HAYATI

Tarihçi ve yazar. 1488’de dünyaya geldiği bilinen Lütfi Paşa’nın nerede doğduğu konusunda tam bir bilgi bulunmamaktadır. 1562’de Dimetoka’da yaşama veda etti ve burada toprağa verildi. Arnavut devşirmelerindendir. II. Beyazıt döneminde Enderun’a alındı. Burada iyi bir öğrenim gören Lütfi Paşa, Yavuz Sultan Selim’in tahta çıktığı sırada çuhadarlıktan müteferrikalığa yükseldi. Daha sonra sırası ile çaşnigirbaşı, kapıcıbaşı ve miralem oldu. Kastamonu sancakbeyliği, Karaman ve Anadolu beylerbeyliği görevlerini, 1534’te üçüncü vezirlik, 1538’de de ikinci vezirlik görevleri izledi. 1539’da Ayaz Paşa’nın vefat etmesi üzerine sadrazamlığa getirildi. Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi olan karısı ile arası açılınca nikahı feshedilerek azledildi. 1541’de Dimetoka’ya iki yüz bin akçelik “tekaüt hasları ile” oturmak zorunda bırakıldı. Lutfi Paşa, 948 (1541) tarihli vakfiyesinde Dimetoka’nın Müslim köyündeki mescid ve muallimhânesine 100.000 akçe ile Edirne’de yirmi dükkânı vakfetmiştir. Hayatının bundan sonraki kısmını kitap yazarak geçirdi. Bir ara İstanbul’a geldi, buradan da hacca giden Lütfi Paşa, yine Dimetoka’ya döndü ve ölümüne kadar burada yaşadı.

Sehi Tezkiresi’nde şair olduğu belirtilen ve örnek olarak da bir gazeli verilen Lütfi Paşa, daha çok tarihçi ve düzyazı ustası olarak tanındı. “Osmanlı vezirlerinin alimlerinden olup orta derece ilmi kudreti haizdir” (Uzunçarşılı). Tarihi 1554 yılına kadar olan olayları kapsar. Ancak asıl önemli yapıtı, yalın bir dil ile kaleme aldığı Asafname’dir. Bu yapıtını bozulmuş olan kimi adab, erkan ve kanunu düzeltmek amacı ile yazmıştır. Lütfi Paşa’nın çoğu fıkıh ve kelam ile ilgili Arapça yirmiye yakın da eseri bulunmaktadır.

ESERLERİ

Tevarih-i Al-i Osman 1923’te basıldı. Yapıtlarından bir diğeri Asafname ise Nevadir-i Eslas külliyatı arasında basıldı. Asafname’den bir örnek, Ebüzziya’nın  Numune-i Edebiyat-ı Osmaniye’sindedir. Ḫalâṣü’l-ümme fî maʿrifeti’l-eʾimme. Lutfi Paşa’nın Osmanlı hilâfetinin meşruiyetini ve geniş kitleler tarafından kabul edildiğini ispat için yazdığı Arapça bir risâledir.

ESER ÖRNEKLERİ

ASAFNAME’DEN*

Bab-ı salis, tedbir-i hazine beyanundadur. Evvela tedbir-i hazine umur-ı muhimmedendür. Saltanat hazine ile olur ve hazine tedbir ile olur, zulm ile olmaz. Bu hakir zaman-ı vezaretümde hazineyi müşevveş ve noksan üzere buldum, zaman-ı vezaretimde hazineyi müşevveş ve noksan üzere buldum. Cülus-ı Sultan Süleyman Handa irad masraf ile beraber olmışdı. Gah yetişmeyüp taşrada mevcud olan eski hazineden verilürdi. Bu sebeb-i ihtilaldür. Elbetde irad masrafa galib gerekdür. Ayin-i saltanata noksan gelmeyecek kadar tedbir etdüm.

Sadr-ı a’zam olan evvela iradı masrafa gaalib etdürmek gerek. Ve kul taifesin çoğaltmaktan hazer etmek gerek, asker az gerek, uz gerek. Cümle defteri mazbut ve kendüsi mevcud ve esamisi deftere muvafık gerek. Ulufeli on beş bin asker çok askerdür. Hiç eksilmeyip sal-be-sal on beş bin ademe mevacib yetişdürmek pehlivanlıkdur. Ve eger irad-ı hazinedür ve eger kul mevacibidür ve eger mühimmat-ı saraydur veya matbah ve ahur mühimmatıdur, yetişüp, bir miktar artmak gerekdür. Ve vezir-i a’zam olan divana müdebbir ve akil ve tahsil-i emval kılmakdan haberdar ehl-i vakaar defterderlar getürmek gerek. Ve anlara istiklal verüp, uman anlara tevfiz etmek gerek. Amma anlar dahi kendü sevdasında ve başı hevasında olmayup, mal-i padişahı ile takayyud etmek gerekdür. Padişahımuz zamanında İbrahim Paşa ve İskender Çelebi, ki iltifat ve unvan ile meşhur-ı zaman olup, padişah bizzat saraylarına ve bahçelerine varup, cümle alemün uyununa diken olmuşlar idi. Ahirü’l-emr feth-i Bağdad’da birisi serdar oldukda ba’zı isnaddan ve biri “38” hazine ve nüzuli kusur üzere tedarikinden mazhar-ı gadab olmışlardur.

