HAYATI
Divan şairi. Asıl ası Yusuf Sinan. Merzifon, Borlu’da dünyaya geldiği bilinen Sünbül Sinan Efendi’nin doğum tarihi ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. 1529’da İstanbul’da yaşama veda etmiş ve Kocamustafapaşa Camisi’nde toprağa verilmiştir. Sonraki yıllarda mezarının üstüne bir türbe inşa edilmiştir. Babasının adı Ali Bey’dir.
İlköğrenimini tamamladıktan sonra İstanbul’a gelen Sünbül Sinan Efendi, dönemin ünlü bilginlerinden olan Efdalzade’nin öğrencisi oldu. Tasavvufa karşı iken Çelebi Halife adıyla bilinen Cemaleddin-i Halfeti ile tanışınca ona bağlandı ve dört yıl şeyhine hizmet ederek icazet aldı. 1494’te şeyhinin isteği üzerine Mısır’a gitti. Daha sonra hacca niyetlenen Çelebi Halife’nin gönderdiği haber üzerine, onunla buluşmak için Mekke’ye geçmişse de, şeyhinin ölüm haberini aldı ve vasiyetine uyarak İstanbul’a döndü ve şeyhinin kızıyla evlenip Kocamustafapaşa Cami’ndeki makamına geçti. Otuz üç yıl postnişin olan Yusuf Sinan, bir yandan tarikatını yayarken, bir yandan da Fatih ve Ayasofya camilerinde vaiz verdi.
Zeyneddin sanı ile de tanınan Sünbül Sinan Efendi, yaşadığı dönemin sayılı şeyhlerinden biridir. İyi bir vaiz olduğu, Yavuz Sultan Selim Camisi’nin namaza açılışında ilk vaizi onun verdiği bilinmektedir. Şairliğinden çok şeyh olarak tanınmıştır. Kendi adı ile anılan sünbüliye tarikatı, halvetilikten yalnız adı olarak ayrılır. Sünbül Sinan Efendi’nin ölümünden sonra yerine Merkez Efendi geçmiştir.
ESERLERİ
- Risâletü’t-tahkikiyye: Halveti ayinlerinden devranın mubah olduğunu kanıtlamak için kaleme aldığı Arapça bir yapıt.
- Risâletü etvâri’s-seb’a: Sülük mertebelerini göstermek amacı ile yazılmıştır.
- Risâle Der Hakk-ı Zikr ü Devrân: Risâletü’t-tahkikiyye’nin Türkçe özetidir.
- Risâle fî deverâni’s-sûfiyye: Şiirlerini ve tarikatını anlatmak için kaleme aldığı eseridir.
İlahilerine mecmualarda rastlanır.
ESER ÖRNEKLERİ
I
Işk ile cihanda şah olan gelsün berü
Rah-ı Hakk’a bende-i dergah olan gelsün berü
Devlet-i dünya ile mağrur olanlar gelmesün
Arif-i fani fenafillah olan gelsün berü
Hançer-i tevhidi çek bu asker-i şeytaneye
Daima kalbinde zikrullah olan gelsün berü
“Küntü kenz”ün kibriyasından gören sırr-ı Hakk’ı
On sekiz bin aleme agah olan gelsün berü
Sülbüli incedürür kıldan Sırat-ı müstakim
Dest-giri daima Allah olan gelsün berü
II
Benem Mansur-ı ışk hub dara geldüm
Cemalin görmeğe didara geldüm
“Enelhak” sırrın açup ışk ehline
Aluban boynuma berdara geldüm
Benem biçare ışk olmış cihanda
Ne çare derdüme dermana geldüm
Görüpdür Sünbüli dostun cemalin
Benem bülbül gibi gülzara geldüm
III
Ezelden ışk adına yana geldüm
Anınçün ta ebed mestane geldüm
Eğer nuş itmez isen sen bu meyden
Dime zahid ki ben insana geldüm
İçe bir cür’a ger rahib bu meyden
Koyup küfri diye imane geldüm
Saray-ı vahdet olmuşken makamun
Bu kesret alemin seyrana geldüm
Bu dehr içre görüp itme taaccüb
Çü gizli genç idüm virane geldüm
Var idi ilm-i ayn’a kabiliyyet
Görüben kendümi imane geldüm
Çü birdür Sünbüli ma’rif u arif
İdüp da’va dime irfana geldüm
KAYNAKÇA: Ceylan, Ömür (2011). “Üsküdar’ın “Kravatlı Evliyâ”sı Cebbarzâde (Çapanzâde) Mehmet Ârif Bey ve Nutk-ı Sünbül Sinan Şerhi”. Bağ Bozumu Edebiyat Araştırmaları. İstanbul: Kesit Yay.