HAYATI
Divan şairi. Asıl adı Mustafa. 1627’de İstanbul’da dünyaya geldi. 1648’de llgın’da yaşama veda etti. Unculuk yapan Mısırlı bir fellahın oğludur. Bu nedenler “Uncu-zade” olarak da anılır. Hakkında bildiklerimiz sınırlıdır. 17-18 yaşında divan sahibi olduğu söylenmektedir.
Fehim-i Kadim’in yaşamının zorlukları, Mısır valisi olan Eyüp Paşa ile Mısır’a gitmesine yol açmış, bir söylentiye göre, Paşa’nın gözünden düşünce İstanbul’a dönmek zorunda kalmış, Ilgın’da hastalanarak hayatını kaybetmiştir. Bir kaynakta hastalığının taun (veba) olduğu kayıtlıdır. Yine kaynaklarda, 1637’de Şirazlı Örfi’nin divanını yazdığını söylemektedir. “1639’da ölen IV. Murat’a bir kaside sunduğu düşünülürse henüz yirmi bir yaşında ölen bu şairin, daha on iki yaşındayken divan şairlerinin ustaları çizgisine ulaştığı gerçeği ile karşılaşırız. Oysa, bir çocuğun bunları yapabileceğini düşünmek müşküldür” (Ali Canip)
Fehim-i Kadim, özellikle XIX. yüzyıl şairlerini çok etkilemiştir. Bu etki Leskofçalı Galip ile başlar. Onun çevresinde toplanan Hersekli Arif Hikmet, Namık Kemal ve Yenişehirli Avni Bey gibi genç şairler, ustalarının övdüğü Naili ve Fehim-i Kadim’in yollarını izlerler. Bu iki şair de, daha sonraki yüzyıllarda Nabi ve Nedim gibi şairlerin dışında, yeni bir şiir dilinin ve söyleyişinin öncüleri olmuşlardır. Sebk-i Hindi adı verilen akımın en başarılı temsilcisi Nabi, Isfahanlı Saib’i izlemiş, tasavvufun egemen olduğu hikmet ve düşünce yüklü bir şiire yönelmiştir. Nedim ise Sebk-i Hindi biçim disiplinin dışında, kendine özgü bir dil yaratarak mazmunu yaşamı yansıtacak bir biçimde kullanmış ve imge ile gerçek arasında bir bağlantı kurmuştur. Ama onu izleyenler estetiğin rolünü değerlendirememiş, Nedim yolunda söylemek yaşamın açık saçıklığını dile getirmek sanılmıştı. İşte Naili ve Fehim her ikisi de ortası bir şiirin temsilcileridir.
Fehim-i Kadim Naili derecesinde olmamakla birlikte, getirdiği lirizmle XVII. yüzyılın önde gelen şairleri arasında sayılmalıdır. Gerçi şiirlerinde Şirazlı Örfi’nin etkisini görmemek mümkün değildir. Ama kısa süren yaşamındaki terslikler, şairin bunları yansıtırken elden bırakmadığı içtenlik, dil ve imgenin uyumlu bir birleşmesini varmasını doğurur.
ESERLERİ
- Fehim-i Kadim’in Divan’ı Sadettin Nüzhet Ergun tarafından nüshaları karşılaştırılarak 1934’te yayımlandı.
ESER ÖRNEKLERİ
DİVAN’DAN
GAZELLER
GAZEL I
Garik-i lücce-i aşkın fena nedir bilmem
Ümid-i sahil içün aşina nedir bilmem
Ne came giysem ider ateş-i dilim suzan
Cihanda şuleden özge kaba nedir bilmem
Bela vü mihnet-i dehri o denlü çekti Fehim
Ki oldu devr-i hayatında alem asude
GAZEL II
Fariğuz kayd-ı cihandan aşık-ı divaneyüz
Aşinaya aşina biganeye biganeyüz
Aşkı saki gamze-i mest ü harab itsek n’ola
Camı ateş badesi ateş aceb meyhaneyüz
Havfımuzdan çeşm-i dilber gamzeyi eyler tebah
Kuçe-i aşk içre bi-perva yürür mestaneyüz
Şem’i pür-süz u güdaz itse aceb mi şevkımız
Tab-ı dilden şu’le-i ab eyleyen pervaneyüz
Sahir-i mu’ciz-kelamuz sahir-i şuhuz Fehim
Ne füsuna ragıbuz ne ma’il-i efsaneyüz
GAZEL III
Çeşmim gibi diller de alüfte midir bilsek
Diller gibi zülfün de aşüfte midir bilsek
Hep karı tegafüldür ol gamze vü ol çeşmin
Mest-i mey-i nehvet mi ya hufte midir bilsek
Gülzar-ı mahabbetde şekl-i dil-i sad-parem
Bir gonçe-i pür-hün-ı ne-şküfte midir bilsek
Bildik ne imiş aslın aşk-ı dil-i dildarın
Amma ki bu esrarı na-gufte midir bilsek
Hem-vara Fehimanın manzum olur elfazı
Aya güher-i tab’ı hep süfte midir bilsek
GAZEL IV
Figan ey Mevlevi dilber ki çeşm-i fitne-engizin
Beni öldürmeğe cem’ eyledi müjgan-ı hun-rizin
Olurmuş Mevlevi zünnar-bend-i küfr bilmezdim
Temaşa itmesem kafir senin zülf-i dil-avazın
Sema’ itdikçe nur-ı mihr-i hüsn-i şu’le-suzundan
Olur hurşid-i mahşer zerre-i bi-kadr-i na-çizin
Kıyamet ferş-i rahın fitne de zencir-i zülfündür
Gelince cünbiş-i reftara bala-yı bela-hizin
Hayadan gerçi sen bıkmazsın amma çeşm-i uşşakı
Tecelli-zar kıldı ateş-i hüsn-i şerer-bizin
Nigahın fitne-paş oldukça dest-efşan-ı sema’ içre
Derun-i cana hançer-riz olur müjgan-ı ser-tizin
Şikayet itmesün lutf it Fehim ey mah cevrinden
Girerse destine damanı ferda Şems-i Tebrizin
GAZEL V
Garik-i lücce-i aşkam fena nedir bilmem
Ümid-i sahil içün aşina nedir bilmem
Ne came geysem ider ateş-i dilim suzan
Cihanda şu’leden özge kaba nedir bilmem
Hemişe saykal-ı ayinem oldı jeng-i bela
Henüz pertev-i ruy-ı safa nedir bilmem
Ne bim-i mihnet-i duzah ne arzu-yı behişt
Şarab-ı aşk ile havf u reca nedir bilmem
Bela-yı hükm-i kazaya tereddüd itsem olur
Veli o gamzeye çün u çira nedir bilmem
Nigah-ı hışmı lutf ile tebessümi ne
Bu şiveden o şehin müdde’a nedir bilmem
Heman vücudumı mahv eylesem yeterdi Fehim
Ümid-i hesti-i mülk-i beka nedir bilmem
KAYNAKÇA: Fahiz İz, Eski Türk Edebiyatında Nazım, c:1, s:368