Tedbir-i hazinede sa’y budur ki, çokluk mevacib izdiyadında sa’y etmeyeler. Tekaa’üd vermede ihtimam ederler. Tekaa’üd lazım gelse beğlerbeğilere yüz altmış akça, kadı askerlere yüz elli akça, defterdarlara seksen akça, taht kadılarına seksen akça, vüzeraya iki yüz akça, sancak beğlerine yetmiş akça olmışdur. zeamet ile tekaa’ud ederlerse, vüzeraya yüz yiğirmi bin ve beğlerbeğilere seksen bin akçe ve defterdarlara altmış bin ve sancak beğlerine elli bin akça verilir. Bunlardan dahi emekdar olup bi-amel müstahıklara olur. Ve mukaataatı iltizam ile vermekden emanet ile vermek evladur. Mahlul olanlara mukataaları defterdar arzetmek gerek.

Ve Mısır hazinesi ki, senede yüz elli bin altun gelür, padişah-ı alem-penaha bizzat ceb harçlığı olmak içün ta’yin olınmışdur.

Ve bi’l-cümle hazine ahvalinde sözüm irad ile masraf “40” her senede yoklanup, ana göre amel etmek gerek, Allahümme yessiri’l-berekete fi’s-seferi ve’l-hazar, amin, bi-hakkı seyyidi’l-mürselin.

Bab-ı rabi, re’aya ahvali beyanındadur.

Evvela lazım olan budur ki, reayadan eşkinci ve ellinci ve akıncı lazımdur. Tatar taifesi gerçi atabe-i Osmaniyeye münkaddur, amma taği taidedür ve onlara teklif-i sefer olmaz. Akıncı, zahira içün askere karakolukçu ta’yin olınmuşdur. Ve reayanun defatiri defterhane-i divanda mazbut gerekdür. Otuz yılda bir tahrir olınup, mürde ve marizi çıkarılup, cedidi tekrar yazılamak gerek ve eski defter ile tatbik olınup, reaya eski defterden noksan üzre olmak gerek.

Ve bir yerün reayası zulümden kaçup, bir ahar yere gelse, ol yerün hakimi anı eski yerine göndermek gerekdür. Taki memleket harab olmıya.

Ve reayadan avarız alınmak dört beş yılda bir yiğirmişer akça ihdas olınup, Sultan Selim Han zamanında bir kere cem’ oldı. Ba’dehu dört beş yılda bir, yiğirmişer akça alınmışdur. Mukaabele-i istirahatlarında askere peksimed içün baha deyü ray etmişler, amma ma’kül nesne değüldür ve her yıl almamak gerek. Anlara güç gelmeye.

Ve kürekçi gemiler için ola gelmişdür yarar ve yegane yegitlerden dört haneden bir kürekçi gönderüb, hazineden, birkaç ay iyi hizmet ederse, günde onar akçe verilmiştdür.

Ve reayadan bir külli hizmetde bulunup, mezid-i inayetden timara müstehık olınup, sipahi olsa, akraba sın ve babasın ve anasın sıyanet etmemek gerek ve yahud danimend olsa, kendü ra’iyetlügündne kurtılur amma tevabi’i yine ra’iyyetdür.

Ve cins-i sadat-ı kiram k, urf-ı mutahhara-i Haşimiyye’dür, anlara dahi çok haricden karışmışdur. Anlara nakibü’s- sadat vaz’olınmışdur ve defter-i kadimleri ki, şecere-i tayyibe derler, anda mevcud olmayanı ihraç etmek gerekdür.

Bu abd-i kasirü’t- taksir, selafin-i selef-i kirem her biri adl ü takva ile müctehid-i izam taklidin ederlerdi, anlardan gördüğüm ve işitdügüm üzre bu risaleyi tahrir etdüm.

Hakk Subhanehu ve Taala müshilü’s- sihab ve mülhimü’s-savabdur, her kulun hayra irşad ve ahlak-ı hasene ile yad etdüre. Bi-hurmeti Seyyidi’l-Murselin ve Hatemi’n-Nebiyyin ve salla’llahu ala seyyidina ve nebiyyina Muhammedin ve alihi ve sahbihi ecma’in ve’l-hamdüllahi ve alihi ve sahbihi ecma’in ve’l hamdullahi Rabbi’l Alemin.

*Lutfi Paşa’nın Asafname adlı eseri, sadrazamlara devleti iyi yönetme yollarını gösterir. Siyasetname niteliğinde küçük bir eserdir. Üslubu sade ve samimidir. Lutfi Paşa, idari hayatındaki tecrübelerinden yararlanarak bu eseri kalem almıştır.

KAYNAKÇA: Lutfi Paşa ve Tevârîh-i Âl-i Osman (haz. Kayhan Atik), Ankara 2001, bk. Giriş; Feridun Bey, Münşeât, I, 587; Sehî, Tezkire, s. 25-26; Celâlzâde, Tabakātü’l-memâlik, vr. 285b, 301a; Sâî, Tezkiretü’l-bünyân, İstanbul 1315, s. 24, 25, Fuad Köprülü, “Lutfi Paşa”, TM, I (1925), s. 119-150; H. A. R. Gibb, “Lutfi Pasa on the Ottoman Caliphate”, Oriens, XV (1962), s. 287-295; Nesimi Yazıcı, “Lutfi Paşa ve Osmanlı Haberleşme Sistemi ile İlgili Görüşleri, Yaptıkları”, İletişim, sy. 4, Ankara 1982, s. 217-244

 

 

Paylaş