HAYATI
Devlet adamı ve tarihçi. 1574’te dünyaya geldi. 1649’da yaşama veda etti. Macaristan’da bulunan Peç (Hırvatça Peçuy) şehrinde doğdu. Galat olarak Peçevi adı ile anılırsa da Peçuylu demek daha doğru olur. Peçevi İbrahim Efendi, Kanuni Sultan Süleyman dönemi başlarından IV. Murat’ın ölümüne kadar Osmanlı tarihi yazmıştır.
On dört yaşındayken babası ölünce önce dayısı Budin Beylerbeyi Ferhat Paşa’ya, sonra orduya girerek Anadolu Beylerbeyi Lala Mehmet Paşa’ya bağlandı ve 1592’de Avusturya seferine katıldı. Estergon’un Avusturyalılara teslimi sırasında şartları konuşan heyette Peçevi İbrahim Efendi de vardı. 1605’te kalenin yeniden fethinde bulunacak, düşmanla ‘vire’yi konuşacaktı. Eğri seferine katılan, cepheye gelen Gazi Giray’ı karşılayan Peçevi, ilk kez 1603’te I. Ahmet’in tahta çıkışı üzerine Lala Mehmet Paşa’nın ulağı olarak İstanbul’a gitti. Koruyucusu Lala Mehmet Paşa’nın vefat etmesinden sonra ise Eğriboz, İnebahtı gibi sancakların tahriri ile görevlendirildi. Kuyucu Murat Paşa tarafından tezkireci yapılmak istendiyse de Peç’teki evinin yanması üzerine memleketine gitti. Uzun bir süre memleketindeki çiftliğine çekildi. 1618’de Diyarbakır defterdarı oldu. Daha sonra sırası ile Tokat, Tuna, Anadolu defterdarlığı, Kırka (Bosna) Sancak beyliği, İstoni, Belgrad valiliği gibi görevlerde de bulundu. Son olarak da Bosna ve Tamşvar defterdalığı yaptı. 1641’de kendi isteği ile görevden ayrıldı. Son yıllarını Budin ve Peç’te tarih yazarak geçirdi.
Peçevi İbrahim Efendi tek yapıtı olan Peçevi Tarihi’nde siyasi hadiselerin yanında fikri, içtimai hayat sahnelerine, tip tasviri ve karakter tahlillerine de yer vermiş, bu arada hikayeler ve fıkralar da anlatmıştır. Savaşların tasvirinin yanında saray ve konak hayatı, kahve hayatı, fikri hayat parçaları da bu yapıtta görülmektedir. Böylece, tarihi yer yer hikaye ve hatırat cinsinden parçalara da karışmış bulunmaktadır. Macar tarihinden bahsederken Avrupa kitaplarını ve matbaayı anlatması çok manalıdır. Yazarın önemli bir özelliği de yapıtını kaleme alırken Avrupa kitaplarında da faydalanmış olmasıdır. Mohaç Seferi gibi bazı yerleri anlattıktan sonra bu hadiselerin Avrupalılar tarafından tespitini, onların görüşü ile ifadesini de Macar tarihlerinden tercüme ederek kendi eserine eklemiştir.
ESERLERİ
Peçevi İbrahim Efendi’nin tek yapıtı kendi adı ile anılan tarihidir. Bu eser iki kez basılmıştır.
ESER ÖRNEKLERİ
PEÇEVİ TARİHİ*
TÜRKİYE’DE KAHVE VE TÜTÜN
Sene dokuz yüz altmış iki (1554) tarihine gelinceye kadar Konstantiniye’de ve umumen Rum ilinde kahve ve kahvehane yok idi. Ol sene içinde Halep’ten Hakem namına bir harif ve Şam’dan Şems adlı bir zarif gelip Tahtakale’de birer büyük dükkan açıp kahve satmaya başladılar. Keyfe düşkün ahbaplar, hususiyle okuryazar kısmından nice zarifler toplanır oldu ve yirmişer otuzar bir yerde meclis kurar oldu. Kimi kitaplar okur; kimi tavla ve satranca meşgul olur, kimi yeni yazılmış gazeller getirip maariften bahsolunur; nice akçeler ve pullar sarf edip ahbap toplantısına sebep olmak için ziyafet tertip edenler, bir iki akçe kahve bahası vermekle andan fazla toplantı safasın eder oldular. Şu derecede ki devam eden mazuller, kadılar, müderrisler ve işi gücü olmayıp köşesinde oturanlar takımı “böyle bir eğlenecek yer olamaz” deyü oturacak ve duracak bir yer bulunmaz oldu. Ol kadar şöhret oldu ki, devlet adamlarından gayri büyükler duramayarak gelir oldular.
İmamlar ve müezzinler ve gösterişçi sofular: “Halk kahvehaneye müptela oldu!” dediler. Ulema ise: “Kötülük yeridir. Ana varmaktan meyhaneye varmak evladır!” deyip hususiyle vaizler yasak edilmesi hususunda gayet itina eder oldular. Müftüler: “Her nesne ki kömür derecesine vara, tam haramdır” deyü fetvalar verdiler. Merhum Sultan Murat Han-ı Salis zamanında büyük tembihler oldu. Lakin bazı yaran “koltuk kahvesi” deyü çıkmaz sokaklarda ve bazı dükkanlar ardında ard kapıdan işleyip men edilmelidirler. Hatta merhum Manav İvan Efendi İstanbul kadısı iken ocağın kazanın yaktıklarınca “Yakaların! Yakaların!” deyü ki tembih olunmakla kaldı. Vaizler ve müftüler: “Kömür haddine gelmezmiş, içmesi caiz imiş” der oldu. Vaizler ve meşayihten vüzeradan ve kibardan içmez adam kalmadı. Hatta bir dereceye vardı ki büyük vezirler akar için kahveler ihdas ettiler ve günde ikişer altın alır oldular.
Tütünü bin dokuz (1600) içinde İngiliz keferesi getirdiler. Bazı hastalıklara şifa bulmak namına sattılar. Ehl-i keyften bazı yaran: “Keyfe müsaadesi vardır” deyü müptela oldular. Giderek ehl-i keyf olmayanlar dahi istimal eder oldular. Hatta büyük alimlerden ve devlet adamlarından niceler ol iptilaya uğradılar. Kahvelerde aşağılık insanların çok kullanmasından kahveler gök duman olup içinde olanlar birbirini görmeyecek derecelerine vardı. Sokaklarda ve pazarda dahi lüle ellerinden düşmez oldu. Birbirinin yüzüne ve gözüne “Püf! Püf!” deyü sokakları ve mahalleleri dahi kokuttular. Ve hakkında nice yave şiirler nazmedip münasebetsiz okuttular.
*Peçevi Tarihi, Kanuni Sultan Süleyman devrinin başlarından IV. Murat’ın ölümüne kadar olan olayları anlatır. Yapıt, sade bir dille yazılmış değerli bir eserdir.
KAYNAKÇA: Erika Hancz / Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (c. 34, s. 216-218, 2007), İhsan Işık / Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) – Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).