HAYATI
Divan şairi. 1756’da Akka’da dünyaya geldi. 1810’da İstanbul’da yaşama veda etti. Mezarı Eyüp’tedir. Akka’da I. Abdülhamit’e başkaldıran Tahir Ömer’in torunu. Babası Ali Tahir, öldürülen dedesinin öcünü almak için ayaklanınca öldürüldü. Fazıl da kardeşi ile birlikte 1775’e İstanbul’a gönderilerek Enderun’a alındı. Bu nedenler Fazl-ı Enderun ya da Enderunlu Fazıl adı ile tanınmaktadır.
1783’te saraydaki aşk serüvenleri yüzünden Enderun’dan çıkarılan Fazıl, on iki yıl serserice, ama yoksul bir yaşam sürdü. Sonunda III. Selim ve dönemin büyüklerine sunduğu kasideler etkisini gösterdi. Rodos vakıflarına bakmakla görevlendirildi ve kendisine haceganlık rütbesi verildi. Halep Defterdarlığı’ndaki görevini Erzurum vilayetini teftiş görevi izledi. İstanbul’da bulunduğu sırada kimi hicivleri yüzünden Rodos’a sürüldü. Orada sürgünde bulunan Reisülküttap Ratip Efendi’nin idamina tanık oldu. Bu olay şok geçirmesine ve görme yeteneğini kaybetmesine yol açtı. Hastalığı nedeni ile İstanbul’a dönmesine izin verildi. Fazıl, romatizmalı olduğu için bundan sonraki yaşamını yatakta geçirdi.
Enderunlu Fazıl, gerek şiirlerindeki Nedim etkisi, gerekse yaşadığı döneme egemen olan ahlak anlayışı yüzünden yanlış değerlendirilmiş bir şairdir. Nedim’de görülen şuh, dünya zevklerine bağlı söyleyişinden kolayca anlaşılır. Ama bu etkilenme doğaldır ve Enderunlu Fazıl’ı küçültmez. Tersine, sürdüğü yaşam, Defter-i Aşk ve Zenanname gibi mesnevileri göz önüne alınırsa, şiirlerinde görülen uçarılığın, yaşanan hayata bağlılığın, bedensel zevklere düşkünlüğün doğan Enderunlu Fazıl’ın şanssızlığı, büyük bir şairden sonra gelmesinde, onun söyleyiş ustalığını aşamamasıdır. Yoksa mesnevilerinde çizmiş olduğu gerçeği olduğu gibi yansıtan tablolar, hele kendisinden sonra gelen Tanzimatçıların romantizmi düşünülürse, açık saçık yanlarıyla birlikte bir gerçekliğin dile gelmesidir. Onun şiiri, kendi kuralları içinde, kimi zaman da söz olarak konu dışına kayışlarında, belli bir çizginin üstündedir. Sanatına biçim açısından değil, söz açısından yaklaşmak gerekir. Enderunlu Fazıl’ın Divanından başka, Defter-i Aşk, Hüban-name ve Zenanname adlarında yaşadığı dönemin geleneklerini anlatan yapıtları da vardır.
ESERLERİ
- Divan (1842)
- Defter-i Aşk (murabbalar)
- Hubânnâme (güzeller kitabı, mesnevi)
- Zenannâme (kadınlar kitabı, mesnevi)
- Çenginame (mesnevi).
- Divan’ı dışındaki eserleri 1870’te basılmıştır.
