HAYATI
Şair ve tezkire yazarı. 1589’da İstanbul’da dünyaya geldi. 1622’de İstanbul’da yaşama veda etti. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Asıl adı Abdülhay. I. Ahmet dönemi ileri gelenlerinden olan Kafzade Feyzullah Efendi’nin oğludur.
Kafzad Faizi, saray hocalarından Mustafa Efendi’nin öğrencisi oldu. Sırasıyla Ekmekçizade Ahmet Paşa Medresesi’nde, Valide Sultan Medresesi’nde ve Süleymaniye’de müderrislik yaptı. 1617’de Selanik kadılığı görevine getirildi. Şam kadılığına atandıysa da İstanbul’a geldiği sırada görev başka birine verildiği için bir süre açıkta kaldı. Faik Reşat, Eslaf’ta “bir vak’a-i haile esnasında (korku veren olay), çok korkarak hastalandığını, 1031’nin recep ayının sonlarında vefat ettiğini söylüyor.
Kafzade Faizi, gazel ve kaside alanında döneminin önde gelen şairlerinden biri olarak kabul edilir. Şair, Divan’ı dışında, tamamlanmamış iki mesnevi ve bir tezkire bırakmıştır. Bütün kaynaklarda “nesrinin nazmından daha kuvvetli” olduğu belirtilir. Bir gazelinden alınmış şu iki beyit genç yaşta vefat eden şairin divan şiirinin ustalarından biri olarak sayılmasını yanlış olmadığını gösterir:
“Gidermiş dilden ol sohbetinde gussa vü gamlar
Kanı ol cam-ı cem ol şevkler ol eski alemler
Dahi ben şimdi bildim rüzigarın niydüğün ey dil
Bilinmezmiş safa-yı vası-i yarile geçen demler”
ESERLERİ
- Divan, Leyla ile Mecnun (Seyyid Vehbi tarafından tamamlandı).
- Sakiname (bu mesnevi tamamlanmadı)
- Zübdetü’l Eş’ar
- Hasenat-ı Hasan (Tirkayi Hasan Paşa’nın savaşlarını konu alır. Namık Kemal, Kanije savunması ile ilgili yapıtında bunu kaynak almıştır.)
ESER ÖRNEKLERİ
DİVAN’DAN
GAZELLER
I
Eld sebüyile kaçan bezme mey-evaran gelür
Leşker-i gam cevahirine gürz ile pehlevan gelür
Tesliyetin tarikını pir-i mugan bilür heman
Gamla varan cenabına hurram ü şaduman gelür
Anı da böyle andıran sagar-ı zer-nigarıdır
Yohsa cihana Cem gibi çok şeh-i kamuran gelür
Camdan itmek isterin ben dahı tevbe sufıya
Neyleyem üstüme tutar saki-i dil-satan gelür
Gafil iken bu rüzgar bezm-i safadan al murad
Meclis-i ayşi telf ider Fa’izaya zaman gelür
II
Gidermiş dilden evvel sohbetinle gussa vü gamlar
Kanı ol cam-ı Cem ol şevkler ol eski alemler
Dahı ben şimdi bildim rüzgarın neydüğin ey dil
Bilinmezmiş safa-yı vasl-ı yar ile geçen demler
Mübarek olsun ey şuh-ı cihanım reşkimiz yokdur
Yeniden aşinalar mübtelalar taze hem-demler
Seherden mührelerse yiridir mihr-i cihan-ara
Gülün evrak-ı sürhın jaleler her gicede nemler
Tehi olmadı hergiz bade-i rengin ma’nadan
Revadır Fa’izi reşk itse cam-ı tab’ına Cemler
III
Gönlüm alınca itdi o şeh cüst-ü cuy-ı dil
Amma görülmek olmadı bir dahı ruy-ı dil
Bir aşıkım ki ber-taraf itdim alayıkı
Ol bil-dilin ki yok bana bir arzu-yı dil
Seng-i sitem ki ayağım almakdadır benim
Bu yolda hiç dürüst kalur mı sebu-yı dil
Çün düşdi aks-i gamzesi manend-i Zülfikar
Mahv oldı gitdi bahr-ı Necef gibi cuy-ı dil
Meydan-ı gamda Fa’izaya dahı çün döner
Varınca asitane-i dildara guy-ı dil
IV
Kaçmayup ehl-i dilin ateş-i suzanımdan
Şir-i gam turma hücum itmede her yanından
Kılma haküster erbab-ı vefayı berbad
Sakın ey şuh-ı cihan ateş-i pinhanından
Sorma avereliğim aşk ile manend-i gubar
Bil heman hubların cünbiş-i damanından
Rehzen-i derd ü bela gör nice suyimiş kalbi
Rah-ı aşkın hazer it deşt-i beyabanından
Hatt-ı lebinden bilürüz rütbe-i hüsn-i yâri
Anlarız Fa’izaya nameyi unvanından
KAYNAKÇA: Riyâzî, Riyâzü’ş-şuarâ, Nuruosmaniye Ktp., nr. 3724, Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara, Türk Edebiyatının Kaynaklarından Türkçe Şuarâ Tezkireleri, Erzurum 1991, s. 85-89; Halil İbrahim Okatan, Kafzâde Fâizî: Hayatı, Eserleri, Sanatı, Tenkitli Divan Metni (doktora tezi, 1994), Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Bekir Kayabaşı, Kafzâde Fâizî’nin Zübdetü’l-eşâr’ı (doktora tezi, 1997