HAYATI

Yazar. 24 Kasım 1957 günü İstanbul’da dünyaya geldi. Edebiyat öğretmeni Huriye Hanım ile şair Behçet Necatigil’in kızı. İstanbul Esma Sultan İlkokulu’nu (1968) ve Alman Lisesi’ni bitirdi (1976). İÜ Kimya Fakültesi mezunu (1981). İÜ İşletme İktisadı Enstitüsü’nde yüksek lisans yaptı (1986). 1981’den beri özel bir ilaç firmasında çalışıyor. İstanbul’da yaşıyor; evli, bir çocuğu var.

İlk yazısı (“Çocukları Anlatıyor”, S. Esemen’le) Gösteri dergisinde çıktı (1984). Adam Öykü, İmge Öyküler ve Eşik Cini dergilerinde öyküleri, www.iktidarsiz.com sitesinde “Nedensiz Yazılar” başlığıyla (Ekim 2005-Şubat 2008) yazıları yayımlandı. Almancadan çeviriler yaptı.

ÖDÜLLERİ

  • Denizler Dört Duvar ile 2004 Yunus Nadi Öykü Ödülü
  • Yorgun Anılar Zamanı ile 2005 Sait Faik Hikâye Armağanı
  • Karakalem Resimler ile 2008 Dünya Kitap Yılın Telif Kitabı Ödülü.

ESERLERİ

Öykü:

  • Denizler Dört Duvar, İst.: Can, 2004
  • Yorgun Anılar Zamanı, İst.: Can, 2005
  • Karakalem Resimler, İst.: Can, 2008

Anı:

  • Çok Şey Yarım Hâlâ, İst.: YKY, 2001
  • Beşiktaş “Yollar ya da Anılar Boyunca”, İst.: Heyamola, 2009

Biyografi:

  • Erdal öz Unutulmaz Bir Atlı, İst.: Can, 2009

Derleme:

  • Yalnızlık Bir Yağmura Benzer, (B. Necatigil’in Çeviri Şiirleri), İst.: Adam, 1984
  • Serin Mavi, (B. Necatigil’in Eşine Mektupları, S. Esemen’le) İst.: YKY, 1999.

ESER ÖRNEKLERİ

DENİZLER DÖRT DUVAR’DAN

İlkokuldaki beş yıl boyunca törenlere değişik giysilerle katılabilen, her etkinlikte yer alan kaç ço­cuktuk? Herhalde on ya da on beşi geçmiyordu bu sayı. Elli kişilik sınıfta on beş çocuk! Ötekiler hep si­yah önlükleri ve yıkanmaktan eprimiş beyaz yaka­larıyla katılıyorlardı törenlere. Bale ya da folklor yapmıyorlardı, şiir okumuyorlar, şarkı bile söylemi­yorlardı. Onların yerleri, en başından beri aynıydı, değişmiyordu. Sınıfta en arka sıralarda oturanlar, törenlerde de alıştıkları yerlerde duruyorlardı ses­sizce.

Tüm yaşamı boyunca yüreğini ısıtabilmiş olan tek erkeğe içten bir itiraf, yazının en sonunda: “Beni sevmeni öyıesine çok istemiştim ki! Beni alıp götürmeni bekledim. Anlamanı, istemeni … Görmedin ya da göremedin. İçinde bulunduğum koşullar mı ürküttü seni?”

Bellek nasıl da bu kadar iyi saklıyor her şeyi, anlamıyorum! Ve neden olmadık zamanlarda ortaya çıkıveriyor unuttuğumuz eski resimler? Kime, ne yararı var ki geçmişe ait resimlerin?

KAYNAKÇA: Işık, 519-520.

Paylaş