HAYATI
Şair. 1940 yılında Dedeler Köyü / Eğridere / Kırcaali, Bulgaristan’da dünyaya geldi. 2013’te İstanbul’da yaşama veda etti. Orta ve lise eğitimini Eğridere’de tamamlayan Naci Ferhadov, Sofya Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nden mezun oldu. Daha sonra Yeni Hayat dergisinde çalışmaya başladı. Birkaç yıl da Rodop’ta öğretmenlik yapan şair, o dönem Bulgaristan’da sisteme uygun yazılar kaleme aldı.
Edebiyat hayatına 1957’de Halk Gençliği dergisinde basılan şiirleri ile başladı. Daha sonra şiirleri Hak ve Özgürlük gazetesinde yer aldı. Ferhadov, ilk şiirlerinde bile sahip olduğu özgün sesi ve iç dünyasını şiirsel bir sıcaklıkla dile getirmeyi bildi. Şiirlerinde Bulgaristan Türklerinin hayatı, çileleri ve mutluluğunu işledi.
ESERLERİ
Şiir:
- Dağlı ve Deniz (Sofya, 1965)
- Silk Yakandan Ölümü (Sofya, 1995)
- Ömrümün Dipnotu (Sofya, 2000) (Türkçe olan şiirleri)
- Yak Bacım Lambayı (Sofya, 1977)
- Arkası Gelecek Diyalog (Sofya, 1980) (Bulgarca olan şiirleri)
ESER ÖRNEKLERİ
KÖYÜM
Şirin köyüm,
Uykusuz gecelerde beni peşinde sürükleyen,
“Korkma! Benim. Yürü benimle”, diyen,
Tatlı, hoş bir hâtıra.
Canım köyüm,
Kalbimin ıssız bir köşesinde
Çocukluğumdan kalma
Yoksulluk yadigârı
Sızım sızım bir yara…
Seni her gelişimde biraz başka bulurum
Sokaklarını biraz daha geniş
Komşularımı hâlinden daha memnun.
Ve başbaşa kalır da bedbaht çocukluğumla
Bugününe bir daha vurulurum.
Olgunluk çağına girmiş
Bir zamanlar tozlu sokaklarında
“Kuyucuk” oynadığım kızlar.
Bakma, bakma komşu kızı,
Tut kendini, vurulurum!
Kalbime ok sokma benim
Dumanlı gözlerin uz dursun!
Çöp sandıklarına girmiş o kör kandiller,
Talihine küsmüş gaz lâmbaları.
Beton direklere konmuş ampuller,
Işıklar içimde her sokak, her ev.
Ve küçükken sayıp sayıp da bölüşemediğimiz
Yıldızlarım üstünde alev alev.
Şirin köyüm, senden her ayrılışımda,
Kervan olur hâtıralar, düşer yollara.
Hepsi candan, hepsi o kadar benim ama
Yüklensem de götüremem, götüremem!
Canım köyüm, yazılmamış destansın
Yazsam da, çizsem de koca bir ömür boyu
Bitiremem, bitiremem!
MEZARLIK
…
Bir yer var yalan söyleyemez sözcükler,geçerli değil yemin de,
Kavak uzun uzun ararken gölgesini, unutur sesini dalındaki kuş.
İyi niyetle kazılmış çıkmazlarım olacaktı elbet benim de,
Uçmak istedikçe öldü rüzgarlarım karanlık bir kuytuda,
Bedenimin ayılar kesiminde mevsimlerden kış mı kış.
Bunca şimşek, bunca yağmur, bunca çamur uykuda.
Baharı düşlerken insan ömrü imce bir nefes,
Boğulur, gidersin bir damla suda.
…
KAYNAKÇA: Sabahattin Bayramöz / Türkçenin Sarmaşıkları (2002).