HAYATI
Divan şairi. 1552 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. 27 Şubat 1644 günü İstanbul’da hayatını kaybetti. Sultan Selim’de, babasının yaptırdığı Darü’l Hadis’in türbesine gömüldü. Zekeriya Yahya Efendi olarak da bilinir. 1593’de şeyhülislam iken vefat eden Bayramzade Zekeriya Efendi’nin oğludur. Babası ve dönenim ünlü alimlerinde aldığı dersler ile eğitimini tamamladı. 1586’da babasıyla birlikte hacca gidip geldikten sonra İstanbul’da Atikali Paşa, Haseki Sultan, Şehzade ve Valide medreselerinde müderrislik yaptı. Halep, Şam, Mısır, Bursa, Edirne kadılıkları görevlerinde bulundu. Üç kez Anadolu ve Rumeli kazaskeri oldu. 1622 yılında getirildiği şeyhülislamlık görevini iki kez görevden alınıp yeniden getirilmesi ile ölümüne kadar sürdürdü.
Şeyhülislam Yahya’nın en verimli döneminde önemli görevlere atandığı zaman ülke büyük bir siyasi çalkantı içindeydi. Dönemin padişahı olan I. Ahmet, yönetim tecrübesinden yoksun henüz on altı yaşında bir çocuktu. Ülkenin çeşitli bölgelerinde, özellikle Anadolu’da, çeşitli halk ayaklanmaları baş göstermiş, bu ayaklanmaların en önemlisi kabul edilen Celali İsyanları büyük kanlar dökülerek bastırılmıştı. Yahya, böyle bir dönemde katıldığı divan toplantılarında inandığı doğruları her ne pahasına olursa olsun savunması ile şimşekleri üzerine çekmişti. Bu sebeple pek çok kez öldürülme tehlikesi geçirmişti. Yine aynı nedenden ötürü IV. Murat döneminde çıkan ayaklanmalarda kellesi istenen isimlerden biri olmuştu. Topal Recep Paşa’nın kışkırttığı sipahi ve yeniçeri ayaklanmasında canını zor kurtarmıştı. IV. Murat ile birlikte Revan ve Bağdat seferlerine katılan şair, Deli İbrahim zamanında da görevinde kalmıştı. Ama Cinci Hoca eski saygınlığını kırdı. Bunun üzerine duyduğu üzüntü ölümüne yol açtı.
Naili, Nedim ve Ziya Paşa gibi önemli divan şairlerinin övgü ile bahsettikleri Şeyhülislam Yahya, çağdaşlarına göre daha anlaşılır, yalın bir kullandığı, ince hayallerle örülü gazelleri ile ün salmıştı. Nedim‘in:
“Nef’i vadi-i kasaidde sühan perdazdır
Olamaz amma gazelde Baki vü Yahya gibi”
beyti ile yücelttiği Şeyhülislam Yahya, bir din adamı olmasına karşın, din dışı şiirin en başarılı temsilcilerinden biri olarak kabul edilir. Gazelde, Baki‘yi Nedim‘e bağlayan zincirin halkası olarak değerlendirilmiştir. Çağdaşlarına oranla yalın bir Türkçe kullanmış, derin ve etkileyici bir duyarlıkla, ince hayallerle örülü şiirler yazmıştır. Şairin, iki kaside, bir sakıname, bir tatmiş, üç yüz kırk gazel, yirmi üç kıta, kırk yedi rubai ve kırk yedi beyitten olaşan tek yapıtı Divan’ı, şair hakkında İbnül Emin Mahmut Kemal (İnal) incelemesi ile 1918 yılında basılmıştır. Şairin ayrıca basılmamış Nigaristan çevirisi de bulunmaktadır.
