HAYATI

XIV. yüzyıl divan şairlerinden. Şairin asıl adı Hızır oğlu Taceddin İbrahim olduğu, eski kaynaklar üzerinde yapılan araştırmalardan anlaşılmaktadır. Ahmedi mahlasına ise şairliğe başladıktan sonra kullandığı tahmin edilmektedir.

Ahmedi’nin hayatı üzerine kaynaklarda yer alan bilgiler çok az, karışık ve tutarsızdır. Eserlerinden çıkarılan kayıtlarla kaynakların kontrolü sonucu elde edilen bilgilere göre, şairin doğum yeri ve tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Germeyanlı (Kütahyalı) olduğu rivayeti, bu bölge ile olan yakın ilişkileri dolayısı ile gerçeğe daha yakın görünmektedir.

Memleketinde okuduktan sonra, o çağın adetlerine uyarak, daha büyük bilginlerden ders görmek üzerine Mısır’a gitmiş, eğitimini bitirdikten sonra da, bilinmeyen bir tarihte, Anadolu’ya dönerek Kütahya’ya yerleşmiş, hoca olarak Germeyan beyinin hizmetine girmişti.

Şiirler ilgilenen, Ahmedi’den önce de Anadolu’nun en tanınmış şairi olan Şeyhoğlu Mustafa’yı da himaye eden Germeyan Beyi Süleyman Şah, Ahmedi’yi de takdir etmiş, şair, divanındaki bazı şiirleri ile “İskendername”sini onun için yazmıştı. Onun, bu Süleyman Şah’a, belki de daha Germeyan tahtına çıkmadan önce kapılandığını, çok lütuflarını görüp işret meclislerine de katıldığı tahmin edilmektedir.

Karamanlıların amansız saldırıları karşısında, Süleyman Şah, Osmanlılara yanaşıp, kızını Yıldırım Beyazıt’a verip, Kütahya’yı terk ederek Karahisar’a çekildikten sonra, Ahmedi, Osmanlı sarayına kapılanmış, I. Murat’ın Germeyan’ı elde edişi üzerine, İskendername’sini, Germeyan’da valiliği sırasında tanıştığı I. Beyazıt’a sunmuş ve ondan gördüğü teşvikten cesaret alarak 1398’da bitirdiği İskendername’ye Osmanlı tarihine ait bir bölüm katmıştı.

Ankara Savaşı’ndan sonra, Ahmedi, Timurlenk’in hizmetine girmiş, Nasrettin Hoca’ya bağlandığı halde aslında şaire ait olan bir ünlü fıkraya göre de, hamamda Timurlenk’in yalnız peştemalına paha biçmesi de şahtan gördüğü iltifatın derecesini göstermektedir.

Tepki hemşerisi Şeyhi’de olduğu gibi Ahmedi’nin de olayların akışına kapılarak dolaştığını, şiirle çok ilgili olan Yıldırım Beyazıt’ın büyük şehzadesi Emir Süleyman’ın yanına gitmiş olduğunu görüyoruz. Divanında bulunan şiirlerin pek çoğunu burada yazan şair, onda medhiyeler de yazmış, İskendernamesi’nin bir kopyasını da ona sunmuştu. Şair, ayrıca, Tarvih-i al-arvah ile Cemşid ü Hurşid adlarındaki eserlerinin de onun emri ile yazmış ve ona sunmuştu.

Ankara Savaşı’ndan sonraki yıllarda yaşanan saltanat aralığı adı verilen karışıklık devrinde Ahmedi’nin ne yaptığını kesinlikte bilemiyoruz. Yıldırım Beyazıt’ın büyük oğlu Emir Süleyman’ın ilk başarıları üzerine, Bursa’ya, yeniden onun yanına gittiğini bir kasidesinden öğrendiğimiz gibi, yine o sırada onun emirleri ile yazıp sunduğu “Tarvih al-arvah adlı yapıtında da “Bursalıların yabancılara düşman olduklarını, fakih ve sufilerin fesat ve riyalarını” tasvir etmişti.

Ahmedi, Süleyman Çelebi’nin peşinden Edirne’ye gidememiş, Bursa’da kalmış, onun ölümü üzerine de bir mersiye söylemiş, sonunda da Çelebi Mehmet’e dualar ederek, ona sığınmak zorunda kalmıştı. Emir Süleyman’ın emri ile yazdığı Tarvih-al-arvah adlı yapıtının giriş bölümünde bazı değişiklikler yaparak ona sunmuştu.

Hayatının son yıllarında, aynı karışık devrede ve aynı çevrede yaşayan Şeyhi’de de olduğu gibi, sıkıntılar içinde oradan oraya sürüklendiği anlaşılan Ahmedi’nin 1413’te Amasya’da divan katipliği görevindeyken öldüğü ileri sürülmektedir.

