HAYATI

Şair ve yazar. 1896’da Isparta, Şarkikarağaç’ta dünyaya geldi. 22 Mart 1971’de İstanbul’da yaşama veda etti. Üsküdar, Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Salih Zeki Aktay, Isparta’nın Şarkikaraağaç kasabasında “Ağalar” diye bilinen bir aileden gelir. Babası aynı kasabada hâkimlik yapmış olan Mehmet Hilmi Efendi, annesi Sabire Hanım’dır. Nakşibendi tarikatına mensup ve Hall-i Rümuz adlı bir eseri ve birtakım dini risaleleri olan Ahmet Rüştü Efendi babasının dedesidir. Anne tarafından da Bayezid müderrislerinden Hâdimli Mehmet Sait Efendi’nin ise torunudur.

İlköğrenimini 1908’de Karaağaç Rüştiyesi’nde okuyan Salih Zeki Aktay, ortaöğrenimini 1914’te Konya İdadisi’nde tamamladı. Daha sonra İstanbul’a giden yazar, burada bir süre Hadika-ı Meşveret’te öğrenim gördü. I. Dünya Savaşı yıllarında askerlik görevini tamamladı. 1920’de Afyon Ticaret Lisesi müdürlüğüne ve Fransızca öğretmenliği görevine atandı. Ardından tekrar İstanbul’a gelen Salih Zeki Aktay, Kadıköy, Kabataş ve Bezmialem Valide Sultan idadilerinde Fransızca ve pedagoji derslerini okuttu. Bir süre Felement Bahr-i Sefid Bankası’nda çalışan yazar, son yıllarında Beyazıt ve İstanbul kütüphanelerinde yabancı dildeki kitapları tasnifle görevlendirildi.

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Mütareke döneminde yazmaya başlayan Salih Zeki’nin ilk şiirleri Türk Yurdu, Yeni Mecmua, İctihat, Nedim ve Fağfur dergilerinde çıktı. Cumhuriyet’ten sonra yazıları ve şiirleri de Ağaç, Gündüz ve Büyük Doğu dergilerinde yayımlandı. 1945’ten başlayarak Büyük Doğu dergisinde “Batıdan” genel başlığı altında eski Yunan edebiyatını tanıtan bir dizi yazdı. Salih Zeki’nin önceleri Türkçü özellikler taşıyan şiirleri, Yakup Kadri ile olan dostluğu sebebiyle, gittikçe bir Yunan medeniyeti hayranlığına yönelmiştir.

Salih Zeki Aktay, 1912’den sonra Yahya Kemal’le Yakup Kadri’nin başlattıkları “Nev-Yunanilik” (Yeni Yunancılık) akımı az sayıda da olsa taraftar bulmuştu. Daha sonra Yahya Kemal’in bu düşünceden vazgeçmesine, Yakup Kadri’nin de daha farklı bir yöne açılmasına rağmen Salih Zeki son yıllarına kadar fikirlerinde ısrar etmiş, şiirlerinin çoğunu da bu çığırın temaları etrafında geliştirmiştir. Bu özellikleri sebebiyle edebiyat çevrelerinde “Elenist Şair” olarak tanınmıştır. Ancak onu mutlak bir Yunan hayranı ve milli olmayan bir sanatın temsilcisi olarak değerlendirmek doğru değildir. Birçok aydının Batı kültürüne yönelmeyi savunduğu bir dönemde, bu kültürü kaynağına, yani eski Yunan’a giderek tanımak gerektiğini söylemekten daha fazla bir iddiada bulunmuş değildir.

ESERLERİ

Şiir:

  • Persefon, İst.: Sühulet, 1930
  • Asya Şarkıları, İst.: Sühulet,1933
  • Pınar, İst.: Asaduryan Mtb., 1936
  • Rüzgâr, İst.: Şirket-i Mürettibiye Mtb., 1938
  • Titan. Tevfik Fikret İçin Poem, İst., 1966
  • Laton. Efsaneler, I-III, İst., 1964-68

Oyun:

  • Mağara, İst.: Asaduryan Mtb., 1936
  • Hallac-ı Mansur, İst.: Türkiye, 1944.

Öykü:

  • Evhamlı, İst.: Orhaniye Mtb., 1928
  • Mine Çiçekleri, İst., 1943.

İnceleme:

  • Mitoloji, 1948; Emin Bülend’in Şiirleri, 1943.

Çeviri:

  • Bahtiyar Prens (O. Wilde), İst.: Orhaniye Mtb., 1928
  • Değişişler (Ovidius), 1935

KAYNAKÇA: İbnülemin, Şairler, 2012-2014; R. E. Koçu, “Aktay (Salih Zeki)”, İSTA, I, 562-564; Necatigil, 33; Yazar, 404-415; M. Kutlu, “Aktay, Salih Zeki”, TDEA, I, 97-98.

Paylaş