HAYATI
Divan şairi. Turhal’da dünyaya gelen İdris-i Muhtefi’nin hangi tarihte doğduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. 1615’te İstanbul’da yaşama veda etmiş, Kasımpaşa’da toprağa verilmiştir. Asıl adı Tırhalalı Hacı Ali Bey’dir. Fakir bir ailenin çocuğu olduğundan Vezîriâzam Rüstem Paşa’nın terzisi olan amcası onu himayesine alarak terzilik mesleğini öğretti. Abdülbaki Gölpınarlı, Hamza Bâlî’nin Demirhan adlı oğlundan İbrâhim adlı bir torunu olduğunu, onun Muhrikatü’l-kulûb adlı bir eserinin bulunduğunu Kâtib Çelebi’den naklen kaydetmiş, ancak bu konu üzerinde fazla durmamıştır. Bayramali Melamilerinden olan Hamza Bali Bey’in öldürülmesinden sonra hamzavileri gizlice yönetmiştir.
Bir süre sanatı olan terzilik ile yaşamını devam ettiren İdris-i Muhtefi, Filibe, Sofya ve Belgrad arasında gidip gelerek ticaret ile uğraşırmış. Hamza Bali Bey’e bağlandıktan sonra İstanbul’a gelerek buraya yerleşmiş, bir konak satın almış ve ticari faaliyetlerine burada da devam etmiştir. Hamzaciler sıkı sıkıya izlenmeye başlayınca, takma adı olan İdris-i Muhtefi adını kullanmayı bırakmıştır. Müritleri İdris-i Muhtsefi yerine Tırhalalı Hacı Ali Bey’i görmeye gelirlermiş. Onu tanımayanlar şeyhleri kendilerine görünmediği için Ali Bey’e yakınırlarmış. Onu tanıyanlar da ser verip sır vermez, kim olduğunu asla kimseye söylemezlermiş.
Sarı Abdullah gibi önemli mutasavvıflar yetiştiren İdris-i Muhtefi’nin bir şathiyyesi ve bir de gazeli bilinmektedir. Şathiye, Ali Şermî Efendi (Süleymaniye Ktp., Nâfiz Paşa, nr. 419) ve Ahmed Remzi Dede (Akyürek) tarafından şerhedilmiştir (metni için bk. Hüseyin Vassâf, II, 309 vd). Kimi ilahilerinin ise ona ait olup olmadığı kesinlikle saptanamamıştır. Pek çok şerh yazdığını bildiğimiz ünlü şathiyesinden bazı örnekler:
“İn bu deme erince
Üç kez doğdum anneden
Nice yavru uçurdum
Nice aşiyaneden
Dört doğurdum anamı
Ham’l oldum babadan
Babam dokum ayaklı
Anlama efsaneden
Kaf Dağının arkama
Yüklendim etme acep
Bahri muhiti içtim
Konmadım amma neden
Altmış arşın minare
Çıktım anın üstüne
Cağruben cihanı
Doldurdum efsaneden.
KAYNAKÇA: Cengiz Gündoğdu, “XVII. Yüzyıl Osmanlısında İki Farklı Sufi Tipi”, İlam Araştırma Dergisi, II/2, İstanbul 1997, s. 21-39, Abdülbaki [Gölpınarlı], Melâmilik ve Melâmiler, İstanbul 1931, s. 123-128, Türkiye’de Mezhepler ve Tarikatlar