HAYATI
Roman ve öykü yazarı. 18 Ağustos 1911’de İstanbul’da dünyaya geldi. 6 Kasım 2004’te İstanbul’da yaşama veda etti. Kaymakamlık ve milletvekilliği yapan İbrahim Vehbi Uçuk’un kızı. Babasının memurluğu nedeniyle düzenli bir öğrenimi olmadı, özel öğrenim gördü. Edebiyat yaşamına şiirle başladı. İlk öyküsü (“Bir Masal ki Herkes Okumalı”) 1935’te Yarım Ay dergisinde çıktı; bu dergide ve Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan öyküleriyle tanındı. Pek çok yeni basımı yapılan ve uluslararası ödül alan Türk İkizleri adlı masal kitabı İngilizce, Japonca, Almanca, Farsçaya kadar birçok dile çevrildi. Bu başarısı üzerine İran’a davet edildi (1973) ve İran şahının eşi Farah Diba’nın arzusu üzerine İranlı İkizler adlı kitabı kaleme aldı. Bir dönemin çok okunan yazarları arasında yer alan Cahit Uçuk, yapıtlarında yurt ve doğa sevgisi, Anadolu kadını, kadın hakları, kadının toplumdaki yeri gibi temaları gerçekçi bir tutumla, temiz bir dil ve samimi bir anlatımla işledi; “ucuz duygusal oyunlara düşmeyen kadın sanatçılardan biri olarak kabul edildi” (Ş. Kurdakul). Çocuk edebiyatına da çok sayıda yapıt kazandırmıştır.
ÖDÜLLER
- Türk İkizleri ile 1958 Uluslararası Çocuk Kitapları Birliği’nin Hans Christian Andersen Yarışması (Şeref Armağanı).
ESERLERİ
Roman:
- Kirazlı Pınar, İst.: Remzi, 1936
- Dikenli Çit, İst.: İnkılâp, 1937
- Kırmızı Balıklar, İst.: İnkılâp, 1946
- Küçük Ev, İst.: İnkılâp, 1947
- Kanlı Düğün, İst., 1956
- Siyah Dantelli Şemşiye, 1956
- Değirmen Taşı, İst.: İstanbul Matbaacılık, 1966
- Gecenin Bu Saatinde, İst.: Uçuk, 1968
- Hep Yarın, İst.: Uçuk, 1968
- Özlem Şarkısı, İst.: Uçuk, 1968
- Yalçın Kayalar, İst.: Uçuk, 1971
- Bıraktığı Yerden, İst.: Uçuk, 1973
Öykü:
- Cennet Bahçe, İst.: Uçuk, 1967
- Saman Arabası, 1968
- Bir Işıklı Pencere, İst.: Uçuk, 1969
- Kurtların Saygısı, İst.: Uçuk, 1970
- Değişen Sensin, İst.: Uçuk, 1970
Oyun:
- Yaşamak İstiyoruz, Ank.: Türkiye Kızılay Cemiyeti, 1945
- Gök Korsan, İst.: Roman Mecmuası, 1956 (1946-47’de İstanbul Şehir Tiyatroları’nda oynandı)
Çocuk Kitabı:
- Türk İkizleri, İst.: Çocuk Esirgeme Kurumu, 1938
- Sihirli Bilezik, (piyes) Ank.: Çocuk Esirgeme Kurumu, 1943
- Emrindeyiz, (piyes) Ank.: Çocuk Esirgeme Kurumu, 1943
- Kırmızı Mantarlar, Ank.: Çocuk Esirgeme Kurumu, 1943
- Üç Masal, Ank.: Çocuk Esirgeme Kurumu, 1943
- Bir Köy Masalı, Ank.: Çocuk Esirgeme Kurumu, 1945
- Türk Çocuğuna Masallar, 1946
- Ateş Gözlü Dev, Ank.: Akay, 1945
- Kurnaz Tilki, Ank.: Akay, 1946
- Gümüş Kanat, İst.: Doğan Kardeş, 1962
- Mavi Ok, İst.: Uçuk, 1968
- Cepteki Yavrular, İst.: Milliyet, 1973
- Ormanın Küçük Meleği, İst.: Uçuk, 1995
- Çiğdem’in Düşleri, İst.: Uçuk, 1995
Anı:
- Bir İmparatorluk Çökerken, İst.: YKY, 1995
- Erkekler Dünyasında Bir Kadın Yazar, İst.: YKY, 2003
- Yıllar Sadece Bir Sayı, İst.: YKY, 2003
ESER ÖRNEKLERİ
KİRAZLI PINAR
Bahar Rüzgarının Odası
(Bahar Rüzgarı, istasyondaki odasını genç istasyon memuru ile ihtiyar makasçıya gösterir)
Genç kız büyük bir sergi gezdiricisi gibi onlara anlatıyordu:
-Bu gördüğünüz divanı her halde küçük valizimle getirmedim. Şu halde nereden çıktı. Merak etmiyor musun?