ESERLERİ

Divan: Yurt içinde ve dışında nüshaları bulunan Divan’ı henüz yayınlanmamıştır. Hayli hacimli olan bu divanı 8506 beyitten oluşur.

İskendername: Kaynaklar İskendername’nin sunulduğu kişi hakkında değişik bilgiler verirlerse de eser Emir Süleyman’a sunulmuştur. Bitiş yılı olarak da eserin sonunda 1390 yılı verilmektedir. Fakat Ahmedi, eserine sonraki yıllarda bazı eklemeler yapmıştır. İskendername’nin konusu Firdevsi ve Nizami’den alınmakla beraber, kendisinin eklediği ya da kaynağı tespit edilemeyen kısımlar vardır. Hayli uzun olan bu eser kimi nüshalarına göre 7000’den az, kimilerine göre ise 8000’den fazladır. İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi’ne kayıtlı olan nüshası ile 8754 beyitten oluşmaktadır.

Cemşud ü Hurşid: Emir Süleyman’ın isteği ile yazılan eser 1403’te tamamlanmış ve I. Mehmet’e sunulmak üzere hazırlanmıştır. Mesnevi, Selman-ı Saveci’nin aynı addaki eserine dayanır. Fakat Ahmedi tarafından yapılan eklemeleri açıkça gösterir. Eser basılmıştır.

Tervih ül-Ervak: Tıpla ilgili bir mesnevidir. 1403-10 arasında yazılarak I. Mehmet’e sunulmuştur.

Esrar-name: Ahmedi’ye aidiyeti tartışmalıdır. Eski kaynaklarda Ahmedi’nin böyle bir eser yazmış olduğundan bahsedilmemiş, böyle bir ihtimal Bursalı Mehmet Tahir tarafından öne sürülmüştür.

Beda-yi’ üs-Sihr ve Sanayi’ üş-Şi’r: Reşid üd-Din-i Vatvat’ın Hadaaik us-Sıhr adlı eserinin değişik bir şeklidir.

Mirkaat ül-Edeb: Arapça ve Farsça manzum bir sözlüktür.

Mizan ül-Edeb ve Miyar ül-Edeb: Arap ve Fars grameri ile ilgili iki kısa kasidedir.

Kaside-i Sarsari Şerhi: Kaynaklarda adı verildiği halde henüz ele geçmemiştir.

Yusuf ve Züleyha: Latifi’nin tezkiresinde Likaai maddesinde Ahmedi’nin de böyle bir eseri olduğu kayıtlıdır. Hakkında başka herhangi bir bilgi yoktur.

ESER ÖRNEKLERİ
AHMEDİ ŞİİRLERİ

GAZELLER

GAZEL I

İlet benüm selamumı dildare iy saba
Arz eyledi peyamumı ol yâre iy saba

Dağıt benefşe saçları gün yanağ üstüne
Saçgil abir u anberi gülzare iy saba

Pinhan var yarün tapusına varunsan
Gösterme kendözini sen ağyare iy saba

Çün gizlü razuma seni ben mahrem eyledüm
Billah eytme razumı deyyare iy saba

Çün gizlü razuma seni ben mahrem eyledüm
Billah eytme razumı deyyare iy saba

Biçareliğimi benüm ol yâre arza kıl
Başed ki bula derdüme bir çare iy saba

Vuslat güline irmez elüm pes nicesi ben
Bunca tahammül eyleyem ol hare ıy saba

Digil ki Ahmedi’ye niçe zahm urasın
Gammaz gamzelü makkare iy saba

GAZEL II

Oldı fikarun odı bana derd ile bela
Vay ol kişiye kim ola bu derde mübtela

Ben nice sabr eyleyeyim bu belaya kim
Eyyüb’a dahi irmedi bu resm ile bela

Müşgin saçun hevası perişan ider beni
Müşkil durur bu ukdeyi kimdür ki hal kıla

Ger ah kılam karara dütünden göğün yüzi
Ger ağlayam yaşum ile yir kana gark ola

Sen dosttan iren oda yahıldı varlığum
Düşmen bana ne dürlü belü itsede bula

Hecrün ki yahdı üd sıfat canumı oda
Ne bigi virdi hasılını ömrümün yile

Her ki Ahmedi’nün ahırsa derd namesin
Baş ola bağrı gözleri yaş ile dola

KAYNAKÇA: Köprülü, M. Fuad (1989). “Çağatay Edebiyatı”. Edebiyat Araştırmaları 2. İstanbul: Ötüken Neşriyat: 82-193, Nihat Sami Banarlı / Metinlerle Türk Edebiyatı (1965), Günay Kut / TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 2, 1989), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999).

Paylaş