HAYATI

Mutasavvıf, şair. Doğduğu tarih tam olarak bilinmemektedir. Divrik’te dünyaya gelen Nakşi, 1655’te Akkirman’da yaşama veda etti. Aynü’l Hayat adlı yapıtında doğum yerini belirtmişse de, tarihi hakkında bilgi vermez. Kırımlı Şeyh Murat Efendi’nin halifesiydi. Şeyhi tarafından tarikatını yaymak için Akkirman’a gönderilmiş ve Nakşi, burada yaşama veda etmiştir.

Mutasavvıfımızın asıl ismi Ali’dir. O, eserlerinde genellikle Nakşî mahlasını kullanmıştır. Nakşî Ali Akkirmânî’nin niçin bu mahlası kullandığı, bu mahlasın ona kim tarafından verildiği hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Mutasavvıfımız “Akkirmânî” olarak da anılmıştır. Akkirmânî mahlası Dîvan’ında hiç kullanılmamakla beraber Aynu’l-Hayat isimli eserinde sadece bir yerde kullanılmıştır.

Halveti şeyhlerinden olan Akkirmanlı Nakşi, hece ve aruz ölçüsü ile kaleme aldığı şiirlerinde,

Aşkın şarabın içmeyen

Mest olup hayran olur mu

Zincir-i aşka düşmeyen

Soyunup üryan olur mu

benzeri tasavvufi inançlarını dile getirmiştir. Nakşi şiirlerinde tasavvuftan başka konulara yer vermemesi yönüyle tekke şâiridir. Onun şiirleri klasik tekke şiirinin özelliklerini taşır. Zaman zaman Yunus Emre (ö. 721 / 1321)’yi hatırlatan şiirlerinde lirizmle didaktik ruh daima kendini gösterir. Kimi şiirleri ise bestelenen Akkirmanlı Nakşi’nin bütün yapıtları aynı niteliği taşımaktadır.

ESERLERİ
  • Dîvân
  • Manzûme-i Aynü’l Hayât
  • Vâkıat
  • Bîatnâme
  • Manzûme-i Gavriye.
ESER ÖRNEKLERİ

I

Emirleyip Mevla ecel geldikte
Bunca suallerim asan ola mı
Göç yarağın görüp anda vardıkta
Gönül dost evinde mihman ola mı

İki cihan fahri derdin dermanı
Ol gün ümmetine eyler ihsanı
Asiler cem’olup dursa divanı
Suçlu olanlara derman ola mı

Bunda günahlara etmeyen tedbir
Takalar boynuna ateşten zencir
Divan-ı Hazret’ vardıkta bir bir
Affeyleyip suçum ihsan ola mı

Evvel bahar açıldı güller
Öttü çemenlerde dertli bülbüller
Söylemez olucak söyleyen diller
Gözüm yaşı akıp umman ola mı

Nurdan olur aşıkların yüzleri
Her biri bir gevher Nakşi sözleri
Gördükde yüzlerin kudret gözleri
Akiller çak olup hayran ola mı

II

Uçtu yuvasından gönül bülbülü
Geldi bu illerde gülün arzular
Bu dil bir bahridir ister mekanın
Evvel bahar olmuş gönül arzular

Güzellerin şahı gerçi nihandır
Lakin aşıklara günden ayandır
Gönül ağlar gezer hayli zamandır
Bunda karar etmez ilin arzular

Öter can bülbülü iş bu illerde
Zahmı işler anın dertli dillerde
Yolcular eğlenmez karlı bellerde
Göç yarağın görüp yolun arzular

Evvel bahar oldu açıldı güller
Koktu çemenlerde taze sünbüller
Değildir dert ıssı yavru bülbüller
Uçtuğu yuvanın dalın arzular

Geçmedin ey zahid ağ u karadan
Bilmedin kendini uşbu aradan
Arifler anlayıp çıktı aradan
Gurbetlik illerde halin arzular

Bugün meydan senin ey Hızr-ı zaman
Cem’ olup erenler kuruldu meydan
Nakşi bir arıdır evliya kovan
Devşirip çiçeğin balın arzular

III

Eya sen sanma kim senden bu güftarı deharı söyler
Veya terkib olan unsur yahud lahm-ı zeban söyler

Seni ol sana bildirmek muradın kasd idüp Mevla
Anasırdan giyip bir don yüzünden terceman söyler

Yarattı cümle eşyayı özün pinhan idüp anda
Göründü nice bin yüzden veli kendi nihan söyler

Hayal-i zıll yeter ibret görünen hayme-i tende
Değildir nutk eden suret derununda duran söyler

Şolar kim bilmedi nefsin “aref”den almamış dersin
Değildir Hakk’a arifler özün bilmez yalan söyler

“Sakahüm rabbuhüm” hamrın içen aşıklar ey Nakşi
İrer ma’şukuna anlar mekandan la-mekan söyler

IV

Biz ne dünya ehliyüz ne ahret ehli ey yar
El çektik o sivadan nura tedbil oldu nar

Ol kim bilmez bu dilden geçmedi ab u gilden
Bülbül olanlar gülden ayrılmaz ey şehriyar

Anlar ermiş ol kana aşk ile yana yana
Gel gir kalb-i insana aç gözün gör neler var

Men seni adem sandın ab ü hake boyandın
Nar-ı firaka yandın kaldı arada ağyar

Himmet gerektir erde ref’ ola ta ki perde
Melek gökte sen yerde kanı gayret kanı ar

Budürür ah evliya hem tarik-i enbiya
Gel luft eyle Nakşiya bu sırrı açma zinhar

İLAHİ

Akıt gözlerinden yaşı
Gör kimdir işleyen işi
Kul olur ise bir kişi
Bu mülke sultan olur mu
Gönül gel geçirme çağın
Ko yansun yürekler yağın
Gülleri bitmeyen bağın
Bülbülü nalan olur mu
Nakşi açıldı çün gözün
Hakkı görür oldu özün
Lakin bilmem iş bu sözün
Mankire iman olur mu
Akkirmanlı Nakşi

KAYNAKÇA: Erdem, Hüsameddin, Panteizm ve Vahdet-i Vücud Mukayesesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990. Ertuğrul, İsmail Fenni, Vahdet-i Vücud ve İbn Arabî, haz.: Mustafa Kara, İnsan Yayınları, İstanbul 1996.

Paylaş