HAYATI
1885 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. 1919’da Davos/İsviçre’de hayatını kaybetti. Çocukluğu İzmir ve İstanbul’da geçti. İlk ve orta öğrenimini 1903 yılında İzmir İdadisi’nde tamamladı. 1908’de ise Mülkiye Mektebi’nden mezun oldu. İlk görev yeri olan Maarif Nezareti İzmir Tedrisat-ı İptidaiye katipliğini dört ay kadar sürdürdükten sonra 1908 yılının Aralık ayında Vefa İdadisi Fransızca muallimliğine ve müdür yardımcılığı görevlerine getirildi. Kaleme aldığı “Çıkmaz Sokak” adlı oyununun ahlaka aykırı bulunması sebebi ile Maarif Nezareti tarafından görevinden uzaklaştırıldı. Daha sonra Nisan 1911’de Galatasaray Sultanisi lisan-ı Osmani muallimliğine atandı. Darülmuallimin-i Aliye’de müdür yardımcılığı yaptı. Bu okulda edebiyat ve Fransızca derslerini okuttu. Son resmi görevi olarak 1915 yılında Galatasaray Sultanisi’nde edebiyat ve İstanbul Sultanisi’nde edebiyat ve felsefe hocalığı görevlerinde bulundu. 1914’te Köse Raif Paşa’nın büyük kızı şair İhsan Raif Hanım ile evlendi.
Şahabettin Süleyman, idadi yıllarında İzmir gazetelerinde pek çok yazı kaleme aldı. Yayımlanan ilk eseri ise Ahenk dergisinde “Süleyman Şahabettin” imzası ile çıkan “Ceriha-ı Namus” adlı öyküsüdür. Daha sonra eserleri İzmir, İzmir Sadası, Musavver Eşref, Şiir ve Tefekkür, Jale, Servet-i Fünun, Rübab, Resimli İstanbul, Resimli Roman, Musavver Hale, Mehasin, Piyano, Tenkit, Hakimiyet-i Milliye, Yeni Ses, Muahede ve Hür Memleket gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
Fecr-i Ati topluluğunu kurucuları arasında yer aldı. Topluluğun temel ilkesini ifade eden “sanat şahsi ve muhteremdir” sözü Şahabettin Süleyman’a aittir. Tiyatro yapıtları ve edebiyat tarihi araştırmaları ile tanındı. Bunların yanı sıra edebiyat ve tiyatro eleştirileri, öyküler, “fantaziye” adını verdiği düz yazı şiirler kaleme aldı.
Halit Fahri Ozansoy, Şahabettin Süleyman hakkında şu değerlendirmeyi yapar: “Şahabettin Süleyman bizim ağabeyimizdi dedim. Yalnız öyle mi? Dert ortağımızdı da. Biz şımardıkça, ilk gençlik gönül maceralarımızı da ona açmaktan çekinmez olmuştuk. O da bize, bu yoldaki tecrübelerinin verdiği salâhiyetle tavsiye ve nasihatlerini eksik etmezdi. Şairlerin hep Celâl Sahir gibi uzun saçlarla gezdikleri bir devirde şiirin ilk temelinin de aşk olduğuna kendisi bir kere inanmış, bizi de inandırmıştı. Yalnız bu aşk işi o haremli selâmlıklı zamanlarda pek öyle kolay yürütülemiyordu. Açık kapı en ziyade Beyoğlu’nda idi. Buna da bolca para lâzımdı. Haydi biz ne ise, fazlasına çıkışamıyorduk, fakat o? Hem okulundan öğretmenlik maaşlarını tıkır tıkır alıyor, hem de Rübab ve başka dergilerle bilhassa Sabah gazetesindeki günlük fıkra yazarlığından ve üstelik çıkardığı kitaplardan para alıyordu. Bu kitaplar arasında, Köprülü ile beraber yazdıkları edebiyat kitapları da vardı. Fakat ne çare ki, para elinde eriyordu. Her gün parasızlıktan şikâyetine karşı gözlerimiz dolu dolu olurdu. Biz, babalarımızdan aldığımız az çok para ile günümüzü gün ederken, o nasıl oluyordu da bu para sıkıntısından bir türlü kurtulamıyordu. Ama, şunu da itiraf etmeli ki, onun bu hali de bazen hoşumuza gidiyordu. Gözyaşımızı kurutup dostumuzun bu özelliğine hayran bir bakışla bakıyorduk. Para denen nesne, o tarihte ya altın, ya gümüştü, kâğıt para henüz ortaya çıkmamıştı. E, böyle yuvarlak bir maden olunca da, bu lâtif şeyin uzun süre cepte taşınması mânâsız geliyordu Şahabettin Süleyman’a!”
ESERLERİ
OYUN: Fırtına, Aralarında (iki oyun, dört hikâye, 1910), Ben… Başka!, Çıkmaz Sokak (1911), Kırık Muhafaza (Tahsin Nâhid ile, 1911), Kösem Sultan (Tahsin Nahit’le).
İNCELEME: Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye (1910), Sanat-ı Tahrir ve Edebiyat (1911), Nâmık Kemâl (1911), Abdülhak Hamit, Hayatı ve Sanatı (1911), Meşrutiyette Terbiye-i Etfal (Fuad Köprülü ile, 1911), Resimli Muktatafat I-III (1911-12), Osmanlılıkta Vâhime-i Mesuliyyet (1913), Malumat-ı Edebiye (M. Fuat Köprülü ile, 2 cilt, 1914-15), Osmanlılıkta Vahime-i Mesuliyet (1915), Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı (1. cilt, Fuat Köprülü’yle birlikte, 1916).
ÇEVİRİ: Rehber-i Erib Kâmil I-III (Brunot’dan, 1910).