HAYATI
Şair ve yazar. 27 Ağustos 1957 günü Erzincan’da dünyaya geldi. Asıl adı Lütfü ŞAHSUVAROĞLU. Derviş Edip, Muhip Alp imzalarını da kullandı. Fethiye Hanım ile memur Halis Şahsuvaroğlu’nun oğlu. İlk ve orta okulu Turhal’da, liseyi Sincan’da okudu. AÜ Ziraat Fakültesi’nden mezun oldu. AÜ Fen Bilimleri Enstitüsü’nde Tarım Ekonomisi dalında doktora yaptı. Genç Sanat Yayınevi’ni kurdu. Ülkü Ocakları genel başkanlığı ile TYB genel başkanlığı yaptı. Genç Arkadaş (1976-80), Hasret (1977-80), Nizam-ı Âlem (1979-80) ve Yeni Düşünce (1987) dergilerinin genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Divan Edebiyatı dergisinin yayın kurulunda yer aldı. (1978) Millet gazetesinin sanat sayfasını yönetti (1982-83). Hergün, Yeni Hafta, Gündüz, Son Çağrı, Türk Edebiyatı, Yeni Düşünce, Ayyıldız, Tarım ve Köy, Zaman ve Yeni Şafak gibi dergi ve gazetelerde yazdı. Bir ara futbolla ilgilendi, 1974’te Şekerspor’da oynadı. Halen Tarım Bakanlığı Yayın Dairesi başkanı olarak görev yapıyor; TYB, İLESAM, GESAM üyesi. Ankara’da yaşıyor; evli ve üç çocuk babası.
İlk şiirleri 1970’te Genç Şairler Antolojisi’nde çıktı. Yazı ve şiirlerini Millet gazetesinde yayımladı (1975). TRT’de yayınlanan bazı programların metin yazarlığını ve danışmanlığını yaptı (1989-91).
ÖDÜLLERİ
- Türk Milliyetçiliğinin Tarihi” ile 1974 “3 Mayıs Türkçüler Bayramı” Yarışması (ikincilik)
- 1999 TYB Fikir Ödülü.
ESERLERİ
Şiir:
- Eylül Seneleri, Ank.: Genç Sanat, 1985
- Münzevi Pürtelaş, Ank.: Esra, 2005
Roman:
- Kafes, Ank.: Genç Sanat, 1983
- 2024, Ank.: Elips, 2006
Biyografi:
- Mehmet Akif Ersoy, İst.: Alternatif, 2002
- Nurettin Topçu, İst.: Alternatif, 2002
- Necip Fazıl, İst.: Alternatif, 2003
- Namık Kemal, İst.: Alternatif, 2003
- Milliyetçilik ve Namık Kemal, Ank.: Elips, 2008.
ESER ÖRNEKLERİ
Gidişatın Destanı
Cemal Amca şehir bizi sıkınca
Gönül seli mecrasına akınca
Aşk ateşi ruhu bile yakınca
Çekip gitsek köyümüze dağlara
Selam versek ölülere sağlara
Cemal Amca Elmalı’ya bir varsak
Eski dostu dut dibinde bir sarsak
Ruhu ruha şiirlerle bir karsak
Kelimeler kulakları yıkasın
Riyaya, yalana yolu tıkasın
Cemal Amca doğruluğun yasan mı
Senin oğlun Muhsin midir, Hasan mı
Cemal Amca gül ağacı asan mı
Yaprak mısın çekip gittin Eylül’de
Çehren kaldı rumuzdaki mor gülde
Cemal Amca ocak ocak gezerdik
Dergâhlarda dervişleri süzerdik
Karakışta soğuk suda yüzerdik
Bütün yollar, dağlar bizi tanırdı
Al yanaklı kızlardan utanırdı
Her âşık umutla sana gelirdi
Gam kasavet biter, sona gelirdi
Gönül yaramıza suna gelirdi
Cemal Amca Kızılırmak karardı
Al yanaklar, ak gerdanlar sarardı
Cemal Amca sen gittin de yol bitti
Kurt bildik yoldaşın kimisi itti
Menfaat kabardı, aşklar hep yitti
Gelip görsen gül çocuklar ne oldu
Ocaklara, dergâhlara el doldu
Ne acayip günler gördük, geçtiler
Ne tahammül, ne seferi seçtiler
Ne ekin ektiler, ne gök biçtiler
Gün ağardı, zaman doldu, yol yarım
Arı küstü, çiçek soldu, bal yarım
Kirpikten, yanaktan ayrılan gözler
Dostu can evinden vuran kem sözler
Selâmı, sabahı unutan yüzler
Cemal Amca dosttan sırrın gizleme
Bizim burdan öte yanı özleme
Ahiretten, kul hakkından vehmin çok
Dost barından, azdan çoktan fehmin çok
Yol nereye varır diye tahmin çok
Cemal Amca orda bize yer var mı
Burda pek darız da, orası dar mı
Şehitler kaldırdık, hatırlardadır
Hasret Cemal Amca yatırlardadır
Nice pişmanlıklar satırlardadır
Devrân dönsün, bırak gelsin âkıbet
Islah etmez gayri hiçbir mûsibet
Nerde kaldı ettiğimiz yeminler
O tilâvet, o dûalar, âminler
Sallanıyor bastığımız zeminler
Hem toprağa, hem insana güven yok
Sağan çok da birbirini seven yok
Çirkefe taş atma sana da sıçrar
El, Hak böyle dedin, demek ümit var
Belki döner dertler sayılsın suçlar
Cemal amca deli şair Şehsuvar
Ben ne bilem gam üstüne gam yığar
Zemheride buzlar yanıp sönerken
Şefkat, Naci Erzincan’dan dönerken
Ay ışığı bakışını bölerken
Romanında Naci senden dem vurmaz
Burhan ise duraklarda hiç durmaz
Şehrin girişinde bekledin onca
Ellerin lâledir, yüreğin gonca
Karayelden kirpiklerin donunca
Şefkat bakıp bu halinden arlanmaz
Mazisinden bir ses duysa darlanmaz
Yolsuzluk diz boyu nereye baksan
Bir söndüren olmaz kendini yaksan
Başına peygamber sarığı taksan
Bulunmaz hak veren bir doğru sözlü
Herkes olmuş kardeş yiyen aç gözlü
Yolsuzluğu algılamak adına
Dürüstlük kimsenin gelmez yâdına
Her türlü haramın bakıp tadına
Namuskârlık gösterisi yaparlar
Putlar yapıp sonra ona taparlar
Şeffaflığı çok soyunmak zannettik
Nice dâvâlara ihanet ettik
İffete ahlâka bin lanet ettik
Bizi bile şimdi bakıp şaşıyor
Başlarına külah takıp kaşıyor
Herc ü merç ettiğin bu topraklara
Gönülde salınan som yapraklara
Gökte dalgalanan al bayraklara
İhanetin bir bedeli olmalı
Bazen yüreklere korku dolmalı
Halledilmiş handan ferman alınmaz
Saklanan dertlere derman bulunmaz
Tütmeyen ocaktan duman salınmaz
…
KAYNAKÇA: Işık, 556.