Gözlerinde şeytanca parıltılar çıkıyor, onların sorgulu gözlerine bakıyordu.
-Ali babacığım sen söyle.. şu divan, geceleri yatak olacak bana. Şu küçük masa, divanın yanındaki gece dolabı… Bunlar nereden geldi, ben bir hokkabaz mıyım acaba? Söylesenize.. Neye duruyorsunuz…
Küçük oda sahiden bir hokkabazın el çubukluğu ile gösterdiği marifetler gibi bir şeydi. Ortada şık bir divan vardı. Mavi çiçekli basmadan bir dolap kenarını çevirmiş, üstünde bir iki yastık, karışıda yine etrafı basma ile çevrili bir masa üzerinde bir genç kızın kullandığı ufak tefek eşya. Kolonyalar, taraklar, pudra kutuları… Önündeki pencerenin yanında duran iskemlelerin üstünde basmadan mini mini birer şiltecik vardı. Kapının karşısındaki ocak da bir basma perde ile kapatılmış. Divanın yanındaki gece dolabı yine gösterdiği masanın üstünde birkaç kitap ve bir köy kandili duruyor.
Sadeliği seven bir kızın zevkle süslediği bu mini mini odada, insana ferah verecek, anlatması güç bir güzellik gizli idi.
Duvarlarda birkaç resim görünüyordu.
Genç kız, hayretle, şaşkınlıkla bakan iki erkeğe acımış bakışlarla baktı:
-Neyse, dedi, sizleri fazla üzmeyeyim. Şimdi bütün sırlarımı size dökeceğim, gelin, bakın divan neden yapılmıştır.
Yavaşça eğildi. Divanın basma dolabını bir ucundan kaldırdı.
-İşte, dedi, iki büyük gaz sandığı, birkaç uzun tahta ve bir şilteden yapılmış bu divan. Sonra tuvalet masam, o da bir gaz sandığıdır. Gece dolabı dikine konmuş bizim yol çantasıdır. Pek ala diyeceksiniz ki elbiseler nerede…
Perde ile örtülmüş ocağın önüne yürüdü. Mavi çiçekli basma perdeyi bir yana çekti.
-İşte, dedi.. (Bahar Rüzgarı) elbiselerini de düşkündür. Onların buruşmasına katlanamaz, ocağın içini kireçlettim. Kağıt kapladım. Elbiselerimi birer düzgün ağaç dalı keserek buraya astım. Bu da elbise dolabıdır. Görüyorsunuz ya dostlarım bir eksiğimiz kalmadı.
Ali baba söyleniyordu:
-Bu kız değil, hokkabaz değil, sihirbaz… değil mi delikanlım?
Delikanlı sevinçli gözlerle bakıyor, dişleri pırıldıyordu. Gördüğü rüyadan uyanmak istemeyen bir hali vardı; yavaşça mırıldandı.
Sahi Ali baba, söyleyecek söz bulamıyorum. Doğrusu şaşırdım.
Sonra köşede içi sarı kır çiçekleriyle dolu mavi vazoyu göstererek sordu:
-Ya bu da gaz sandığında mı yapıldı?
Genç kız kıs kıs gülüyordu:
-Hayır, dedi. O, sandığından değil, mutfakta bulduğum dibi delik çinko çorba kasesinden yapılmıştır.
Baktılar. Sahi bu bir kase idi. Köşedeki pencerenin geniş kenarında, içi sarı çiçekle dolu kase, mavi antika bir çinili çiçeklik gibi duruyordu.
Ali baba bir delikanlı neşesiyle gen kızın önünde eğildi:
-Baharın kızına ne kadar teşekkür etsek azdır, dedi. Gözümüz, gönlümüz açıldı.
Sonra delikanlıya bakarak:
-Zannedersem genç ihtiyarımız da bundan pek memnundur. Şimdi sen dinlen yavrum, bizim de trenimiz gelecek zaten.
KAYNAKÇA: Yazar, 101-107; Necatigil, İsimler, 370; Karaalioğlu, 580; “Uçuk, Cahit”, TDEA, VIII, 454-455; Kurdakul, Sözlük, 673-674; Işık, 607; M. Aydın, Ne Yazıyor Bu Kadınlar, Ank., 1995, s. 68-6