Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/turkede/public_html/wp-content/themes/Divi/includes/builder/functions.php on line 5079
İbrahim Baştuğ Kimdir? Hayatı ve Eserleri | Türk Edebiyatçılar İnternet Ansiklopedisi

HAYATI

Şair. 11 Mayıs 1964’te Sivas’ın Hafik ilçesinde dünyaya geldi. Bazı yapıtlarını Ahmet İbrahim, Ahmet İbrahim Baştuğ ve Sonay Yılmaz imzaları ile kaleme aldı. İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul’da tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nden mezun oldu. 1992 yılında edebiyat bilimi uzmanı olarak Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumunda çalışmaya başladı. Memurluğu bırakarak İstanbul’a döndüğü 1998’den itibaren İstanbul’da Atlas dergisinde editörlük görevini sürdürdü.

İbrahim Baştuğ’un şiir ve yazıları 1985’ten itibaren Milliyet Sanat, Varoş, Papirüs ile yayın kurulu üyesi olduğu Edebiyat Dostları ile Edebiyat ve Eleştiri; kendi çıkardığı Layka (1991, tek sayı) ve Varoş (1994-95, 8 sayı) dergilerinde yayımlandı.

ÖDÜLLERİ

  • Köz adlı eseriyle 2001 Cemal Süreya Şiir Ödülü

ESERLERİ

Şiir:

  • Çalınmış Kuyuları Babil’in (1989)
  • İpteki Kareler (1995)
  • Köz (2000)
  • Kül (2001)
  • Kavis (2003).

ESER ÖRNEKLERİ

Ölüm, Sevgilim

Ölüm, sevgilim hükmünü sürdürecek. Teninle tenim
arasındaki tılsım
bir kazaya uğramazsa teninle tenimin direnci kadar sürecek.
Önce
ten, sonra toprağın üstünde biriktirilen izler usulca silinecek.
Öp beni
sevgilim, beklenen nasılsa gelecek içelim kalan şarabı da
yoksa dökülecek

Git

Git. En fazla hırçın kayalarda parçalanır teknen,
kalbimdeki fener söner. Ah şairdir bütün fenerciler
Kaza süsü verilmiş bir intiharla içine çeker
fitilin ucundaki alevi, tedavülden kalkmış
bütün eski fenerler
Git. Biliyorum her aşk uzadıkça boğucudur
Alışkanlığın tene ağ attığı
bir açık deniz sayıklaması olunca sevişme;
esriticidir sislerin ardından seslenen Sirenler
Peşinen kayalara oturacak biliyorsun teknen gitsen,
gitmesen ölü bir balık olarak kıyıya vuracaksın

Ömür

Ömür andır dönülmez akışında zamanın. Ve çoğu
kez bir anın uzun gölgesinde kalandır. Dinle; kaç bağ
türküsü var tortusunda şarabın! Akıl unutsa da ten
saklar bir yerlerinde, eski dokunuşlardan kalma boşluğu

Şarabın

Şarabın hoş anısından başka sığınacak ne var
bu bahçede? Sevgili de senin gibi ölümcül meyvesi
değil mi zamanın? Durma yakut şarabı dök kadehine
Ölüm adlı bahçıvanın gölgesi düşmeden üzerine

Sırça

Yine zevrak-ı derunum kırılıp kenare düştü
Dayanır mı şişedir bu reh-i seng-sare düştü
Şeyh Galip

Söz ah dilin ucundaki alev. Sözdeki anlam
değil, söyleyişteki eda kavurucu olan. Yine
rüzgâra düşmüş bir kuru hazan yaprağı
avcısına vurgun bir yaralı ceylan yine. Hırçın
dalgalarla dans etmede usta gönül kayığını
kem bir bakış parçalar-sırça yine

Beden ah alevin içindeki dil. Dildeki yalan
değil, tende yüzeye vuran ağu insanı boğan

Bir uğursuz rüzgâr söndürmüşse fitilin ucundaki alevi
toz ve kül içinde savrulmaktır kalbe kalan
Yalanmış gerçekmiş ne değişir artık sevgi sözleri
Kulağında hep o uğursuz rüzgarın uğultusu. Teninle
teni arasına kamp kurmuştur, ruhunu üşüten otalan

KAYNAKÇA: Mehmet Çetin / Tanzimattan Günümüze Türk Şiiri Antolojisi (c. 4, 2002)

Paylaş