HAYATI
Şair. 25 Eylül 1972 günü Kayseri’de dünyaya geldi. Hayriye Hanım ile Osman Fedai’nin oğlu. Kayseri Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’ni, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1996). Aynı bölümde yüksek lisansını tamamladı (1998). 2001’den beri aynı kurumda öğretim görevlisi.
Şiir ve yazılarını Hece, Merdivenşiir, Kitaphaber, Kitap-lık, Dergâh dergilerinde yayımladı. Merdivenşiir dergisinin yayın kurulu üyesidir.
ÖDÜLLERİ
- Parmak ile Boyanmış ile 2005 Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Şairi Ödülü.
ESERLERİ
Şiir:
- Şeytanın Günlüksüz Irgatı, İst.: Şule, 2001
- İmtiyaz Sahibi, İst.: Şule, 2003
- Parmak ile Boyanmış, Ank.: Hece, 2005
- Suyu Seveni Derin Batırın Irmağa, İst.: Şule, 2007.
ESER ÖRNEKLERİ
BİTİMSİZ SAATLER YILINA ÜÇ SORU
Kenarında burnumun bir köpek gerinir daim.
Hiç bir suretimde göremem de onu,
nasıldır büründüğüm don kaygılanırım.
Çatlarsa yüzüm çıkarsa açığa kuşkulanırım.
Fotoğraflarım arasına girmeyen
bir mahmurluk düşüncesi midir
bademlere çaputlara alışmak?
Ölüm kokmuş cesed halinde burunlarda,
sokakta çocuklar taşlarla düşüp kalkmakta.
-Haşlama yemeklerde eğleşme.
Emdiğin kendi tenindir. Tükür at acını!
Benimle yürüyüşe çıkan ve seslenen de kimdir?
Okuduğum gibi bıraktım derdim oysa
gebe kaldığım gibi doğurmaya.
Etrafta çalılar merkep karnında bile
büyüyen ayrık otları.
Bu bahçede halayık ne gezer;
ve bir baston bir acıya nasıl refakat eder?
İKİ KERE GELMİŞ GEÇMİŞ OLA
I.
Taşları eriterek önümüze döşüyor, yürüyüp gidiyoruz
“_ Son oyalanmasını göstermeyi kim keşfetmiş ilkin?
_ Çok köke inen bir soru bu, binayı çökertir, kovun bunu…”
Demek ki ben, sesimi asıp can çekiştirmeye yazgılıyım.
Çünkü başıyla oynanmış bazımızın, eti yavaş yavaş kelle olmuş
Büyüdüğü doğru ağaçların ama doğru değil çocukların
Büyümek istedikleri…
Susacak ne çok şey var…
II.
Kendime taziyem odur ki görüşeceğiz sanırım
Kendime vasiyetim o ki gelme benimle
Kendime salık veririm uzak durma benden
Kendime daha ne deyim ne gelir elden
Kendime aldım bunu kalacak sana
Kendime ayırdım desem de artmadı bana
Kendime geldim diyemem misafirinim ey dizlerim
Kendime konuşasım var sana ne diyeyim
Kendime baktım da şöyle bir babamım
Kendime baktım da şöyle bir babayım.
Susacak ne çok şey var
Gemiler ayrılacaklarını bilmiyor kıyıdan
Susacak ne çok şey var
Kıyı duruyor hep ayrılıyor gemiler.
Gemiler denizin üstünde
Etin üstünde jilet gibi.
KAYNAKÇA: Nihat Dağlı / Söyleşi: Ödül Bize Emanet Verilir (Zaman, 3.1.2006), Söyleşi: Yeni Şafak Kitap Eki (sayı: 2, Şubat 2006).