HAYATI

Tezkireci ve şair. 1572’de Mekke’de dünyaya geldi. 1644’te İstanbul’da yaşama veda etti. Asıl adı Mehmet. Babası III. Murat döneminin kadılarından olan Mustafa Efendi’dir. Ailesi, Mekke kadısı olan dedesinin yanında iken dünyaya geldi. Medrese eğitimini tamamladıktan sonra müderris olan Riyazi, sonraki yıllarda çeşitli medreselerde müderrislik yaptı. Sırası ile Yenişehir, Halep, Şam, Kudüs ve Kahire kadılıkları görevlerinde bulundu. 1624’te kulakları ağır işittiği için emekli oldu. Ölümüne dek yazarlığı uğraş edindi.

Riyazi, şiirlerinin yanı sıra, lügat, edebiyat bilimleri ile döneminin müspet bilimleri üzerine de ürün verdi. Ama asıl Riyazü’ş- Şuara adlı tezkiresi ile tanındı. Gazellerinde tasavvufi bir eğilim sezilir. Sakiname adlı mesnevisi (1052 beyit) ise benzerleri arasında farklı bir özellik taşımaz.

ESERLERİ
  • Dîvan
  • Riyâzü’ş-Şu’arâ (tezkire)
  • Sâkînâme (mesnevi)
  • Düstûru’l-Amel (Farsça-Türkçe Lügat)
  • Risâle fî İlmi’l-Beyân
  • Keşfü’l-Hicâb an Vechi’s-Savâb
  • Sahâyifü’l-Letâyif fî Envâi’l-Ulûm ve’l-Maârif
  • Siyer
ESER ÖRNEKLERİ
DİVAN’DAN

GAZEL I

Yolda gördüm yâri sermest-i çeman olmuş gelür

Tab-a meyle hanüman-süz-i cihan olmış gelür

 

Şeh-levendane küleh işkerse-damen berzede

Kasd-ı ehl-i aşka damen der-miyan olmış gelür

 

Salınup naz ile ol sermest-i sahha-yı cemal

Ateşin badeyi nahl-ı ergavan olmış gelür

 

El-hazer ey canı kaydında olan ol mest-i naz

Dest-i hançer gark-ı hun-ı kuştegan olmış gelür

 

Dün gice pervaneyi gördüm olup ser-germ-i şevk

Şem’-i bezm-efruza karşu pür-feşan olmış gelür

 

Anda elbette haber vardır dil-i güm-geşterden

Tarf-ı kuyundan saba peyk-i revan olmış gelür

 

Ey Riyazi murg-ı cana düşmesün mı ıztırab

Salınup bir şahbaz-ı can-sitan olmış gelür

GAZEL II

Mihnet-abad—cihan bir miket-i viranedir

Şenliği ancak içinde kuşe-i meyhanedir

 

Bir gözi odlı kulundur dağ-ı suzan ile dil

Hidmetinde kirm de ateşlere pervanedir

 

Gerçi bir rişteye irmemiş eli amma yine

Çekmede sülfin belasın bir benim bir çanedir

 

Bilmez idi Kays resm-i aşk-bazi neydüğin

Hasılı zen kısmına meyl eyleyen divanedir

 

Ey Riyazi nola bir keyfiyyet olsa mey gibi

Gözleri vasfında yârin sözlerin mestanedir

GAZEL III

Ruzenin iydde kandilini cam eyleyelim

Gice gündüz dimeyüp ayş-i müdam eyleyelim

 

Nice gün mu’tekif-i kuşe-i mescid olduk

Bir zaman meygede sadrında makam eyleyelim

 

Sakaya buy-ı riya tutdı dimağ-ı canı

Gül gibi cami getür ıtr-meşam eyleyelim

 

Ben düşüp rimimiz ağ oldı gam-ı gafletle

Her tezervin nice bir saydında dam eyleyelim

GAZEL IV

Pür-şevk özge nesne imiş Cem didikleri

Bilmez harif-i bade nedir gam didikleri

 

