HAYATI
Servet-i Fünun şairlerinden. 24 Mart 1876’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. 1 Ekim 1950 günü Ankara’da yaşama veda etti. Zincirlikuyu Mezarlığı’na, Abdülhak Hamid’in yanına defnedildi. Yükseköğrenimini 1901’de Mülkiye Mektebi’nde tamamladı. Daha sonra kaymakam vekilliği, Balya, Pazarköy, Mudanya kaymakanlığı, Midilli, Kırşehir, Beyoğlu, Kütahya, Gelibolu mutasarrıflığı, Diyarbakır Valiliği, bir ay kadar da Dahiliye Vekaleti müsteşarlığı görevlerinde bulundu. Bir süre Mülkiye Mektebi’nde Fransızca, Saint Benoit Lisesi’nde Türkçe öğretmeni olarak çalıştı. 1930 yılında kendi isteği ile emekliye ayrıldı.
Servet-i Fünuncuların arasına henüz Mülkiye’de öğrenci iken “Kehkeşana Karşı” şiiriyle katılan, bir ara Fecr-i Ati topluluğuna da başkanlık yapan Faik Ali Ozansoy, Servet-i Fünun estetiğine uygun, daima hayranı olduğu Abdülhak Hamid kadar Tevfik Fikret’in etkisinde, kadın, aşk ve tabiat konularında yüklü bir dille duygu ve hayale geniş yer veren şiirler kaleme aldı. Bireysel nitelikteki bu şiirlerinde kadın ve aşk konularında romantik bir havaya bürünmesine karşılık, genellikle öznel duygulara bağlı doğa temaları somut işlenişler halinde gelişti.
Faik Ali Ozansoy’un II. Meşrutiyet’in ilanından sonra görece özgür ortamda dönemin diğer şairleri gibi toplum sorunlarına eğildiği görüldü. Bu tarihten sonra yazdığı şiirlerinde Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya savaşlarının bütün izleri görüldü. 1908 yılından sonra ilk olarak Mithat Paşa için kaleme aldığı uzun manzume ile kendini gösteren şair, böylece, bireysel sorunlar yanında, içinde yaşadığı dönemin siyasal ve toplumsal sorunlarıyla da ilgilendiğini ortaya koydu. Özellikle Elhan-ı Vatan adlı kitabındaki şiirler bu ilginin içten bir anlatımı olarak okuyucunun karşısına çıktı.
Servet-i Fünun topluluğunun dağılmasından sonra 1909’da genç şair ve yazarları bir araya getirmek üzere Fecr-i Ati topluluğunun başkanlığını yapan Faik Ali Ozansoy, topluluğa bu adı da kendisi vermiştir.
Faik Ali Ozansoy’un şiirden sonra en fazla ilgi duyduğu alan ise tiyatrodur. “Payitayhtın Kapısında” adlı iki perdeden oluşan manzum oyunu, bir aşk öyküsü ile vatan sevgisini bir arada yürüten ve yer yer şiirleştiren bir yapıt olma özelliği taşımaktadır. Yazarın altı perdeden oluşan bir diğer oyunu “Nedim ve Lale Devri” ise konusunu şair Nedim‘in hayatından alır. Bu yapıt, Abdülhak Hamit tarafından, aruzun sahneye çok uygun bir biçimde uyarlanmasından dolayı beğenilmiştir.
ESERLERİ
ŞİİR:
- Fâni Teselliler (1900)
- Temâsil (Semboller, 1912)
- Elhan-ı Vatan (Vatan Ezgileri, 1915)
OYUN:
- (aruzla, manzum): Payitahtın Kapısında (1918)
- Nedim ve Lale Devri (1950)
BİYOGRAFİ:
- Mithat Paşa (1908).
MEKTUP:
- Şair-i Âzâm’a Mektup (1923).
KAYNAKÇA: İsmail Parlatır / Türk Ansiklopedisi-Faik Ali Ozansoy (c. 26, fas. 204, s. 217) – TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 12, 1995), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (1985), Şükran Kurdakul, Sözlük (1999), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) – Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) – Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2007, 2009) – Ünlü Edebiyatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013) – Encyclopedia of Turkey’s Fomous People (2013)