HAYATI

Şair. 1957 yılında Bodrum’da dünyaya geldi. İlk ve ortaöğrenimini Milas’ta gördü. Liseyi bitirdikten sonra beş yıl tiyatro yaptı. Diyarbakır Dicle Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu (1983). Öğretmenlik yaptı. Edebiyatçılar Derneği üyesi. İzmir’de yaşıyor. Şiirleri 1981’den sonra Broy, Papirüs, Varlık, Düşün dergilerinde yayımlandı. 

ESERLERİ

Şiir:  

  • Bir Günlük Güneş, İst.: Broy, 1990 
  • Gözlerim Akşama Ölür, Ank.: Öteki, 1995 
  • Acıtmıyor Boynumu Dünya, Ank.: Öteki, 1997 
  • Işıktan Kalan Kırılma, 1998 
  • Hiçbir Şeyi Unutmadım, İzmir: İlya, 2001 
  • Sakın Zar Atma, İzmir: İlya, 2003 
  • Lirik Aksan, İzmir: İlya, 2007. 

ESER ÖRNEKLERİ

Yarım Ev 

Eve dönmek uzun zaman alır, 
karanfili kalır odaların. Akılda 
başlayan benzersiz sabah. Düşüncenin 
yalnızca yaşanan yeri. Unutulmasın 
yola çıkarken söylenen şarkı. 
Epey gençtik yola çıktığımızda, 
üzgün değildik. Sayılmazdık 
sevinçli de. 
Tam olarak, dilin bu kadar değişeceği 
kimin aklındaydı. İlerledi 
elimizdeki deniz. Uzadı 
gemici fenerinin gecede bıraktığı iz. 
Ev uzaklarda yanıp sönüyordu bakınca. 
Eve kolay dönülmez. Sürekli 
çağırabilir balkon, çatıya oturan ışık, 
üstüne bir şey almazsan hasta olursun 
evde. Öteki odalarda sabahlar gece. 
Ev içindir yalnız yaşayan insanlar. 
Ev uzaklarda yanıp sönüyordu bakınca, 
düşlerden görünüyordu insanlar, 
bir iki sayılıyordu, üç beş… 
Yüzlerini değiştiriyordu. Dünkü 
halkın yalancıları. 
Üzgün değildik. Aşırı derecede 
hayat geçiyordu dışardan. 
Sevinçli de sayılmazdık, 
geçenleri yaşadığımız için. 
Eve dönmek uzun zaman alır, 
karanfili dağılır odaların, 
azıcık açık kalır kapıda gün. 

Ev Hikayesi 

Ne zaman sevdiğimizi anladık, 
sessizliğin içinden görüneni. 

Yağmur kokuyordu derilerimiz, 
çatlamıştı dudaklarımızdaki dere. 

Bahçeye sarkıyordu balkondan 
yıkanmış giysilerimiz, 

Üstümüzün başımızın dağınıklığı. 

Yaşama Sevinci?nin üçüncü katında oturuyorduk, 
altımızda hüzün üstümüzde geçimsizlik. 

Evin içinde dolaşıyordu, 
kış gününün kartalları. 

Sonra sen geldin oğlum, 
saatleri ayarlama işini hepten unuttuk. 

Bir inip bir kalkıyordu dakika, 
saatin camındaki sinemada. 

Canlılık geldi, kovduk kışın kartallarını, 
yaşayamayan çocuklar için hayıflandık. 

Alkolik gecenin dişleri 
ötüyordu kentin üstünde. 

Yatsı namazından sonra, 
gecenin şahı başlıyordu. Şah ve mat! 

Yarınki gazetelerin içinden geçiyordu 
şimdiden, ellerini çoğaltarak dağıtan çocuk. 

Ne zaman sevdiğimizi anladık, 
sessizliğin içinden görüneni. Gülümsedik. 

KAYNAKÇA: Işık 06, 1991.

Paylaş