HAYATI
Şair. 2 Şubat 1970 günü Ankara’da dünyaya geldi. 11 Ağustos 1992’de İstanbul’da yaşama veda etti. Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde öğrenim gördü. Kaan İnce’nin şiirleri Çağdaş Türk Dili, İzlek, Promete, Yazılı Günler gibi dergilerde yer aldı. Yaşamdan kendi isteği ile ayrılan şair için İzlek dergisinin girişimi ile Kaan İnce Vakfı kuruldu. 1992 yılında Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nde “Dikkate Değer Şairler” arasında yer aldı. Yapıtları ölümünden sonra yayınlandı.
ESERLERİ
Şiir:
- İzdüşüm (1992)
- Kan (1997)
ESER ÖRNEKLERİ
İÇİMDE MAYIN TARLASI VAR
Dağılacağız yıldızlara bir bir
Sarı ışıkları evlere bırakıp
Sen ve ben
Ardımıza bakmadan artık
Kanserli bölgeyi alacak çünkü
Yaşamımızdan bir el
Serum şişeden akarken
Hızlanan bir ivmeyle
Yerçekimini tersine döndürmek
Geçiyor içimden
Serum şişesine işemek
Damarlarımdan
Gözlerinin içine bakarak
Tükürerek suratına ölümün
Mümkünü yok
Ben bozulmuş insan eti
Sen gecesin bayat
Basat ölüm
Çekinik hayat
Dövüşürüz sövüşürüz
Sabreden sarılık
Karaciğerimde patlar
İçimde mayın tarlası var
AKŞAM SERÜVENİ
Çırılçıplakken içinde yaşamın
acılar giydirildi üzerine
aşka elendin
sana dağlar yakışır
Salıver ellerinden maviyi kelepçeliyken
her yerinden geceye
demlensin sokaklar
artık ağlayabilirim
Eğreti bir taşkınlık çöktürdü sesimi
kapı gıcırtısı
motor hırıltısı
Hiç konmamış gibi kocaman kağıdın ölü noktası
ayrılığın gölgesinde kederin
yüreciğim serin
Zaman soframızda su birikintisidir
ölüm kamburdur sırtımızda
karışık saçları ıslak gecenin
Ve akşam serüveni sereserpe memecikler
GİZDÜŞÜM
Boşlukta kemiklerin kanattığı karanlık: Sürekli,
geceye bölünen saatlerin asıldığı yer. Kıyı boyunca
çalınan sabah: Esrik tin. Sehpada unuttum başımı, us yitik.
Divansızların bembeyaz ayetleri gibi peşin hüküm giydik.
Gözlerim deniziğnesi.
Kırıl benliğimin benli gözenekleri
İçinde, sürgünlerin gizli sessizliği.
Alnıma dayarım güz görümlük ömrümü, seherin cılız eliyle.
Uzaktaki vahşi güle hüzün kokarım. Ve ölüm ardıma leke
düşer, gözlerimden çekilen sıcaklık korkuluk yüzümde
soğur soğur, iki kaş arasında yenilir kendine uzun yol.
Çiçek tüter düşler karanlığı kısıp pencerede
gök uçurtma çeker yıldız çölüne
Bir ışık örtüsü açılacak göğe, acılaşan gecede; suya ateş
düşüp kirpiklerime gömülecek, yüzüme sıkışmış erguvan
ölüleri. Dilenci kızlara serpinti yağmurun kırık sesi.
Ay batışı gözlere iki ezgi gibi hüzün çökerim, tetikte
yalnız kalan gölgemle. Sıkıntımın yıldız sefası, n’olur
kapatma kollarını, sakalıma basma sabah. Denk cepheli
çalışmalar ederi kadar başlık paramız, asmayın bizi.
Güvencin uçuşu, alabildiğine rüzgâr;
gez arpacık göz tetikte.
Ölüm açmazda bekleyen kuş seslerine sağanak: Bakire
umutlar. Görünmez viranlığım. Çiğ damlacıkları…
Soluğunda sevişen fesleğenlerin, üç kulaç kurşuni sudan
gözlerini saran kokusu; sendeleyen hoş bir yaşam,
inanç yüklü gülüşlerde. Gecenin sararmış mühründe billurlaşan
sessizliğe dolunay doğarım.
Düş artık yakamdan
güneş kırıklarına dadanan sevda.
KAYNAKÇA: İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12, 2018).