ESERLERİ
- Divan (İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın önsözüyle Maarif Nezaretince 1916’da basıldı)
- Fetava (fetvaları)
- Nigaristan (tercüme, İbni Kemal’in yapıtının çevirisi)
- Şerh-i Feraiz (Muhsin-i Kayseri’nin Feraiz manzumesinin şerhi)
ESER ÖRNEKLERİ
DİVAN’DAN
GAZELLER
I
Nikab-ı goncadan arz-ı cemal etti gül-i rana
Bir ala perdeden sende gören ey bülbül-i şeyda
Yakin etdi felek eyyam-ı şekke ruz-ı Nevruz-ı
Bu takribiyle birkaç gün temaşagah olur sahra
Tutar bibak gül destinde sagar bezm-i ayş eyler
İder mestane feryad bülbül-i şüride biperva
Letafetle açar göğsün çözer kuy-i giribanın
Gül-i ra’nanın ohşar sinesin mihr-i cihan-ara
Bulaydım came-habında açaydım lütfile anı
Gireydim koynına ol goncenin Yahya nesim-asa
II
Hemişe merdüm-i çeşmim izar-ı yara bakar
Gözüm o pencereden sahn-ı lalezara bakar
Zaman gelür yine zerrin kadeh alur eline
Çemende nergis-i şehla heman bahara bakar
Nesim-i lütfundadır intizarı fülk-i dilin
Çok oldu sahil-i mihnette rizgare bakar
Seni gelür işidüb bağa yasemin cana
Çıkub o şevk ile divara rehgüzara bakar
Ne i’tibar bu evzaa merd olan Yahya
Ne zillete nazar eyler ne itibara bakar
III
Ne meclisler kurulmuştur ne sagarler sürülmüşdür
Muhabbet badesine benzer olmaz hep görülmüştür
Gönül miratını sadpare gördüm rah-ı zilletde
Mukarrer bir cefacü senkdil yara urulmuşdur
Senin buy-ı dilavizinle bahse eylemez cür’et
Buhur-ı Meryem’in ey gönce fem-i güş-ı burulmuşdur
Dila alem yıkılmaz göklere ahın derk olsa
Bu çetr-i laciverdi anın üstüne kurulmuşdur
Dil-i meyyal, o servin hakipayinde karar etmiş
Bulandi bir zaman Yahya hele şimdi durulmuşdur
IV
Sun sagari saki bana mestane desünler
Uslanmadı gitdi gör o divane desünler
Peynamesini her kişi doldurmada bunda
Şindengerü bu mescide meyhane desünler
Dil hanesini yık koma taş üstüne taşın
Sen yap anı iller ana virane desünler
Gönlünde senin gayr u sur sureti neyler
Layık mı bu kim Ka’be’ye büthane desünler
Yahya’nın olub sözleri hep sırr-ı muhabbet
Yaran işidüb söyleme yabane desünler
V
Bir dirübaya düşdü gönül müptelası çok
Aşkın safası yok değil amma cefası çok
Şehr-i cemal o gamze ü ebrü vü hal ile
Hakka ne cay-i dilkeş olur dilrubası çok
Bin cane vermeye nola bir busesini yar
Az olıcak mata’ olur anın bahası çok
Hiçbir bela ım var ki gönül anı bilmeye
Seyyah-ı bi-kararın olur aşinası çok
Zülf-i siyah-ı yârda var sad hezar çin
El çek dolaşmadan ana Yahya hatası çok
VI
Hercaiye dil verme ki avare olursun
Derman bulamazsın kati biçare olursun
Bir pare safa üzre ol ey ayine-i dil
Her senk dile düşme ki bin pare olursun
Dersin ki nice vasıl olur dilbere aşık
Gam çekme gönül yalvare yalvare ölürsün
Her gün ki görünsen olur ol gün bize bayram
Cana ne aceb dilber-i mehpare olursun
Huni gözü kim hançer ile tig ile oynar
Yahya ana ulaşma ki pür yâre olursun
VII
Mescidde riya-pişeler itsün ko rivayı
Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürayi
Ey cam-ı safa talibi beyhude uzatma
Cümle bile defn eyledüler cam-ı safayı
Red etmiş iken yar rakibi eşiğinden
Gelmiş o siyeh-rü yine gördün mü belayı
Def’ idemedük ceyş-i gami say ide gördük
Tedbir ne mümkün boza takdir-i Hüda-yı
Yahya nice avare-i aşk olmamayım ben
Diberse güzel dilse nihayetde havayi
VIII
Aşkın olunca ey gönül yansa cihan-ı şeyda
Her bir avuç külünden bir bülbül ola peyda
Mülk-i dile o lebden hakka ki korku vardır
Caiz ki bir şererden alem yana serapa
Meyhane-i mahabbet müstanelerle toldu
Peymaneler pür oldu arif oturma tenha
Dil safdır kederden amma güler yüz ister
Hub olmayana neyler ayine-i mücella
