HAYATI
Şair. 1 Ağustos 1963 günü Mersin’de dünyaya geldi. Tam adı Necmi Ersin Zekâ. Aytaç Antmen imzasını da kullandı. Sabriye Hanım ile tüccar Hasan Zekâ’nın oğlu. İstanbul Alman Lisesi’nden sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde siyaset bilimi öğrenimi gördü. Liecester Üniversitesi’nde (İngiltere) yüksek lisans derecesi aldı; Northwestern Üniversitesi’ndeki doktora çalışmasını yarım bıraktı. Yabancı dil öğretmenliği, AnaBritannica Ansiklopedisi’nde çevirmenlik, Boğaziçi Üniversitesi’nde araştırma görevliliği ve reklamcılık yaptı.
Necmi Zeka’nin ilk şiiri (“Şehrin Dağlarında Üzüntü”) 1978’de Semaver dergisinde çıktı. Şiir ve yazılarını Sanat Olayı, Defter, Varlık ve Argos dergilerinde yayımladı. İlk şiir kitabı 20 Ş. “Tüm formelliği içinde, kişisel bir ‘öğrenme’ ‘daha fazlasını öğrenme’ denemesinin sonuçlarını içeren şiirler” değerlendirmesiyle sunuldu. H. Ergülen, “20 Ş. bir yanıyla çok gündelik, çok olağan, bir yanıyla da bütün bu gündelik ve olağanın şaşırtıcı bir biçimde şiirle buluştuğu bir kitap” değerlendirmesini yaptı.
ÖDÜLLERİ
- Yavru Aslan’dan Konu Komşu’ya ile 2003 Antalya Altın Portakal Şiir Ödülü.
ESERLERİ
Şiir:
- 20 Ş., İst.: YKY, 1994; Roma’ya Varış, İst.: Kıyı, 1995
- Yavru Aslan’dan Konu Komşu’ya, (Toplu Şiirler) İst.: YKY, 2002
- Ben Ona O Bana Ne Oldu Sana Dedik, İst.: YKY, 2005
- Kitaba Adını Veren Şiir, İst.: YKY, 2009
Derleme:
- Postmodernizm, İst.: Kıyı, 1990
ESER ÖRNEKLERİ
BAŞ AĞRISI LAZIM MI ABLA
mışıl mışıl bakışları kapısı ( giriş mi çıkış mı )
tekrar gibi durmayan niyazlardan çok
tamamlanamamış öksÜrÜklere benzer
tamamlanamamış öksÜrüklere de
tekmeyle açılır (açılırsa)
doğru kapıdan girdin ama
baluşmalar burada
rahatsız edici boyutlara vardırılır
büyük ablaları güldürmek
ve kızdırmak pahasına
vardırılır diyenlere takılmak icin
vardırılır
hasretlik bir şeyi tiftiklemek
didiklemek anlamında
seni adam edeceklere saygısızlık
ve uykuna yazıktır
…
parçalar halinde parçalanmıyoruz ki
bu tespit (asla) varış olmaz
giriş çıkış aynı olamaz
(asla olamaz)
CEVABINI ALDIN MI
ben de senin kadar düşünseydim şair olurdum
-fairler diifünür mü sanıyorsun
bal kokusuna çarptık
durduk yerde burnu bile kanamayan
gösterişsizliğine yazık
bana yaptığına ona da yapsana
evet hep yanlış vakitlerde bu gençler
kötü bir şey yaparlar
böyle de durabilirim böyle de bakabilirim
şeklim ne geliş ne de gidiş yönünde
merhaba ve güle güle demeye getiriyor geliyor
herkes köyün delisi herkes köyün muhtarı
birazcık istiyoruz en nihayetinde
bir görünelim bir de görünmeyelım
elindeki altın reçete senin zehrini alır alt eder
gaz zevkin öyle demiyor ama
gizli yasa koyucumuz elinde kılıç
bir kayarun üzerine çıkmış uzaklara bakıyor
bu mu en iyi düşünme şeklı
yüzün merkezinde değil ki gözler
garip bir hal alan pıhtı
sanatçılara satılıyor iyi malzeme pıhtı
ne tarihçi lapası
ne de bir sesin içine kapanıp orada gezinme
aptalları aptal yerine koyamıyorsun
sesleri burnunda toplayamıyorsun
arılarla yalnız kalamıyoruz
neden gergin bu bal kokusu
neden canımıza tak etmiyor
çünkü beynimiz beyinlerimiz
başkalarının sokak karanlığı
beyinlerimiz aynen öyle zaten bu nedenle
olan bize oluyor sızlanmasına
gerek var ya
KAYNAKÇA: H. Ergülen, “Keyfi Koyulaştırmak…”, Cumhuriyet Kitap, S. 253 (22 Aralık 1994).