HAYATI

XV. yüzyıl yazarlarından. Yaşamı hakkında bilgimiz yok. Ebülhayr Rumi hakkında bilinen şeyler, Cem Sultan dönemi yazarlarından biri olduğu ve Anadolu’da ve Rumeli’de İslam dinini yayan savaşçıların en ünlülerinden biri olan Sarı Saltuk’un yaşamını anlattığı Saltukname adlı eserin yazarı olduğudur.

ESERLERİ

Saltukname

ESER ÖRNEKLERİ
SALTUKNAME’DEN

SARI SALTUK VE RAHİBELER

Şerif anlarun sözine incinüp melül evine geldi. Yatdı, uyudı. Vakıasında Seyyid Gaazi’yi rahmetullahu aleyh gördi. Eyitdi: “Ciğer köşem! Dur, yirinden huruç eyle. Sana kimse mukabil olmaya. Yöri, filan mağaraya var. Benüm bindüğüm Aşkar’ı anda bulasın ve esbab ve alat-ı harb mükemmel, tiğ-i dehhak belünde al, geyesin ve sünüsin ve baki yarağı dahı Güştasb kalkanı ve kim Hamza’nun yarağıdur hep andadur” didi. Şerif uyandı. Seyyid ruhına dua itdi. Durdı, ol dağa çıktı. Mağarayı buldı. Gördi, içinde bir at durur. Saru alnı sakrak tüyi köze benzer, Şerif karşu geldi. Görü kaçdı. Şerif ileri varup tutdı. Süvar oldı, sürdi. Şehre geldi. Şerifi cebe giymiş gördiler. “Neylesin?” didiler. Eyitdi: “Yarak hazur itdüm, gazaya giderem. Abd ur-Rahman Sülüki gelüp eyitdi: “Ya Şerif! Hancınvan’da atanı öldürdiler ben bunda laf ü güzaf idersün henüz. Hüner anun kanın taleb eylemekdür. Eğer er isen anı taleb idüp revane oldı, gitdi. Ezincani Melik-i Harcınvan dahı leşkeriyle Tay sahrasına konup oturdı. Katlanurdı kim Tekür Kıral geleler diyü. Meğer ol yirde bir deyr varıdı, içinde kırk ruhban olurlardı. Melik-i Harcınvan her gün ol kiliseye gelürdi, küfrin iderdi, giderdi. Şerif dahı dört kitabı tekmil itmişdi. On iki dürlü dil bilürdi. İlim birle ehlinden hasıl itmişidi. Şerif rast doğrı mağaraya geldi kim Aşkan anda bulmışıdı. Ol gaar öninde indi, oturdı. “Atumı bu mağarada koyayın, varup Tırbanus’ı casuslayın, göreyim nice olur” didi. Ol gaarda atıp koyup came mübeddel kılup doğru el deyre geldi kim Tırbanus anda idi. Hengame ve hem galabalık idi. Bir yerde gelüp durdı, ta kim ahşam olınca, Tırbanus kalkup çadırına revan oldı. Hemen ruhbanlar kaldılar. Çün bakdılar. Şerif’i gördiler, eyitdiler: “Kimsin?”  Şerif eyitdi: “Melik-i Harcınvan kullarındanam. Ruhbanı dinlemeğe kaldum”. Pes Şerif’i hor gördiler. Seyyid Şerif oturdı. Ulu papazlar durup, minbere çıkup ruhbanlara eyütdi: “Bilür misiniz kim bu Muhammediler bize niçün gaalibdür? Sebeb nedür? Eyitdiler: “Bilmezüz”. Ol rahib eyitdi: “Bunun sebebi oldur kim peygamberlerinün sözin tutarlar, birbirine mahabbet iderler”. Ruhbanun biri eyitdi: “Bu Türkler kim olurlar? Cennete girerler mi?” Rahibb eyitdi: “Girmezler amma gelürler kapudan bakarlar, dururlar güri giderler”. Nagah ruhbanlar içinden on yaşar bir oğlan yukaru duru gelüp papasa düşnam virüp geldi, eyitdi: “İy murdar, yalan söyleme! Şimdi dünyada Türkler sizi evünüzde ve mülk ve diyarunuzda komayup çkarurlar. Anda gelüp cennet kapusından bakan Türk, girüp sizi cennet içinden sürmezler mi? Şöyle epsem olur duracaklarına inanmazam”. Rahib eyitdi: “Sen İncil ve Mesih’e inkar idersin”. Oğlan eyitdi: “Siz inanursın, ne faide buldınız? Bunları görün kim nice depenüz döğerler!” ruhbalar yirleründen durup oğlanı döğmeye kast ettiler. Oğlan kaçarak Şerif üzerine geldi. Şerif dahı yirinden duru geldi. Ol ruhbanun birine bir darb yumru ile boğazına öyle urdı kim depesi üstine yıkıldı. Can cehenneme virdi. Rahibeler oğlanı koyup Şerif’e yöridiler. Şerif kilise kapısında berkitti. El kılıca ruhbanı ele aldı. Otuzın kırdı. Onın giriftar eyledi. Ol ulu papas Şerif’ eyitdi: “Ne kişisin? Kimsin? Bize böyle itdün?” Şerif eyütdi: “Ben peygamber nesliyem”. Rahib Peygambere düşnam virdi, eyitdi: “Sen bir genç oğlan olasın, bunun gibi iş idersin. Meğer Muhammediler sihirde kamil olurlarmış” Çün Şerif anı işitdi: “Bre melün ben sana seni bildüreyin” deyip kakıdı. Ol oğlan eyitdi: “Ya Şerif! Ol Muhammed’i seversen ur bunlarun boyunların, aman virme!” Heman Şerif fiğ ele alup anlarun boyınların urdı.

KAYNAKÇA: Köprülü, İlk Mutasavvıflar (Ankara 1976), s. 54-56, Abdülbâki Gölpınarlı, Yunus Emre: Hayatı, İstanbul 1936, s. 253-270.

Paylaş