Hal-i ruhını gözler zülf-i ziyahın özler
Yahya sevad-ı çeşm ü kalbimdeki süveyda
IX
Bir laciverdi kasede her subh mihr altun ezer
Vasf-ı cemalin yazmağa cana gerekdir hall-i zer
Başı açık yalın ayak abdalım olmuşdur güneş
Bir yerde aram eylemez şevkınla dünyayı gezer
Her gonçe dest-i şahda name-i serbestedir
Bülbül ilver kim açıla zımnında maksudun sezer
Bağın muratta sünbüli başlar açılmağa kaçan
Gördükçe anı sanurum bir Dilruba zülfin çözer
Çok natüvani eyledi Yahya tüvangar lutf-ı şah
Anka-yı Kaf-ı himmeti besler hezardan Zal-i zer
X
Hem-rah idüp aduları hoşhal ider yürür
Hak-i reh-i mahabbeti pamal ider yürür
Ümmid-var-ı vaslın önünce kaçar müdam
Seyr eylenüz o lale-ruhı al ider yürür
Ahd eylemişdi gelmeğe eğlendi gelmedi
Ol şah-ı hüsn gelmede ihmal ider yürür
Ol şahı ah u nale yürütmez bela budur
Varur rakib yanına idlal ider yürür
XI
Lisan-ı ehl-i dilde aşka gülzar-ı bela dirler
Cevanın kamet-i balasına nahl-i cefa ider
Yakin olmaz güzeller aşık-ı mehcür u şeydaya
Ey öpmek arzu etsen ırakdan merhaba dirler
Harabatı egerçi görmedik amma görenlerden
İşitdik bir neşat-efza makam-ı dilkuşa dirler
Niyaz eyle cefadan vaz gelsün can-ı mahzuna
Seni ey dil gam-ı canane ile aşina dirler
Halas olmaya gibi aşk elinden dilrubaya bir zaman Yahya
Yine biçareyi bir dilrubaya mübtela dirler
XII
Söz kim zebanıma gele güya zebanedir
Ben aşıkım sözüm de benim aşikanedir
Aşık odur ki yâri eşiğinde can vire
Mecnun-ı gafilin harekatı yabanedir
Her kişi nakd-i canını amade eylesün
Yaran-ı aşk sohbetimiz arifanedir
Arz-ı niyazı bülbül-i zarın figan iledir
Pervane-i belazedenin yana yanadır
Yer eşiğine tüfle-i can ile gelmeden
Maksud feyz-i cuduna Yahya bahanedir
XIII
Hacının maksudı Ka’be bana kuyundur garaz
Fikri cennet zahidin uşşaka ruyundur garaz
Mülk-i Çini etseler temlik makbulüm değil
Bana ancak çin-i zülf-i müşk-buyundur garaz
Da’ima deşt-i beyaban-ı talebde gezmeden
Ey gazal-i turfe çık kim cüst ü cuyundur garaz
Bir yere cem’ olmadan her kuşede erbab-ı dil
Bahs-i evsaf-ı cemalin güft u guyundur garaz
Gonçeyi vasf eylese Yahya dehanındır murad
Sünbül-i hoş-buyu medh eylerse muyundur garaz
XIV
Reh-i taleb tutalım kuy-ı Dilruba diyerek
Safa vü mihnetde ya Hü vü merhaba diyerek
Getürdük ey dil-i avare sineye bir bir
Ne denlü gussa vü gam varsa aşina diyerek
Huda kerimdir elbette eylemez mahrum
Muradına erişür her kişi Huda diyerek
Açılmadıysa gönül günc-i hücrede Yahya
Kenar-ı gülşene çık şi’r dülkuşa diyerek
XV
Safa-yı hatırım oldur seni safada görem
Bu ben bela-keşi hicranına vefada görem
Hemişe hurrem ü handan u şaduman olasın
Hemişe gonçe-i ikbalini küşade görem
Hilal gibi terakkide mah-ı taban ol
Füruğ-ı hüsnüni günden güne ziyade görem
Ne zevktdır ne safadır ne hazdır ey saki
Seher humardan açup gözümü bade görem
Budur du’ası sana subh u şam Yahya’nın
Seni safada vü bed-h’anın cefada görem
XVI
Sakiye dinüz bezme yine bade getürsün
Birbir hep unutduklarımız ya da getürsün
Gül gibi sunup her birine cam-ı lebalep
Bezm ehlini bülbül gibi feryada getürsün
Mecnun gibi yabana giden bu’l-heves-i aşk
Hall etmedüği müşkili üstada getürsün
Cevr okları delsün der ise başrını aşık
Kirpiklerini hatır-ı naşada getürsün
Makta’da edüp medh-i ser-i zülfini Yahya
Vasf-ı kad-i mevzunını balada getüsün
XVII
Ney gibi bir aşık-ı demsaz buldum kendime
Sırr-ı aşkı söylerem hemraz buldum kendime
Her kişi kebk-reftarı şikar etmek diler
Ben de bir sayd idecek şehbaz buldum kendime
Arzu eylerdi bir mahbub-ı müstesnayı dil
Bir münasıb dilber-i mümtaz buldum kendime
Çok görürler bir iki peymane mey nuş eylesen
