HAYATI

1895 yılında Filibe’de dünyaya geldi.30 Ekim 1914 günü İstanbul’da hayatını kaybetti. Şeyh Mihriddin Arusi, Coşkun Kalender, Kalender Geda, Özdemir imzalarını da kullandı. Şehbender (konsolos) Süleyman Bey ile Şevkiye Hanım’ın oğludur. İlköğrenimini Filibe’de yaptıktan sonra İstanbul’a taşındı. Burada Galatasaray Sultanisi’nde okudu. 1890 yılında Düyun’ı Umumiye İdaresi’ne girerek memuriyet hayatına başladı. Görevli olarak bulunduğu Beyrut’ta Jön Türkler etkisinde kalarak kaçtığı Mısır’da Terakki-i Osmani Cemiyeti’ne girdi ve Çaylak adlı bir mizah dergisi çıkardı. 1901’de İstanbul’a dönünce yakalanıp Fizan’a sürüldü. Orada tasavvuf ile ilgilendi ve Arusi tarikatına girdi. II. Meşrtuyet’in ilanından sonra İstanbul’a gelerek İttihad-i İslam isimli haftalık gazeteyi yayımladı. On sekiz sayı yayımlanabilen bu gazete kapandıktan sonra Tasvir-i Efkar, Şehbal ve İkdam gazetelerinde siyasi ve felsefi yazılar kaleme aldı. 1910 yılında Hikmet mecmuasını çıkarmaya başladı. Buradaki yazılarında takma adlar kullandı. 9 Eylül 1911 günü, 84 sayı sürecek olan Hikmet gazetesinin yayımına başladı. İttihat ve Terakki’yi eleştirmesi sebebi ile matbaası kapatıldı ve Ahmet Hilmi Bursa’ya sürüldü. 1912 yılının Ağustos ayında Hikmet’i tekrar yayımladı. Yine uzun ömürlü olmayan Münakaşa, Kanat, Coşkun Kalender ve Nimet gazetelerinin yayımını gerçekleştirdi. Bir süre Darülfünun’da felsefe derslerini okuttu. Cemiyet-i Tedrisiye-yi İslamiye üyeliğinde bulundu. Yediği bir yemekten zehirlenerek aniden hayatını kaybetti. Siyonizm ve masonluk aleyhinde yazıları bulunduğundan masonlar tarafından zehirlendiği iddia edilir.

Daha çok felsefe ve tarih alanlarında eser veren Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi, edebiyat alanında A’mak-ı Hayal isimli romanı ile iz bırakmıştır. Roman, yazarın vahdet-i vücut fikrini dile getirdiği tasavvufi ve ahlaki bir eser görünümündedir. Genel olarak doğu kültürüne kişi ve mekanlar kullanılmakla beraber bu kişilere gerçekçi gözlemler ile yaklaşılmıştır. Eser, ruh, madde, kaza ve kader gibi konulara tasavvufi açıklamalar getirme çabasındadır. Romanda genel olarak varlıkla yokluk, tanrısal olan ile insanı olanın çatışması ele alınmakta ve geleneksel kültür değerlerini Batı formları içinde kullanarak ulusal bir roman oluşturma yolundaki sorulara bir ölçüde cevap arama çabası göze çarpmaktadır. Ayrıca şiir ve oyunları vardır.

ESERLERİ

ARAŞTIRMA-İNCELEME: Abdülhamid ve Seyyid Muhammedü’l Mehdi ve Asr-ı Hamidi’de Alem-i İslâm ve Sunisîler (1909), Tarih-i İslâm (Dosy’nin Tarih-i İslâm’ına reddiye, 2. C., 1910, “İslâm Tarihi” adıyla, 1971 ve 1974), Akvâm-ı Cihan (1911), Yirminci Asırda Alem-i İslâm ve Avrupa / Müslümanlara Rehber-i Siyaset (1911, “Müslümanlar Uyanın” adıyla, 1966), Türk Ruhu Nasıl Yapılıyor? (1911), Allah’ı İnkâr Mümkün müdür? (1911, Ebubekir Eroğlu’nun sadeleştirmesiyle, 1977; N. Taylan – E. Onarat’ın sadeleştirmesiyle, 1978), Mu İlm-i Ahval-i Ruh (1911), Yeni Akaid: Üss-i İslâm (1913; “İslâm’ın Esası” adıyla: sad. ve yay. haz. Adnan Bülent Baloğlu – Halife Keskin, 1997), Akvâm-ı Cihan (1913), Darulfünûn Efendilerine Tahriri Konferans: Hangi Mesleki Felsefeyi Kabul Etmeliyiz? (1913, “Üniversiteli Gençlerle Bir Konuşma” adıyla, 1963), İki Gavs – ı Enam: Abdulkadir ve Abdusselam (1913), Huzur-ı Akl ü Fendi Maddiyyûn Meslek-i Dalaleti (Celal Nuri İleri’nin Tarih-i İstikbal adlı eserine reddiye, 1914; Sadık Albayrak tarafından İlim Karşısında Maddecilik alt başlığıyla), Cihad-ı Ekber’e (1914), Beşeriyetin Fahr-i Ebedisi Nebimizi Bilelim (1915), Muhalefetin İ
ası (İttihad ve Terakki’ye eleştiri, 1915), Senusiler ve Sultan Abdülhamid (haz. İsmail Cömert, 2002).

ROMAN: Vay Kız Beğciği Seviyor (1908), Âmâk-ı Hayal: Raci’nin Hatıraları (1910, 1958), Öksüz Turgut (1910, 1977).

OYUN: İstibdadın Vahşetleri Yahud Bir Fedakârın Ölümü (1910)

 

 

 

 

 

 

Paylaş