Bihbud-ı dağ-ı sine içün eylsem ilaç

Dağ üzre dağ olur bana merhem didikleri

 

Sorduklarınca dilbere ben mübtelayı ah

Ol bilür geçüp yine bilmem didikleri

 

Mina-yı kalbi pareleri gibi bülbülün

Sahn-ı harim-i bağda şebnem didikleri

 

Dünyanın adı gam gerek idi veli heman

Bir ıstılah imiş ana alem didikleri

 

Dirledi tir-i cevri gelür zahm-ı sineye

Geldi Riyazi başımıza hem didikleri

RUBAİ I

Mutrıb ki el urdı tar-ı çeng ü saza

Bend eyledi nüsha-i dile şiraze

Ta ölçe döke meta’-i şevki saki

Mutrıb ana nayı eyledi endaze

RUBAİ II

Saki yine bir bezm-i safa kurdı bu şeb

İrdi feleke nağme-i avaz-ı tarab

Gül yüzlü lebi gonçe güzeller bu gice

Gül destesi gibi geldiler bir yere hep

KASİDE

DER-MEDH-İ ŞEYHÜ’L-İSLAM HAZRET-İ YAHYA EFENDİ

Yine gül-zara irdi feyz-i sun-ı Hazret-i Bari

Yine virdi taravet gül-sitana ebr-i azari

 

Egerçi koşdı at başı ber-a-ber rayız-ı kudret

Velikin geçdi hink-i ruz-ı şeb-diz şeb-i tarı

 

Üfürdü şu’lelendürdi ocağın lale-i bagün

Dem-a-dem berfi itdi ber-taraf bad-ı çemen zarı

 

Yazıldı gonçeler şimdi gönülli şah-ı ezhara

Rikabında yürürler harlar olmış silah-darı

 

Bu demde sahn-ı bağı cür’aralar saçup sular saki

Diler kim kaldura hergiz komaya gird-i azarı

 

Yarağ eyler meğer ceng itmede cünd-i şitab ile

İder ebr-i baharı ab-ı dada tıg-ı küh-sarı

 

Olup berg-i baharı name-i i’caz-ı faruki

Saba saldukda Nil-i cuy-bara eyledi cari

 

Habab-ı cuy-barı-ı bağa düşdi aks-ı gül güya

Makamun burc-ı abi itdi çarhun mihr-i nevvarı

 

Gül ü badam degül rizan olan yir yir ağarmışdur

Sabadan sebze-zarun mevc urup ol bahr-i zehharı

 

Dehanında tutar berg-i gül ü badamı çün dirhem

Bahar itdi meğer murg-ı mu’allim bülbül-i zarı

 

Yine Zal-i zamane müşteri-i Yusuf-ı güldür

Diler kim rişte-i baran ile ola haridarı

 

Degül güller akide itdi şimdi sükker-i berfi

Olup kannadı şehr-i gül-şenün bad-ı çemen-zarı

 

Sevad itmiş meğer üstad-ı kudret levh-i sim üzre

Temaşa eyle enhar üzre yir tıfl-ı eşcari

 

Kemer-bendi mücevher jaleden kuhun miyanında

Mutalla şahid-i verd-i sefidün başda destarı

 

O zat-ı kam-karun sad zeban olmış senasında

Saba tahrik ider sanman gül-i sad-berg-i gül-zarı

 

Hıdıv-i mesned-i izzet hudavend-i kader-kudret

Cihan-ı cud u himmet bahr-i zehhar-ı kerem darı

 

Cenab-ı Hazret-i Yahya Efendi Sadr-i ali kim

Olupdur saz-kar-ı şer ü hikmet kar-ı girdarı

 

O zulmet-suz-ı zulm ü meclis-efruz-ı adalet kim

Olupdur zatı şem-ı bezm-i ikbal-i nikü-karı

 

Olup bir bende-i makbul-i ikbal astanında

Harim-i der-gehinde nev-bahar olmış perestarı

 

