HAYATI
Şair. 8 Ocak 1957 günü Kayseri’de dünyaya geldi. Gülgün Atike İstanbulluoğlu Hanım ile doktor Hikmet Taş’ın kızı. Ceyhan Özel Sarsar Koleji’nde ve Adana Kız Lisesi’nde okudu. 1990 Kasım ayından beri İnsancıl Yayınları’nın yöneticisi, sahibi. On yıldır İnsancıl Atölyesinde Şiir Seminerleri veriyor. İstanbul’da yaşıyor. İlk şiirleri İnsancıl dergisinin ilk sayısında çıktı (Kasım 1990). “İlk Yaz”adlı şiiri bestelendi. Ekrem Ataer’in “Kurakta Yağmurlar”adlı çalışmasında yer aldı.
ESERLERİ
Şiir:
- İnsana Gecikmeden, İst.: İnsancıl, 1992
- İnsanın Ayak Sesleri, İst.: İnsancıl, 1994
- Bir Kenti Ağlıyorum, İst.: İnsancıl, 1996
- Karanfil Alevleri, İst.: İnsancıl, 2003
- Cehennem Şiirleri, İst.: İnsancıl, 2005
- Peluşko, İst.: İnsancıl, 2007
- Gelecek Ağacı, İst.: İnsancıl, 2008
Deneme:
- Işığa Doğrulum, İst.: İnsancıl, 1996
- Aşk… Yeni İnsanın Dili, İst.: İnsancıl, 1997
ESER ÖRNEKLERİ
CEHENNEM ŞİİRLERİ
18 Aralık 2000
Akşamüstü…
Hayata dönüş operasyonundan bir gün önce…
Sanatçıların ölüm orucundaki direnişçilerle görüşme
istekleri kabul edildi.
Sanatçılar, yetkili ağızlardan söz aldılar.
Sabah, erken saatlerde koğuşlara girebileceklerdi.
unutuşun kitlediği ağızlar
geleceğe yalan söylediler.
Nicedir
uyuyordu sanat
uçuşan sözcüklerle
bulanık resimler arasında
silinmişti insan yüzü
şiirler konuşmuyordu
kapandı şair
yoksunluğun karanlık mağarasına
söz erteledi gücünü
sanatçı
kırılmış bir dal
yitik bir düş
kuşatılmış zakkum çiçeği
unuttu
düşlerin efendisi
ağzının mühürlendiğini
unuttu konuşamadığını
seslendi
boğulmuş mırıltılarla
ölmek
bir daha uyanmamak değildir
yitirmektir günbatımını
ERİK AĞACININ ALTINDA
Bir kent neyi anlatır
kanat çırpışlarıyla gelir
bilmediğin bir yaşama doğarsın
kuytularda
kimsesizliğin tarihi yazılır
kimbilir
hangi sancının kıyısında
çağırır seni toprak
kimi kentler meyveleri anımsatır
Malatya denince
yemeye hazır
bir tabak kayısı.
İsmet’in muzip gülüşüyle canlanır
Kayseri
çocukluk anılarımla gelir
üzüm bağları
kayısı ağaçları
mayhoş elmalar arasında
dedemin sevecen yüzü
Antakya
arkadaşlığın kalesidir
Müslüm Cuma Zübeyde
yağmurlu akşamlarla gelir
Ankara’da bir kadın
kardeşim
gelinliğini kıracak
tırnaklarını ekmek parasına batırdı
kimi kentler
depremlerle kazınır evrene…
yer sarsılıyor
tutunacak ne bir dal
ne kaçacak
bir başka gezegen
uyandı
dağ taş uyandı
ayağını bastığın toprak
konuşuyor dalgalarla
çığlıklar sustu
sessizlik
derin
ağır
sessizlik korkunç
sessizlik gebe
Ulucanlar…
hapisaneler örter kimi kentleri
Gebze…
gökyüzü demir halkalarla
güneşi parçalar
Ümraniye…
ağır ağır kanar
bulutlarda yağmur damlası
kepçelerle
tarihin belleğine çizilen
bir fotoğrafa dönüştü Burdur
kepçelerle avlandı bir kol
gövdesinden ayrıldı
Isparta’da
bir köpeğin ağzında
koparılmış bir kol
donar bilinçte
çatlak kafatası
çivilenmiş dizler
morarmış gövdelerle
bir sancı
güneşe
aya
toprağa yayılmış
Sivas’tan Burdur’a
ağıt yakar analar
söyleyin
nasıl dayanmalı bu acıya
biz bu kentlerde doğduk
inildemelerle
bir başka gökyüzüne
oğullar
kızlar doğurduk
aşkı yitirdik
yağmurun alnında
yas türküleri söyleniyor
damla damla yaşama biriken
ezgilerle avunuyorum
yitirdik
yitirdik aşkı
sessizliğin dili yok
beklemek
umarsız bir çığlığın
susmasını dilemektir
dileyişlerin
sokağa açılan penceresi yok
üzünçlerimi biriktirdim
yas tutacağım
türkülerle
şiirlerle
bedenimle yas tutacağım
ötelerde
bir başka gökyüzü
bereketli yağmurlara gebe
KAYNAKÇA: İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009)