaran beğenmez
Yalancı dünyada cahil olanlar
Kendisinden erte insan beğenmez

Kul olup kimseye etmez hizmeti
Külhan bucağında çeker mihneti
Sokaklar içinde yatan bir kıpti
Misafirlikte de yorgan beğenmez

Çapa alır gider kazır bahçeye
Çizmesinin konucu inmiş ökçeye
Bazıların dil dönmez Türkçeye
Çok tartar sahib-i irfan beğenmez

Yazıcı der dinlen bu takrir sözü
Hakk’a doğru yakın dönelim yüzü
Dilenci beş para görünce gözü
Memleket sahibi sultan beğenmez

II

Bugün bir dilberi gördüm
Acep hüsne ziya vermiş
Cemalin seyreden aşık
Nice gamdan halas olmuş

Yanağı verd-i ahmerdir
Dudağı ab-ı Kevserdir
Acaib hüsne maliktir
Ki Yusuf’tan nişan vermiş

Güzellikle naziri yok
Hilal kaşlarına bir bak
Yaratmış kudretle Hak
Cevahirlik nişan vermiş

Yeter çok ağladın gülsen
Ne var bir hatırın sorsan
Yazıcı derdini görsen
Firakında sala vermiş

III

Ben bir melek sima gördüm
Ardı sıra eyledim hu
Payına yüzümü sürdüm
Eyledi bin naz ile gu

Kapısında kulu oldum
Yanında eğlenip kaldım
Lebinden bir buse aldım
Dedi böyle mi olur bu

Dağıldı serimde efkar
Kılmaz oldum ah ile zar
Beni gösterdi bu ağyar
Dedi aşık geçinir şu

Yazıcı mail sözüne
Hem ela ahu gözüne
Cananım rakip yüzünü
Hışma gelip eyledi tu

IV

Âcizim aşkın elinden beni beni her dem karşular
Bir olur olmaz değil sevdâyı muhkem karşular
Tâliim midir acep baht-ı sihahımdan mıdır
Ağlamaktan yâri görmem dîdemi nem karşular

Bağ-ı hüsnün seyredelden zâr eder dil bülbülü
Eylese bir dem tebessüm açılur gonca-gülü
Gerden-i kâfurunu sarmış cemâlin gül-gülü
Her kaçan kılsam nazar rûyine perçem karşular

Hâk-i pâyine yüzüm sürdükçe ol mebrû kaçar
Hasta [vü] bîmârının hiç hâline kılmaz nazar
Kaşları yayın kurup bu cismimi etmiş siper
Tir-i müjgânın atup hışmile sinem karşular

Aşk ile gayet zayıfım bana imdâd kılmadı
Bu dilim gamdan benim bir lâhza azâd olmadı
Vasl-ı dildâr ile asla Yazıcı şâd olmadı
Şâdmân olmak murâd etsem beni gam karşular

V

Bir lebi goncaya mübtela oldum
Şehr ü diyar içre bir daneciktir
Arayup halime münasib buldum
Ebru siyah dişi dürdaneciktir

Yoktur inadımız aşka uyana
Aferin remzile sözü duyana
İsmin beyan etmem kimdir diyene
Bir ruhi al çeşmi mestaneciktir

Gönül arzu eder lebin kanmağa
İlla razı değil kemlik sanmağa
Canım cevlan eder oda yanmağa
Cemalin şem’ine pervaneciktir

Yazıcı der sevdim bir tıfl-ı şehbaz
Şikar olmaz yada ol hüma pervaz
Her aşıkım deyen canan inanmaz
Gözü bin naz ile rindaneciktir

KAYNAKÇA: Uraz, Murat (1933). Halk Edebiyatı / Şiir ve Dil Örnekleri. İstanbul: Semih Lûtfi Sühulet Kütüphanesi. 93, Koz, M. Sabri (1978). “17. Yüzyıl Şairlerinden Yazıcı Üstüne”, Sivas Folkloru. (70) Kasım: 16.

Paylaş