Yolından geldi sadr-ı izzet ü ikbale hakka kim

Görindi devlet-i ikbalinün zatında asarı

 

Dem-a-dem kar-ı kilki müştilat-ı halkı hall ider

N’ola ressam-ı nakş-ı ma’dilet eylerse hal-kari

 

Perişan dilleri defter idüp cem eyleyüp yazdı

Olup el katibi destindeki kilk-i güher-barı

 

Asılmıl tak-ı kasr-ı kadrüne çir çarhı sa’atdür

İki topı olup mah ile çarhun mihr-i nevvarı

 

Ayagun tozına yüz sürmek içün çıkdı şehrinden

Güneşden mah-ı gerdünun kızarsa mah-ı ruh-sarı

 

O mu-bend ile itmiş ip terazu zülf-i havrayı

Kaza kasr-ı bülend-kadr-i kilk oldukda mi’mari

 

Şafak gül-gün eteklidür senün çün bezm-i işretde

Kaza bir kase-baz imiş güneşle çarh-ı devvarı

 

Tasavvurdan ziyan itse n’ola devründe her cahil

Fazilet ehlinün eyyam-ı adlün ruz-ı bazarı

 

Kılına değmedi devründe hergiz kimsenün kimse

Meğer meclisde mutrıb eyleye tahrik evtarı

 

Perişan itmeye gül hırmeninde tude-i bergi

Eger bad-ı hazanı olsa emründe nigeh-darı

 

Felek payında baz-ı karunun jeng-i müdevverdür

İçinde mühre-i gerdanı olmış mihr-i nevvarı

 

Aceb mi siz yiri kalmsa a’dayı kasimdemde

Miyan-ı nazmuma tarh eyledüm bu şi’r-i pür-karı

 

O yarun tir-i tiz-i gamze-i hün-riz-i hün-h-h’an

Geçer can nakdinde yabana atsa tir-i bazarı

 

İzarunda hat-ı müşginüne varmak diler gönlüm

Güneşden gölgeye amma iletmez zülf-i mekkarı

 

Ayagun toprağı aşkun gami kadd-i ser-efrazun

Gözümün nurı gönlümün sururi ömrümün varı

 

Sefid ü zerd ü gül-gün cemalerle cism-i pür-dağam

Bela gül-zarıdur kim vardurur her güne ezharı

 

Beni geh gül yüzün gani dehanun gonçesi eğler

Hezar-endişedür divane-i aşkun dil-i zarı

 

Digara ka’r-ı bahr-i vafsunda fikr-i amik irmez

İder igrak egerçi şa’irün tab’-ı sihir-karı

 

Talup fikre aceb mi hame gibi ser-füru itsem

Benem derya-yı nazmun şimdi gavvas-ı nigün-sarı

 

Bisatın hurdeciler kaldururlar şimdiden sonra

Çün itdi kilk-i paküm safha-ı nazma güher-barı

 

Safadan yok eser şol mühresüz kağıd gibi dilde

Muradı üzre dönmezse aceb mi nakş-ı güftarı

 

Riyazi irdi söz encama sıdk ile du’a eyle

Budur ayin-i meddahi budur resm-i sena-kari

 

Hemişe adlin izhar eyleyüp sultan-ı Nevruzun

Su gibi mülket-i gül-zara hükmin eyleye cari

 

İdüp asude halk-ı alemi eyyam-ı adlinde

Vücud-ı pakünün lutf-ı Huda olsun nigeh-darı

KAYNAKÇA: Namık Açıkgöz (Riyazî Divanından Seçmeler (1990), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009), Bursalı Mehmed Tâhir (2000). Osmanlı Müellifleri ve Ahmed Remzi Akyürek Miftâhu’l-Kütüb Ve Esâmî-i Müellifîn Fihristi. C. 2. Ankara: Bizim Büro Basımevi. C. 2. 183-184, Açıkgöz, Namık (2008). “Riyazi”. İslam Ansiklopedisi. C. 35. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 144-145.

 

 

Paylaş