HAYATI

Şair. 5 Eylül 1969 günü Erzincan’a bağlı Çayırlı ilçesinde dünyaya geldi. Münire Hanım ile çiftçi Talip Ayçil’in oğlu. İlk, orta, lise öğrenimini Çayırlı’da tamamladı. Erzurum Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Yayınevi editörlüğü, öğretmenlik yaptı (1991-2005). 2005’ten beri kültür ve tarih dergisi Mostar’ın editörlüğünü yapıyor. TRT 2 televizyonun’na “Şiirle Gelenler” adıyla bir program hazırladı (2008). İstanbul’da yaşıyor; bekâr. İlk şiiri (“Yeşildeniz”) Dergâh dergisinde çıktı (1994). Şiirleri Dergâh ve Hece, kitap-lık dergilerinde yayımlandı.

ESERLERİ

Şiir:

  • Arasta’nın Son Çırağı, İst.: Şule, 2000
  • Naz Bitti, İst.: Şule, 2001

Deneme:

  • Ceviz Sandıkları ve Para Kasaları, İst.: Şule, 2002
  • Kovulmuşların Evi, İst.: Timaş, 2008

Öykü:

  • Sur Kenti Hikâyeleri, İst.: Şule, 2004.

ESER ÖRNEKLERİ

Aşk Obasından Gelen’e

Açılırda şafak defteri
kalın divitler düşer ince yapraklarına
gün başlar akreplerde çırak tedirginliği
bir ayağı uçuruma uyanır
gözlerinde ceylan kalmış kim varsa
ödüne iğne gibi dokunur durur hayat
kanlı toynaklarıyla süreğe çıkan barbar
deşer temiz kanını yayına kiriş için

Biter dağların uzun rüyası
mert ölür pas tutar mavzerleri
pirinç beşiklerde palazlanan ihanet
yürür ergen güllerin en toy damarlarına
onların ahşaplarda incecik işlemeli
ellerinden kül kalır ve birazcık da kına

Sen aşk obasındansın tayın kırılgan
kaygısız kursağını tahnitlemeden korku
içindeki ardıçta şeceren kurumadan
geldiğinden hevesli dö de git aramızdan.

Hem Yaralı Hem Yakını Bir Yaralının

Hem yaralı hem yakını bir yaralının
kırıldı kuş sesinden direkleri dünyanın, kaldım eşikte sübyan
kaldım cümle ovayla temmuzun köklerinde, yaşlanmış ağaçlara dert oldum

Kimi görsem dedim işte burdayım, iki ince boynumun arasında

kimi görsem dilim buruk, kelimeler ölümlü, sesim anadan üryan.

Yürüdüm benle birlik ağır bir halk yürüdü
suya baktı ağırdı, güze düştü ağırdı, yola vurdu ağırdı.
Bir sabah dünya boşken kalkıp sordum kendime: neyin var taşınacak?
şu kırık dal sesinden, şu tökezleyen ırmak gürültüsünden başka
neyin var sen gidince aklı sende kalacak!

Şehirden Erzurum kitaplardan Krişna
üzerime uzattım gerneştikçe yorgun düşen evleri, hiç yaşlanmadı akşam
hiç yaşlanmadı bana bütün ana dillerden kar toplayan çocuklar.

Kurutulup saklanmış bir hayatım yok diye beni boşladı kışlak
indim aşağılara, ilk seferde dürülmüş sancak gibi açık kaldı maceram.

Hangi kavşakta dursam çatallı bir acıyım.
dağınık bir toy yeri, emanet bir elbise, bir ince kopuz sesi.
Yok yerlere yön oldum; her hayrata okuttum bu şaşkın kitabeyi

KAYNAKÇA: Işık 06, 473; M. Kutlu, “Naz Bitti”, Yeni Şafak (2001); Ş. Bilsel, “Sur Kenti Hikâyeleri”, Virgül (2007); S. Yalsızuçanlar, “Kovulmuşların Evi”, Zaman Kitap (2008)

Paylaş