HAYATI

Yaygın rivayete göre, Aşık Paşa, Horasan’dan Anadolu’ya göçen ünlü bir derviş ailesinden gelmektedir. Ceddi Horasanlı Ali oğlu Baba İlyas, Amasya’ya yerleşmiş, Selçuk sultanlarına karşı ayaklanan Babailer tarikatını kurmuştu. Bu hareketin Selçuk sultanı Giyasettin tarafından kanlı bir şekilde bastırıldığı, oğlu Baba Muhlis’in Konya’da altı ay kadar padişah olduktan sonra saltanatını, Karamanlılar sülalesinin kurucusu ve Baba İlyas müritlerinden olan Nure Sufi’ye bıraktığı, Aşık Paşa’nın ise bu Muhlis Paşa’nın oğlu olduğu rivayet edilir. Aşık Paşa ailesinin tarihi, ünlü “Babalılar Ayaklanması” ve Karaman Beyliği’nin kuruluşu ile bağlı bulunmaktadır.

Aşık Paşa’nın babası Muhlis Paşa, Baba İlyas’ın dört oğlundan biri olup, Amasya’da şeyh iken, İlhanlıların baskısı üzerine Mısır’a kaçmış ve orada ölmüştü. Aşık Paşa’dan başka Gıyasettin Mahmut, Oğuz Çelebi adlarında iki oğlu bırakmıştı.

Asıl adı Ali olan Aşık Paşa, kaynakların ortak ifadelerine göre 1272’de Anadolu’da bir yerde doğdu. Medrese bilimlerini ve tasavvuf okuduktan başka, aile büyüklerinin izinden giderek, politikaya da karışmış, elçilik ile Mısır’a gitmiş, Emir Çoban’ın oğlu ve Anadolu valisi Timurtaş’ın veziri olmuş, onun başarısız ayaklanmasından sonra Mısır’a kaçarak orada hapsedilmiş, 1332’de hapiste kurtulup Amasya’ya dönerken, Kırşehir’de hastalanmış ve 1333’te orada ölmüştür.

Aşık Paşa, zengin, bilgin, sofi olmaktan çok sofu bir şeyh olup, devrinin siyasi olaylarına da zaman zaman karışmış bir şairdir.

Süleyman ve Elvan Çelebi adlarındaki iki oğlundan başka, Can adında bir üçüncü oğlunun da bulunduğu, Kırşehir’deki bir mezar kitabesinde öğrenilmişti.

Babası gibi şair olan ve Türkçe şiirler yazan Elvan Çelebi’nin daha çok tarikat adamı olarak ün kazandığı anlaşılmaktadır.

Aşık Paşa’nın Kırşehir’de doğmamış olsa bile, babasının ya da kendisinin buraya gelip yerleştikleri, ikisinden birinin burada bir tekke kurduğu tahmin ediliyor.

XIII. yüzyılda ya da XIV. yüzyıl başlarında Kırşehir’in Anadolu’nun çok önemli bir merkezi olduğu, kalıntıları bugün bile ortada bulunan yapılardan anlaşıldığı kadar, büyük mutasavvıfların kurdukları tekkelerin bu çevrede önemli bir rol oynadıkları da bilinmektedir.

Sunni akidelerine uygun bir tasavvuf mesleğine bağlı olan Aşık Paşa, çeşitli v karşıt tarikatlar ve akımların canlı ve güçlü bulundukları bu alanda çalıştı ve çevresine hayli pek çok mürit topladı.

Türbesi Kırşehir dışında, tepeler üzerinde, eski bir mezarlığın ortasındadır. Halk arasında kutsal sayılmakta ve her vesile ile ziyaret edilmektedir.

Ünlü Osmanlı tarihçisi, Aşıkpaşazade’yi de yetiştiren bu büyük aileden gelenlerin, Kırşehir’deki Aşık Paşa vakıflarının mütevellisi olarak son zamanlara kadar yaşadıklarını söylemiştir.

ESERLERİ

Garipname: Dini ve tasavvufi ve öğretici bir eserdir. Çok okunduğundan hemen her yazma bulunduran kütüphanede bir iki nüshası bulunmaktadır.

Şiirleri: Aşık Paşa’nın Garipname adlı eserinde bulunan gazellerinden başka eski nazire mecmualarında da şiirlerine rastlanmaktadır. Önce A. Gölpınarlı bu şiirlerden on dört tanesini yayınlamıştır. Daha sonra S. N. Ergun on beş şiir daha yayınlamıştı. 1961’de Gölpınarlı, Aşık Paşa’nın toplam altmış yedi tane olan şiirlerinin hepsini edebiyat dünyasına duyurmuştu.

Fakr-name: İki nüshası vardır. 161 beyitten oluşan bir mesnevidir. Tasavvufidir. Fakr, rengarenk bir kuşa olarak alınmış ve sonunda Hz. Peygamber’de karar kılmıştır. Bu mesnevi E. Jemma ve A. Sırrı Levent tarafından yayınlanmıştır.

