HAYATI
27 Mart 1953 günü Elazığ’ın Seli ilçesinde dünyaya geldi. 24 Temmuz 2002’de Adana’da akciğer kanseri nedeni ile hayatını kaybetti. Zeliha Hanım ile işçi Hasan Yücel’in oğludur. 1976 yılında Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü’nde “Şiirimizde Garip Hareketi” başlıklı tez çalışması ile yüksek öğrenimini tamamladı (1980). Bir süre Ankara’da edebiyat öğretmeni olarak çalıştı. 1987’den ölümüne kadar Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretim görevlisiydi. “Ateşin ve Güneşin Çocukları” adlı kitabı nedeni ile hakkında açılan dava takipsizlikle sonuçlandı.
Adnan Yücel’in ilk yapıtları “Ter Şiirleri” başlığı ile 1974’te Yeni Adımlar dergisinde yayımlandı. Daha sonra şiir ve yazıları Yapıt, Sanat Emeği, Türkiye Yazıları, Yazko Edebiyat, Dönemeç, Edebiyat’81, Damar ve Evrensel Kültür dergileri ile Yeni, Halkçı, Demokrat ve Cumhuriyet gazetelerinde yer aldı. Şiirlerinden bazıları Hollandaca, Almanca ve İngilizce dillerine çevrildi. Adnan Yücel Ayrıca Rotterdam’da düzenlenen şiir festivaline Türkiye’yi temsilen katıldı.
Şükran Kurdakul’un anlatımı ile Adnan Yücel, toplumsal sorunlara, acılara, arkadan vurmalara bağlı duyarlılıkları dengeli, yer yer kendine özgü şiirsel sıçramaları beceriyle kullanan bir şair kimliği ile okuyucu karşısına çıktı.
“…Temmuz sıcağının doğayı kavurduğu bir günde Çukurova da toprak çatlarken yitirdik Adnan Yücel’i. Binlerce yürek titredi. ‘’Bir deprem çağının birdenbiresinde ‘’ göçüp giderken birdenbire dağ gibi mısraları kaldı acılı yüreklere. Şair, yazar, araştırmacı ve öğretmendi. Kah Cudi’nin gözleriyle Cizre’ye bakar kah bir kavalın inceliğinde bir çiçeği okşardı. Soframda kaval sesinde peyniri zeytini ve biberi okşamıştı. Dünyaya biraz da mor bakmıştık onun gözlerinden. Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek te koca bir tarihe tanıklık etmişti. Torağın ilk kez nasıl çitlerle çevrildiğini topraklıların tanrılaşırken topraksızların nasıl köleleştiğini öğrenmiştik mısralarında. Sonra umudu kaybetmemeyi öğreterek hepimize yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek dedirtmişti. Ateşin ve Güneşin Çocukları’nda bin yılın ağıtını yaktı. Ademden öncede akan o iki nehrin köpüklerine bindirip okuyucuyu koca bir tarihe tanıklık ettirdi. Munzur’un sesini dinletti. Laç deresinin leş deresine dönüşmesinin hüznüyle sızlattı yüreklerimizi. Sonra……… sonrası ise mısri kızdı. Dereler taşkını yolar yorgunu…” (Naki Erdoğan)
ESERLERİ
ŞİİR:
- Kavgalara Sözlenen Sevda (1979)
- Soframda Kaval Sesi (1982)
- Bir Özlem Bir Türkü (1983)
- Acıya Kurşun İşlemez (1985)
- Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek (1986)
- Rüzgârla Bir (1989)
- Ateşin ve Güneşin Çocukları (1991)
- Çukurova Çeşitlemesi (1993)
ARAŞTIRMA-İNCELEME:
- Karacaoğlan / Yaşamı, Çağı, Kişiliği, Seçme Şiirleri (1992).
KAYNAKÇA: İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009), Attila Aşut / 2002 Yılında Kaybettiğimiz Gazeteci Yazar ve Yayıncılar (Çağdaş, Haziran 2002, sayı: 54).