HAYATI
Şair ve müzisyen. 1922 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdi. Müziğe olan ilgisi nedeniyle konservatuvar eğitimi almaya karar verdi. İstanbul Devlet Konservatuvarı’nın Şan Bölümü’nden mezun oldu. Uzun yıllar Devlet Opera ve Balesi’nde opera sanatçısı olarak çalıştıktan sonra 1974’te emekliye ayrıldı. Şiir çalışmalarının yanı sıra resim sanatıyla da ilgilendi.
ESERLERİ
Şiir:
- Keder Galerisi, İst.: Sıralar Mtb., 1971
- Lejyon Akşamları, İst.: Özdemir Mtb., 1980
- Ölüler Ağlamaz, İst.: Özdemir Mtb., 1981
- Jerbero, İst.: Ana Dergisi, 1982
- Acıların Romansı, İst.: Özdemir Mtb., 1983.
ESER ÖRNEKLERİ
Esat Kurt’u Anlatmak…
sabahlar şımarık çocuk gibi,çıkar ya omuzlarıma
nerelerde,nelerleyken bıkmadan aradıklarım
yürüyen duvar,yüz-dönmüş pencere,dar merdivenler
birde o saksılar,karşı balkondaki,çelimsiz saplar içlerinde
kurumuş dallarına bakıp kiraz ağacının
göçüp-gitmişti öbür cumalar,yaşadıklarım
son yaşadığımdı bu,son cuması aralığın…
yağmur yağıyordu hızlıdan
olmayan mutluluğu taşımaya kalkmış bana esat kurt
koşarak çıkıp merdivenleri kapımı çalmıştı
bira şişelerinin cıvıltılı şangırtıları zembilinde
gözlerinde uçuşan kıvılcımlarla giriverdi kapıdan…
sırtında küçülmüş siyap paltosu,biraz yüzü solgun
/-yıllar boyu bir defacık bile
merhaba esat nasılsın,demedi mutluluk bana
bardağa dolan biranın dalıp altın sarısına uzun-uzun
iki mısra okumuştu bir şiirinde yine
sildi elinin tersiyle köpükleri bıyıklarından
duman sokak,levent akşamlarında öylesine yılgın
tavada patates,bir kağıt birde tükenmez kalem
acıların boy attığı tek nüfuslu dünyasında
yalan sevdalara kırgın,insanlara kırgın
söke’ye,günlere,yollara kırgın,kırgın üniversitelisine
bir yolcu yalnızlık koridorunda,aranmaz,özlenmez
uzak uzak yüreği,kinin zehrinden,cinayetlerinden hıncın…
bir avuç tuzlu fıstık,biraz cips,biraz hardal
3 yumurta kırdık sahandaki sucuk dilimlerine
kederler,hasretler,bekleyişler içli şarkılarda
dumanı üstünde…uçurumlarımıza düşen yaralı kartal
sonra “yarım kalmış akşamüstü”şiirlerinden okudu esat
alnında derin çizgiler gırtlak gırtlağa
ne bir tek yalan,ne bir tek fesat
yetipte-artarak gerçekleri anlatmağa…
yaban giresun ikintilerinde
ekşimiş deniz kokulu rüzgarlar göğüsleyip
en çocuksu sevdalardan,sevinçlerden yoksun yaşamış
fındık bahçelerinde kahırlar süsleyip
kor düşürmüş ciğerlerine,bakışlarında ıslak mavi
tahtaya yapıştırılmış japon kağıtlarına
çizmemiş mahsun yüzünü onun luciana pelizzari
kendini kendi resimlemiş kaskatı toprağa,kurak
elindeki çubukla üstü budak budak…
nice yıllar ihtiyarlamış gencecik bedeninde
akmış çamurlu sular gibi özlem,sessiz ve derinden
bir ses,bir esinti beklemiş
söke’nin kapkara gürgenlerinden…
insan yutan caddelerde zamanlar uzatıp yürümüş
mektuplar,öyküler yazmış,aşk göklerce büyümüş
aç çocuğu,tarlayı,tohumu,toprağı,taşı
hatıralar anlatmış dağılan,kanayan,bitmiş,çürümüş
vahalar taşımış serapları silip yaldızsız imgelerle
çöl olmuş duyguların ateşten kumlarına
“bir gin olsun,merhaba esat nasılsın dememiş mutluluk”
bulmamış bir gülücük,eylül parklarında,kırlarda,çiçeklerde…
KAYNAKÇA: TDE Ansiklopedisi (c. VII, 1990), TBE Ansiklopedisi (c. 2, 2001), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).