ESER ÖRNEKLERİ
ENDERUNLU FAZIL DİVANI’NDAN
GAZELLER
GAZEL I
Eylesün şahid-i baht-ı siyehim naz bana
Ne sitem eylese billah felek az bana
Olınadım lane-i maksuda niçün bal küşad
Tali’im olmuş iken şehper-i pervaz bana
Devr-i ruz-name bahtım ki tamam olmuş idi
Verdi bahtım yine encamdan agaz bana
Gösterüp suret-i evham husul-i matlab
Simya ile meğer oldu dagal-baz bana
Simya mıydı ya hülya mı bu Fazıl bilmem
Ne füsun eyledi ol şu’bede-pervaz bana
GAZEL II
Olsun feda o afete dünya vü ahiret
Kurban ola muhabbette dünya vü ahiret
Devlet içün mücahede cennet içün du’a
Değmez bu renc ü zahmete dünya vü ahiret
Olmaz ikisi sagar-ı naçiz sevdiğim
Bu cür’a-i hakikate dünya vü ahiret
Şayan değil ikisi ki na’lin-i bab ola
Dergah-ı kurb-ı Hazrete dünya vü ahiret
İndimde Fazıl ikisi de bir fitil olur
Kandil-i bezm-i vuslata dünya vü ahiret
GAZEL III
Ol gedayım ki ne mal ü dahi cahım var
Mal ü cahın yerine dilde bir Allahım var
Ben ki badiye-peyma-yı tarik-i aşkım
Hamdülillah dil-i dana gibi hem-rahım var
Benim ol perde-keş-i dergeh-i kenz-i mahfi
Beli ol perdenin ardında benim şahım var
Rüzgar içre ben ol bad-ı heva-ber badım
Nefes eyler bana dünyada heman ahım var
Benim ol hufte-i bidar cihanda Fazıl
Sureta gafilim amma dil-i agahım var
GAZEL IV
Ol gonceden ki herkese buy-ı rıza kokar
Ehl-i visale handesi hep merhaba kokar
Ruhsarı üzre etse güzer reng alır heva
Ugrarsa perçem üstüne bad-ı saba kokar
Etsem bu vakt-i tevbede meyhaneye güzer
Can ü dile kebab ü şarab aşina kokar
Olmaz meşam-ı hüsn-i kabule reside hiç
Şol bir amel ki zerrece buy-ı riya kokar
Fazıl cihana ibret ile eyledim nazar
Her zerresi dimağıma bilmem fena kokar
GAZEL V
Ne vezir ü ne dahi şah-ı felek-cah verir
Kişinin matlabını hazret-i Allah verir
Can zabt olmaz iken fikr-i ruh ile tende
Sineden hançere çeşmi dahi sad-rah verir
Şeb-i firkatte o mehden ne kadar dur olsak
Hane-i fikre ziyayı yine ol mah verir
Her ne isterse verir bad-ı hava nadana
Rüzgar adem-i danaya heman ah verir
Bu güher-pare-i elfaz-ı maaniyi bana
Fazıla genc-i güherden dil-i agah verir
GAZEL VI
Gönül gonce-i gülzara taze bülbüldür
Niyaz ederse nola naze bi-tahammüldür
Gören o şuhı tamaşa-yı gülşeni neyler
İzarı gül deheni gonce saçı sümbüldür
O çeşm-i şuhı dil-i aşıkane mahremdir
Nigahı gerçi ki alude-i tegafüldür
Açıl açıl meded ey gonce-i dil-i mahzun
Bahar-ı sine-güşa erdi mevsim-i güldür
Bülend-himmetim ol rütbe Fazıla ben kim
Elimde kubbe-i gerdün kadeh şafak müldür
GAZEL VII
Ne vuslat ne dahi asayiş ister
Gönül aşk içre ancak suziş ister
Yeter o şuha kendi hüsn ü zinet
Kabadan sanma kim arayiş ister
Seninçün şem’-i bezme çarh-ı gerdun
O da pervane gibi gerdiş ister
Zaman her kimseye olsa müsaid
Geda bal-i hümadan baliş ister
Hemişe damen-i tab’-ımla Fazıl
Kusur-ı şi’r-i yaran pusiş ister
GAZEL VIII
Nik ü bed kimsenin ef’aline nazır değiliz
Hayr ü şer keşfine biz ya’ni mübaşir değiliz
Daima didemizin cilvegehi batındır
Ma’il-i zinet ü arayiş-i zahir değiliz
Yanarız yakılırız nale-i feryad ederiz