Ben bu nüh hummun şerabın az buldum kendime
Günc-i gamda eğlenilemez gördüm ey Yahya bu şeb
Nalemi tahrik edüp bir saz buldum kendime
XVIII
Urdun cefa taşın sen divane mi sandın beni
Zencir’ne bend eyledin uslana mı sandın beni
Ma’mur edip mülk-i dili yapmadın eski menzili
Tamiri kabil olmayan virane mi sandın beni
İhsana derman yok dedin gayri güzeller çok dedin
Her şem’i bezme tolaşur pervane mi sandın beni
Feryadımı işitmedin rah-ı vefaya gitmedin
Bir aşinalık etmedin bigane mi sandın beni
Yahyadan eylersin iba feryadın anlarsın heva
Saki mey-i engar ile mestane mi sandın beni
XIX
Çeşmimde hayalin geleli h’ab mı kaldı
Ya hicrin ile ağlamadan ab mı kaldı
Aşk ateşi cana beni yandırdı kül etdi
Yanmağa sana suz-ı dili tab mı kaldı
Aşkın beni avare edüp derbeder etdi
Kuyunda yüzüm sürmedüğüm bab mı kaldı
Çin-i hat u çah-ı zakanın hub bilür dil
Bir yuyulmadık lücce vü girdab mı kaldı
İhvan-ı zamandan seni Yahya bir anar yok
Naz eyleyecek ademe ahbab mı kaldı
XX
Subh-dem becellerine ki gıda vire hezar
Benzer o mutrıba kim ala ele musikar
Aşiyan mahfelidür var ise gül cami’inün
Hem-zeban bir nice tılf andan olur nağme-güzar
Lale dag-ı siyehin saklayamaz bir hafta
Aşık elbette ider suz-ı derunın izhar
Vakt-ı güldür gelünüz fursatı fevt itmeyelüm
Sanmanuz kim bize baki ola eyyam-ı bahar
Gül ü mül bezmine meyl itme sözün tut Yahya
Ne cefa-dide-i har ol ne gam-alud-ı humar
XXI
Eyler neva hezar nesim-i bahar eser
Hoşdur heva-yı bag rüzgar eser
Yarun ayağı tozına uğrar meğer saba
Gül-zara armağanla gelür müşg-bar eser
Bir hisse alı gör nefehat-ı cemalden
Hakkun nesim-i rahmetli leyl ü nehar eser
Dil bi-karar olursa da hem-vara gam degül
Dilde heva-yı aşk hele ber-karar eser
Yahya dil-i fakiri yıkan eylesün hazer
Ahum yeli eserse eger pür-şerar eser
XXII
Bir birine girdiler dülablarla ablar
Ablar galib olunca döndüler dulablar
Ey melahat bahrı nafı saba vasf itmese
Uğramazlardı göbek burmasına gird-ablar
Arızı üzre ser-i zülfi düşer mikrazdan
Guyiya dil-ber kitab-ı hüsnini i’rablar
Kalmışuzdur badenin keyfiyyetin idrakden
‘Aklumuz almışdur ey saki o la’l-i nablar
Pertev-i ruh-sar-ı saki şu’le cam-ı şerab
‘Ayşa agaz eyle Yahya geçmedin meh-tablar
XXIII
Zühd ü riya meta’ını yarana satmanuz
Anlara ol kumaş çıkışmaz uzatmanuz
Az ab u tab virmedi bezm-i muhabbete
Mecnun-ı na-muradı da yabana atmanuz
Besdür ruh u lebi bize anman gül ü mülü
Bi’llahi cam-ı ayşumuza zehr katmanuz
Rez tuhterini saki-i devrana buldurun
Böyle şeb-i dırazda gussayla yatmanuz
Hem itdünüzdi kamet-i Yahyayı ya gibi
Lazım mı tir-veş anı yabana atmanuz
XXIV
Açulmadun incitdi seni zarı hezarun
Ey gonçe-i ter gönli misin bülbül-i zarun
Bülbüller öter güller açık şad gönül yok
Hiç böyleliğin görmemişiz fasl-ı baharun
Agazı güzel eyledik ey bülbül-i şeyda
Hoş gelmedi amma dil-i pür-şevka kararun
Halun ideli gamze-i hun-hara tekarrüb
Hün itdi dilin nafçe-i müşg-i Tatarün
Yahya ko dili parelesün lale-sıfat yar
Gül-zar-ı gamun revnakıdur kalb-i figarun
XXV
Adem sayılmaz oldu kapunda gedalarun
Yok mı hisabı padişahüm mübtelalarun
Dil gitdi gerçi yirine kondu hezar-ı gam
Biri gider bini gelür oldu belalarun
Dil pür-heves nesim-i bahar ise hoş-heves
Çık bağa kim güzelliği vardur hevalarun
Can nakdini alup nudurlar reva mıdur
Resm-i vefayı bilmedügi dil-rübalarun
Yahyadan özge kimseye tek eyleme veta
Ka’ildür ol ne denlü olursa cefalarun
KAYNAKÇA: Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) – Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004), Muallim Naci, Osmanlı Şairleri, Akçağ Yayınları, Ankara (2000)