HAYATI

XIX. yüzyıl şairlerinden. 1862’de Yanya’da dünyaya geldi. 1901’de Halep’te yaşama veda etti. Üsküdarlı Safi adı ile de tanınır. Asıl adı Mustafa Safi. Mehmet Emin Nüzhet Efendi’nin oğludur. Babası Yanya defterdarı olduğundan çocukluğu Yanya’da geçti. Abdülkadir Efendi adında birinden edebiyat dersleri aldı. 1880’de Üsküdar Bidayet Mahkemesi katipliğine tayin edildi. İstanbul’da daha başka birkaç memuriyetten sonra Trablusgarp Fırka-i Askeriyesi Mühimme Katibi olarak İstanbul’dan ayrıldı. Dört yıl sonra sağlık sorunları nedeni ile istifa etti ve İstanbul’a döndü. Damat Mahmut Celalettin Paşa’nın meclislerine devam ederek onu nedimi oldu. Bir süre sonra Paşa’nın oğlu Prens Sabahattin’in hususi hocalığını yaptı. Bir ara Üsküdar’da attar dükkanı çalıştırdı. Mahmut Celalettin Paşa’nın Avrupa’ya kaçışından sonra, onunla olan münasebetinden dolayı verilen bir jurnal üzerine Halep’e sürüldü, ölünceye kadar orada kaldı.

Daha çok tasavvufi muhtevalı gazelleri ile tanınan Safi, İbnülemin Mahmut Kemal İnal’a göre, şiirlerinin taşıdığı kuvvet ölçüsünde tanınmamıştır. Safi’nin üslubunu “selis, nazmı kusursuz ifadesini de güzel “ bulan ve şiirlerinde bir “asalet neşesi” gören Rıza Tevfik ise onu Hurufi-meşrep olarak değerlendirir.

ESERLERİ
  • Dîvânçe-i Sâfî
  • Cidâl-i Sa‘dî Bâ-Müddeî
  • Nev-Bâve-i Kavâid-i Fârisî
  • İslâm-ı Hazret-i Ömer Yâhud Bir Hârika
  • Şi‘r-i Sâfî
ESER ÖRNEKLERİ

ŞİİRLERİ

I

Şu dağda anlaşılmaz bir sada var
Şu ırmakta tükenmez macera var

Şu sessiz evde bir ahenk hissi
Şu ıssız çölde savt-ı aşina var

Bütün dünya tecelli mazharıdır
Bütün dünyada esrar-ı Huda var

Gönülden gitmiyor hiç yad-ı mazi
Bu mazi fikri bende daima var

Temessül eyliyor karşıma Leyla
Gözünde sürme destinde hına var

Huzurum cilvegah-ı gaibandır
Hayalimde benim çok dil-rüba var

Gel ey saki cihan baki değildir
Cihandan sonra bir mülk-i beka var

Bilen yok ibtidayı intihayı
Fakat bir ibtida bir intiha var

Hele ta’rif olunmaz vasf-ı mahluk
Ne çok da zıddiyet-nüma var

Büka mahiyyetinde bir tebessüm
Tebessüm lezzetinde bir büka var

İşitmez kimse bir feryad-ı cehri
Çıkar eflaka kalbi bir seda var

Harabat içre erbab-ı hakikat
Mesacid içre ashab-ı riya var

Ne alemdir ilahi alem-i aşk
O alemde safa-ender-safa var

Ne mümkün geçmek aheng-i safadan
Gönülde şevk var serde heva var

Devam eyle eda-yı şi’re Safi
Senin şi’rinde bir reng-i eda var

II

Sana ol hal ile ol kakül-i fettan yaraşır
Bana sevda ile ahval-i perişan yaraşır

Sana hande bana girye ezeli kısmettir
Güle gülmek yaraşır bülbüle efgan yaraşır

Hangi ma’mur dile celb-i sürur eyleyeyim
Böyle viran gönüle mihnet ü ahzan yaraşır

Zinet-i cismini bir camiye tahsis etme
Ne giyersen sana ey husrev-i hüban yaraşır

Aşkıdır gönlüme zinet verecek ol şuhun
Kalb-i Safi olana cevher-i iman yaraşır

KAYNAKÇA: Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1990). “Sâfî Mustafa Bey (Üsküdarlı Sâfî”. C. VII. İstanbul: Dergâh Yay. 413.

Paylaş