Sinede aşkı nihan etmeğe kadir değiliz
Meyve-çin-i nigehiz cennet-i ruhsardan
Ya’ni sufi gibi biz hüsnüne kafir değiliz
Şair-i mu’cize-perdaz-ı cihanız şimdi
Öyle yaran gibi Fazıl müteşair değiliz
GAZEL IX
Zevkin bulamadım gülşenin ol goncada sensiz
Aram edemem hasılı ol nerm-bedensiz
Fikr-i gül-i ruhsarın ile bağ-ı cihanın
Her goncası bir har-ı güldür çeşmime sensiz
Ruhsarına ol sebze-i hat verdi letafet
Yok revnakı bağın eğer olursa çemensiz
Ni’metleri hep gülşen-i dehrin elem-alud
Bir gül bulunur mu şu cihan içre sensiz
Fazıl fem-i canane için çok cedel ettin
O der deheni var öbürü der ki dehensiz
GAZEL X
Yad-ı zülfündür efendim vasf-ı sümbülden garaz
Gül desem fehm et ruhsarındır ol gülden garaz
Şöhret-i hüsn-i cihan-suz hay u huy-ı aşktır
Goncayı teşhirdir feryad-ı bülbülden garaz
Leb-be-leb olmak dile mina dahi sagar gibi
Buse-i la’l-i leb-i dilber o kulkuldan garaz
Şu’le-i hasret dağıtsın hanüman-ı sabrımı
Kama ermekse bana sabr u tahammülden garaz
Neş’e-i mey çünki gam-fersa-yı fikr-i akıbet
Fazıla def’-i te’emmüldür heman mülden garaz
ŞARKILAR
ŞARKI I
Nevbahar erdi safa mevsimidir
Böyle demlerde nice hab edelim
Binelim kayığa sohbet demidir
Ta seher saz ile mehtab edelim
Şevk ile ab ü hevaya uyalım
Vaktidir zevk u safaya doyalım
Ne Hisar ü ne Tarabya koyalım
Ta seher saz ile mehtab edelim
Geceden nuş edelim sahbayı
Atalım cama gam-ı ferdayı
Verelim velveleye deryayı
Ta seher saz ile mehtab edelim
Ola kayıkta iki sazende
Bir iki nağmesi hoş hanende
Bir de ol şuh ile Fazıl bend
Ta seher saz ile mehtab edelim
ŞARKI II
Derunun dağ dağ olsun
Ko aşk içre çerağ olsun
Heman ol şuh sağ olsun
Gönül dağ üstü bağ olsun
Nigar-ı dil-pesendimsin
Cevansın şeh-levendimsin
Heman sen gel efendimsin
Güzeller hep ırağ olsun
Seni öpmüş rakib-i şum
Yanağından bütün malum
Aman ol kalmasun mahrum
El olmazsa ayağ olsun
Gönül ol dilbere ma’il
Olurken lütfuna na’il
Reva mı şimdicek Fazıl
Ki benden ol yasağ olsun
ŞARKI III
Aşıkım bir dil-rubaya
Bir civan-ı bi-vefaya
Takatım yoktur cefaya
Rahm edin ben müptelaya
Şuhdur gayet güzeldir
Her edası bi-bedeldir
Aşıka tul-ı emeldir
Bak şu reftar-ı edaya
Kameti serv-i bülendim
Şivekarım şehlevendim
Gel benim kendi efendim
Merhamet kıl ben gedaya
Fazıl’ın hali yamandır
Karı hep ah u figandır
Yanımda hayli zamandır
Uğramış derd ü belaya
KAYNAKÇA: Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 541, Banarlı, RTET, II, 783-784, Büyük Türk Klâsikleri, VII, 124-138, Kāmûsü’l-a‘lâm, V, 3331, Ali Cânib Yöntem, “Fâzıl”, İA, IV, 529-531, J. H. Mordtmann, “Fāẓıl Ḥuseyin Bey”, EI (Fr.), III, 93, a.mlf., “Fāḍıl Bey”, EI2 (Fr.), II, 746, “Fazıl, Hüseyin Bey (Enderun’lu)”, TA, XVI, 185-186, R. Ekrem Koçu, “Fâzıl Bey”, İst.A, X, 5589-5590, Harun Tolasa, “Fâzıl”, TDEA, III, 167-169, “Fâzıl Enderûnî”, Yeni Türk Ansiklopedisi, İstanbul 1985, III, 895-896, Sabahattin Küçük / TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 11, 1995), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (6. bas. 1999).