Vasf-ı Hal: Bu yapıtın da iki nüshası bilinmektedir. Mesnevi tarzında otuz bir beyitten ibarettir. Mesnevide şairin ismi geçmez ama eserin Garipname’nin sonunda olması Aşık Paşa’ya aidiyeti fikrini kuvvetlendirmektedir.

Hikaye: Toplam elli dokuz beyitten oluşur. Raif Yelkenci’de bulunan bir Garipname nüshasının sonuna kaydedilmiştir. Bu mesnevide bir Müslüman bir Hristiyan ve bir Musevi’nin başından geçenler anlatılmaktadır. Bu üç kişi yolda bir mescitte konakladıkları sırada helva alırlar. Helva az olduğu için Yahudi der ki önce uyuyalım en güzel rüyayı kim görürse helvayı o yesin. Niyeti helvayı yemektir. Ama Müslüman uyumaz ve helvayı o yer.

Kimya Risalesi: Çorum’da İl Halk Kütüphanesi 2889 numarada kayıtlıdır. Aşık Paşa’ya aidiyeti şüphelidir. Osmanlı müelliflerinde geçen Risale fi Beyan is-Sema adına başka kaynaklarda rastlanmamaktadır.

ESER ÖRNEKLERİ
AŞIK PAŞA ŞİİRLERİ

GARİPNAME’DEN

I

İşbu mülki aşk düzdi Çalab
Yir ü gök olmaklığa aşkdur sebeb

Yirde gökde zerre zerre aşk kadı
Anuniçün doldı alem aşk odı

Ne ki varsa cümle aşıkdur ana
Hasreti şol kim yite bir kez ana

Her birine bir nazar kılmışdı
Bir işaret kullıga olmışıdı

Kıldı bunlar ol işaret üstine
Her biri hoş görinem dip dostuna

Yire bir kez dur didi durdı durur
Aşk içinde yüz yire urdı durur

Suya bir kez ak didi akdı akar
Aşk içinde dün ü gündüz bi-karar

Yile bir kez es didi esdi eser
Aşk içinde günde bin menzil keser

Oda bir kez yan didi yandı yanar
Yandurur hem aşkile kendü yanar

Pes bilün her nesne aşka kul durur
Aşk durur kim ağladur hem güldürür

Cümle cünbiş aşk iledür aşk ile
Pes bilün kim Hak biledür aşk ile

Aşk değül mi çerhi ser-gerdan kılan
Ay (u) gani durmadın gerdan kılan

Aşk değül mi akla daniş öğreden
İşlerün unutdurup iş öğreden

Aşk değül mi şol yürekler kaynadan
Malı yağma buyurup baş oynadan

Aşk değül mi tacı tahtı terk eden
Padişahla ahd ü Peyman berk iden

Aşk değül mi dil ucunda söyleyen
Gizlü ilmi şerh ü takrir eyleyen

Aşk değül mi göz içinde gözleyen
Görklüler görkin gönülde gizleyen

Aşk değül mi şol kulaktan dinleyen
Söz içinde gizli mani anlayan

Aşk değül mi şol gönülde dağ olan
Hem gönül bendin kesen hem bağ olan

Aşk değül mi aki içinde anlayan
Gördiğinden ibret olup tanlayan

Pes bu aşık canını şükranedür
Kim anun aşkıyla her dem yanadur

Aşkdur anı durmadan hey ündeyen
Dosta doğru yol budur gel gel diyen

İy Hudaya doğrı yol ırmagil
Kendü aşkundan bizi ayırmagil

II

Kim alursa bu kitabı yadına
İre cümle maninun bünyadına

Gerçi kim söylendi bunda Türk dili
İlle malum oldı mani menzili

Çün bilesin cümle yol menzillerin
Yirmegil sen Türk ü Tacik dillerin

Kamu dilde varıdı zabt-ı usul
Bunlara düşmişidi cümle ukuul

Türk diline kimsene bakmazıdı
Türklere hergiz gönül akmazıdı

Türk dahı bilmezidi bu dilleri
İnce yolı ol ulu menzilleri

Bu Garibname anın geldi dile
Kim bu dil ehli dahı mani bile

Türk dilinde yani mani bulalar
Türk ü Tacik bile yoldaş olalar

Yol içinde birbirini yirmeye
Dile bakup manisin hor görmeye

Türk dilinde anlayanlar ol Hak’ı
Ta ki mahrum kalmaya Türkler dakı

III

Gönlüne geldi yine bir hoş haber
Bu hikayet birliğe iletür bizi

Her ki bitti birliğie devlettedir
Birlik ehli vardılar doğru yola

Yalnızın hiç kimsene yol varmadı
Birlik ehli hiç yavuzluk görmeye

İkilikte kalanın görünür hali
İşbu söze kim dedim tanık nedür

