HAYATI

Yazar ve çevirmen. 1932 yılında Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde dünyaya geldi. 2014’te Ayvalık’ta yaşama veda etti. Ortaokuldan sonra eğitimine devam etmedi. 1952 İstanbul’da gazeteciliğe başladı. Daha sonra Ayvalık’a dönerek gazeteciliğe burada devam etti. 1961 yılında burada Türk Dünyası gazetesini çıkardı. Otuz üç yıl kitapçılık yaptıktan sonra 1996’da kendi isteği ile emekliye ayrıldı.

ESERLERİ

Monografi:

  • Ayvalık’ı Gezerken (1997).

Roman:

  • Savaşın Çocukları – Girit’ten Sonra Ayvalık (1997)
  • Ayvalık’ta İz Bırakanlar (1998)
  • Kuşaklar ya da Ayvalık Yaşantısı (1999)
  • Savaşın Çocukları (2002)
  • Girit’ten Cunda’ya – Ya da Aşkın Anatomisi (2003).

Çeviri:

  • Post Avcısı (çocuk romanı, Sitratis Mirivilis’ten)
  • Tombik ile Zıpzıp (çocuk romanı, Ellis Aleksiyau’dan)
  • Üçüncü Düğün Çelengi (roman, Kostas Tahtsis’ten)
  • Eski Tüfekler (roman, Menis Koumandareas’tan)
  • Bomba Nurettin (Stratis Tsirkas’tan)
  • Çifte Kitap (roman, Dimtris Hacis’ten)
  • Bir Aşk Hikâyesi (roman, Vasili Vasilikos’tan)
  • Eski Selanikliler (sosyal tarih, Kostas Tomanas’tan).

ESER ÖRNEKLERİ

GİRİT’TEN CUNDA’YA

Portakal, limon, mandalina ağaçlarının, hanımelilerin, iğ­delerin öbek öbek çiçeklendikleri, etrafa ipeğimsi yumuşacık dalgalar halinde kokular salıp insanoğlunu bahar sarhoşu­na çevirdikleri bir mevsimde, haziran ayının ilk yarısında, li­se diplomasını alan Haralambos’u, denize yakın yerlerdeki iğde çiçeklerinin kokusuyla, denizden gelen iyot-yosun karışı­mı kokular birleşip kabına sığamayan, kadınıyla kızıyla karşı cinsten gözünü ayıramayan bir delikanlı haline getirmişti.

O yıla dek derslerinden başını alamayan Haralambos, dip­lomasını almasıyla beraber, insanı serseme çeviren o koku­nun sanki yeni ayırdına varmış, kendini bambaşka hissetmiş­ti. Sadece İyerapetra’da değil, Girit’in her yanında duyulan, her ilkyazın kokusuydu bu. Mevsim ilerlediğinde, yaz başla­rında, kayalar, pırnallar arasından fışkıran kekiklerle fıliskünlerin kokusu da havaya karışırdı. Ama nedense o haziran ayı, oğlanın yürüyüşünü bile etkilemişti. Öylesine bir duygu sarmalındaydı ki, dört yıldan beri evlerinin bir odasında kira­cı olarak kaldığı Spiridakislerin evlerinden çıkıp çarşı pazara, deniz kenarına gezmeye, hava almaya, kimileyin ev sahibinin şarapçı dükkânında kısa bir süre vakit geçirmeye giderken, ta­banlarına tam basarak değil, âdeta yaylanarak, ayak burunlarıyla, uçarcasına yürümek istiyordu. Belli belirsiz, kimlik arayışındaydı. Gençliğinin, cinselliğinin ayırdına varmanın, fark edilmek istenmenin, yani ben de varım, bana da bakın demek isteyen, içgüdüsel, güvenle karışık bir duygunun fişeklemesiydi bu. Her gün değişik bir şarkı dudaklarına takılır, gün boyu o şarkıyı mırıldanıp dururdu. Haralambos’u en çok etkileyen, bazen bir hafta ağzından düşürmediği:

“Al beni, bu akşam al beni,

Büyülü kanatlarına.

Al beni, bu akşam al beni

Sigaram yanık, bekliyorum seni…”

şarkısıydı.

KAYNAKÇA: İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009), TYB Kültür ve Sanat Yıllığı (2015).

Paylaş