HAYATI
Şemseddîn Ahmed el-Eflâkî el-Ârifî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve etrafındakileri anlatan Menâḳıbü’l-ʿârifîn adlı eserin yazarı. Doğum tarihi hakkında tam bilgiye sahip olmadığımız Ahmed Eflaki’nin 1390’da öldüğü bilinmektedir. Sakıp Dede Sefiresi’nde Eflaki’nin Ahi Natur adlı birinin oğlu olduğunu, astronomi bilime ile ilgilendiği için Eflaki mahlasını aldığını söyler. Abdülbaki Gölpınarlı, Eflaki’nin kendi yapıtında vermiş olduğu bilgilere dayanarak, Sakıp Dede tarafından verilen bilgilerin yanlış olduğunu dile getiriyor. Ama yapıtından çıkarılan bilgiler de kendi yaşamını aydınlatmaya yeterli değildir. Eflaki’nin babasının kim olduğu ve nerede doğduğu bilinmiyor. Yazar, gerçekten de astronomi ve matematik ile uğraşmış, Ulu Arif Çelebi’nin dervişi olarak onunla dolaşmıştır. Eflaki, Çelebi’den kırk yıl sonra öldü ve Konya’da bulunana Mevlana Türbesi’nin yakınların gömüldü.
Farsça ve Türkçe şiirler yazan, şiirlerinde Mevlevi inancını yansıtan Eflaki’nin yapıtları bestelenmiş ve bestelenen tüm bu yapıtlar Mevlevi ayinlerinde okunmuştur. Hüseyni ayininde üçüncü selamda bir gazelinin şu ilk beyti ile:
“iy ki hezar-aferin bu nüce sultan olur
Kulu olan kişiler husrev-i hakan olur
Son beyti okunur:
“her ki gün Veled’e inanuban yüz süre
Yoksul ise bay olur bay ise sultan olur”
Ama Eflaki’nin en önemli yaptı şüphesiz Menâḳıbü’l-ʿârifîn’dir. Ulu Arif Çelebi’nin isteği üzerine kaleme aldığı bu yapıtta Mevleviliğin yayılışı ve ilk Mevleviler üzerine geniş bilgi verilmiştir. Yapıtın destansı bir nitelik taşıması değerini azaltmaz. Ulu Ârif Çelebi’nin ölümünden sonra türbedar olarak Âbid Çelebi’ye, onun ölümünden sonra da sırasıyla Vâcid, Şehzâde ve Emîr Âdil çelebilere intisap etti. Bu arada daha önce yazdığı menâkıbı, sadece Menâḳıbü’l-ʿârifîn adı ile genişletmekle meşgul oldu.
Eflaki’nin yapıtlarında anlattığı olayların pek çoğu kendi gözlemlerine dayanmaktadır. Kuşkusuz anlattığı öyküler aklın sınırlarını aşmaktadır. Ama bu o çağda yazılan tüm yapıtların ortak özelliğidir. Eflaki’nin şiirleri ise mecmua ve tezkirelerdedir. Farsça kaleme alınan Menâḳıbü’l-ʿârifîn 1961’de Tahsin Yazıcı tarafından yapılan çevirisiyle Türkçede yayımlanmıştır.
ESERLERİ
- Menâḳıbü’l-ʿârifîn
ESER ÖRNEKLERİ
GAZEL I
Zihi gözler ki gözler anı gözler
Ana benzer güzel görmedi gözler
*
Açar yüzin görünir bin surette
Sıfatın faş ider zatını gizler
*
Ne kim dilerise kılur cihanda
Kılan hod kendüzi bizise bizler
*
Bizüm gizlü işimüz ana ma’lum
Katında aşıkane kamu razlar
*
Fidi olsun ana can ü gönüller
Anun toprağuna kondı bu yüzler
*
Anun birliğine binler tanukdur
Ana getürdi yüzler nice yüzler
*
“Kün” ile alemi düzdi ademden
Acebdür kılumaz şerhi buz sözler
*
Dükeli kulıdur ol padişahun
Sever yahşiler anı hem yavuzlar
*
Çelebi Arif e Eflaki kuldur
Nasib ilter cana aybı uruzlar
GAZEL II
Şol başalar başası gönlümi kıldı eser
Hükmi revan canuma kul anuman ol emir
*
Ay u güneş aşıkı yir gök anun sadıkı
Görkli sıfatı delim zatına yokdur nazir
*
Kürsi-i arş u felek adem ü hur u melek
Hükmine ferman kamu yalunuz oldur kadir
*
Hikmet ile alemi düzdi gözet gözet bu demi
Kudret ile Adem’i kendözi kıldı hamir
*
İki cihan şahudır kamunun Allahıdur
Güneşe nur ol virür ay dahi andan münir
*
Kadir ü subhanımuz hakim ü sultanımuz
Kurban ana canimuz “kul hüve ni’me’n-nasir”
*
Ol kamunun canıdur canlarun imanudır
Şöyle kerim ü rahim şöyle semi u basir
*
İsi vü Musi kelim oldılar andan hakim
Ahmed’i gör bir selim geldi beşir ü nezir
*
Fahr-ı cihan Mustafa canlara andan safa
Her ki u yolda vefa kıldı ola şeyh ü pir
*
Şeyh eteğine yapış maksadına var iriş
Can gözini gör göriş cehl ile kalma derir
KAYNAKÇA: Dîvân-ı Türkî-i Sultân Veled (nşr. Kilisli Rifat – Veled Çelebi), İstanbul, Abdülbâki Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, İstanbul 1953, Feridun Nâfiz Uzluk, “XIV. Yüzyıl Mevlevi Şairlerinden Eflâkî Dede’nin 600. Ölüm Yıldönümü Dolayısiyle Ahmet Eflâkî Dede”, TDAY Belleten 1961, Ankara 1962, s. 291-296.