Bir zamanda var idi bir manidar
Dünyada çok dürlü iş görmüş idi

Dünya içre nimeti key bolaydı
Oyuz oğul vermiş idi Hak ana

Hoş hikayettir sarih ü muhtaser
Birlik ondadır ol dirliğin özi

İkilik ehli kamu mihnettedir
Birikenlerdir ki erdi menzile

İkilikte kimse yol başarmadı
Biriken düşmene boyun vermeye

Her iş içinde zebun ermez eli
İşit imdi kim hikayet nitedür

Saltanat sürmüş idi çok ruzigar
İyi yavuz çok işe girmiş idi

Ol zamanda neki varsa olaydı
Birü key işit gör ki ne derün sana

Değme birisi bir ile mahdum idi
Her bir işin dünyada kim önü var

Nice uzak yol ise ucu döndüm
Çün uzun yaşın sonu ölmek dürür

Bellüdür bunda gelen cümle gider
Ol kişi çün bellü bildikim ölür

Eyitti ey oğullarım geçti zaman
Bari size ben bir öğüt vereyim

Dediler ferman senin ne derişen
Kim sözüm var söyliyesi söylerim

Erte anlar kamu hazır olunuz
Eyitti oklu okunuz sın göreyim

Sıdılar oklu okun söylediler
Eyitti varın götürün birer dakı

Kim size ol öğüdü aydam ayan
Vardılar birer dakı getirdiler

Gör bu kez netti öğüt veren kişi
Otuz oku cem edip tuttu bile

Şöyle muhkem bağladı kim oldu bir
Eyitti bu kez görünüz sıyamısız

Ol otuz yiğit anı uçtan uca
Her biri güçlü gücün sınadılar

Kamu aciz kaluben baktı yere
Ataları dedi ey oğlanlarım

Bu öğüt tapadır ahir tutanlara
Kim ol ok yalınuz iken hiç duymadı

Pes bilün yalınuz kişi güçsüz olur
Kandekim olur ise yalınuz kişi

Birikenler şadımandır şadıman
Ol kişi kim bu sözü anda dedi

Zira bunlardan naklettiler
Pes bilün kim sevgü hep birliktedir

Her iki kaldı ikilikte yar değil
Biriken canladır ol rahmet bulan

Aşıkın canı feda olsun feda
Bilelikten ırmasın ol Hak Çalap

Yeydi iklim bunlara mahkum idi
Hiç güman tutmam ki anın sonu var

Nice uzun ömr ise sonu ölüm
Pes bu nice oynamak gülmek dürür

Dinle imdi kim hikayet nitedir
Derdi oğlanlarına öğüt verür

Vaktim erdi öliserün bigüman
Dünyede dirlik yolun göstereyim

Tutavuz bir her nekim sen derişen
Her birinüz bir ok alup gelinüz

Dirlik aslın izse malum edeyim
Her birisi bir ok alup gelinüz

Ana layık size öğüt vereyim
Ne buyurursan buyurgul dediler

Bana verin bu kez ol otuz oku
Bilesiz her bir kişi bellü beyan

Oklu okun ortada kop gittiler
Sen dahi öğüt edingil bu işi

Bağladı baştan başa bir ip ile
Gitti andan ol otuzluk kaldı bir

Sımasanuz dedikim tutamısız
Aluben her birisi bıraktı güce

Nice kim cehdettiler sımadılar
Eyittiler kim atamız öğüt vere

Ey yüreğim kanları ey camlarım
İkilik kop birliğe bitenlere

Çün birikti hiç kimesne koymadı
Birikenler devleti uçsuz olur

Her makam içinde sınmaktır işi
Bu hikayet girtu sözdr biguman

Eyledir kim ol anı bunda dedi
İlla bunu da bize kop gittiler

Birlik içinde sefa dirliktedir
Yoğa saygıl ne anikim var değil

Rahmet içinde edeb baki kalan
Canına bu söz gıda olsun gıda
Bu dua hazrette olsun müstecap

KAYNAKÇA: Erünsal, İsmail E. ve A. Y. Ocak (hzl.) (2014). Elvan Çelebi, Menâkıbu’l-Kudsiyye fî Menâsıbi’l-Ünsiyye Baba İlyas-ı Horasânî ve Sülâlesinin Menkabevî Tarihi. 3. Baskı. Ankara: TTK Yay, Gözütok, Avni (1986). Âşık Paşa’nın Garibnamesi İlk Dört Babının Transkripsiyonlu Metni, Gramer Kelime Teşkili, Çekimleri ve Seçme Lugat. Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi,
Eyice, Semavi (1991). “Âşık Paşa Türbesi”. İslâm Ansiklopedisi. C. 4. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 5.

Paylaş