HAYATI

Şair. 4 Mayıs 1965 günü Ankara’da dünyaya geldi. Memur Nilüfer Hanım ile memur Hulusi Savlı’nın oğlu. İlk ve orta öğrenimini İskenderun’da tamamladı; 1989’da Samsun 19 Mayıs Üni. Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Bu okulun tiyatro kolunda dramaturji çalışmalarında bulundu. İstanbul İstinye Devlet Hastanesi’nde acil poliklinik hekimi olarak görev yaptı. 1991’de İÜ Onkoloji Enstitüsü’nde onkolojik genetik doktorasına başladı; 1992-93 yıllarında Londra’da sürdürdüğü bilimsel çalışmalarına 1994’ten itibaren Helsinki Üni. Kemik İliği Nakli Araştırma Ekibi’nde devam etti. PEN Yazarlar Derneği üyesi. Helsinki ve İstanbul’da yaşıyor; evli.

İlk şiiri 1973’te Milliyet Çocuk’ta çıktı. Şiirlerini Adam Sanat dergisinde yayımladı. M. Baydur “İnsana ‘insan’ olduğunu haber veren bir şiir Hakan Savlı’nın şiiri” derken, M. Yaşın “Hakan Savlı, Türkçedeki modern şiirin final gösterisinin orta yerine düştü. Modernizmi aykırılığıyla değil, uyumluluğuyla yolcu etmeye geldi, onunla kavga bile etmeden, modern şiirin kuşatıcı bilgi ve duyarlılığıyla” değerlendirmesinde bulundu.

ÖDÜLLERİ

“Unutulmuş Çocukluk Eskizleri” ile 1994 Sabri Altınel Şiir Ödülü ve 1995 Cemal Süreya Şiir Ödülü (yayımlanmamış dosya dalında)

ESERLERİ

Şiir:

  • Unutulmuş Çocukluk Eskizleri, Ank.: Bilgi, 1995
  • Köpükler, İst.: Adam, 1996
  • Sanşo Panza’nın Ölümü, İst.: Adam, 1998
  • Go Dersleri, İst.: Adam, 2000
  • İYalnızca Müzik İçin, İst.: Adam, 2003
  • Turuncu, İst.: Artshop, 2009.

ESER ÖRNEKLERİ

Brueghel-Kış Görünümündeki Avcılar

oraya giderlerdi o avcılar Brueghel
Kuklacı Yusuf’un arsadaki mavi gecelerine
dövülen kuklacıkların donuk gözlerine gülümsemelerine 
ve uzaklaşıp gittikten sonra da elinde tefiyle ayı oynatan adam 
kuklaların birbirini arayan abilerin esrarlı ıslıklarını dinlediği
ve Yusuf’un  yıldızlı perdeyi çıtaya sarıp sessizce ağladığı       

büyüdüm ben sonra uzak çok uzak ülkelere gittim öyle ki yürüyemezsin  
ardımdan gelme dedim bir köpek yavrusuna
bir gece bütün sokak lambalarına teşekkür ettik Leningrad’ın   
hem erkek hem kadın bir adamla  
donan gölün üstünde Helsinki ışıkları   
bu renkleri ölünce anlatacağım dedim Yusuf’a  
o kadar kar o kadar kar varmıştı ki her yerde  
kara benzeyen bir kızı öptüm 
küçücük bir fahişeydi uykusu vardı  
yalancıktan ağlamıştı biliyordum  
masalla ayrılık arasında bir şey   
işte oraya giderdi o avcılar Brueghel     

oraya giderdi o avcılar Brueghel 
kadınların dinmeyen ılıklığına  
sığınıp köpeklerinin ayakizlerine  
uzaklara
çocuklarının yazlarına       

işaretle konuşurduk yaşlı bir barmenle İspanya’da  
ben kekik likörü içerdim o vişne şarabı   
şarkı söylerdik limana bakan bir pencerede  
iki göbekli sarhoş akşam üstleri    
yıllar sonra öğrendim o likörün
alkolsüz olduğunu

Cebelitarık’ta ilkbahar uğuldarken   
tepelerde kuklalarla ben   

oraya giderlerdi ne aradıklarını unutarak
ama şimdi derlerdi şimdi hep    

şimdi Pablo oflaya puflaya geliyor kucağında minicik bir terrier  
bırak diyoruz bırakmam diyor pufuduk köpeğimi 
orada vişne şarabından bir akşamüstü  
tepelere çıkıyoruz  
arkamızda top oynayan bütün çocuklar 
oradan geliyor yanımıza Ofuri  
atlantik gecelerinden  
Fufu pişiren kadınların yaşadığı teneke evlerden  
ve o minik fahişe bizi görmüş Brooklyn’i kucaklamış koşarak geliyor işte  
                                          neydi bu Mary Ann… kara mı tutulduk? 
                                          ama tutulduk ayışığı oyunlarına sevmek oyununa  
                                           yumuşaklığa, yaralı yapraklara  

                                          ardımızda reddedilmişbir cennet     

oraya giderlerdi o avcılar Brueghel   
inanarak köpeklerine   
köpüklere 
karların annelerine           

ve biz
Cebelitarık’ta bir gün yine uğuldarken ilkyazımız  
köpüklerimizin üstüne çıkıyoruz  
kanla biriken gülerek öldüğümüz yüzünüze çarptığımız hayatlarımızın  
üstüne çıkıyoruz yanımızda bir fahişecik, bir çırak ve ona bizi anlatan 
      kuklacıklarla…

…bağırıyoruz aşağı doğru : her şeyin sonunda biz!   
her şeyin sonunda biz varız! her şeyin sonunda biz varız işte bizi! 
Yok ! edemediniz ! orospu çocukları !   

KAYNAKÇA: Kurdakul, Sözlük (1999), 577-578; M. Yaşın, “Modern Türk(çe) Şiiri Biterken Başlayanlar”, Adam Sanat, S. 115 (Haziran 1995), M. Baydur, “Kuşbakışı”, Cumhuriyet, 25 Ekim 1998; Ü. Tamer, “Sanşo Panza’nın Ölümü”, Radikal, 17 Ekim 1998.

Paylaş