HAYATI
Şair. 15 Ocak 1960 günü Çanakkale’ye bağlı Biga ilçesinde dünyaya geldi. Bedirhan Güney imzasını da kullandı. Habibe Hanım ile çiftçi Ali Turan’ın oğlu. Biga İmam-Hatip Lisesi’ni (1980) ve Uludağ Üni. İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi (1992). Türkiye 1. Amatör Lig takımlarında futbol oynadı (1976-79). Bursa Marmara gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yaptı (1993-94); halen öğretmen. Yozgat’ta yaşıyor; evli, iki çocuk babası. İlk şiiri (“Yokluğun Bize Çokça Kahır Efendim”) 1982’de Yeni Devir gazetesinde çıktı. Şiirleri Mavera, Yönelişler, Dergâh, Kayıtlar, Yedi İklim, Hece ve Kırağı dergilerinde yayımlandı.
ÖDÜLLERİ
- “Melekler ve Çocuklar” ile 1994 Türkiye Gazetesi Bosna Unutulmasın Şiir Yarışması (ikincilik).
ESERLERİ
Şiir:
- Artık Kuşlarını Uçur, İst.: Yedi İklim, 1998
- Son Günün Şiiri, İst.: Düş Çınarı, 1997
- Hayâl Defteri, İst.: Beyan, 1997
- Bendeki Tenha, İst.: İlke, 1999
- Nisan Çobanı, İst.: Birey, 2002
- Ateşte Yıkanmış Atlar, Ank.: Ebabil, 2007.
ESER ÖRNEKLERİ
Cüzdanımda On Lira
ben nereden bilirdim
yaşlarına göre konuştuklarını insanların;
Kitab’a el basıp
ekmek
ve nice kutsallıklar adına
yeminler ettiklerini
böylece birçok konuşma olurdu
sözgelimi
çocukluk, ergenlik, onsekizlik gibi
daha niceleri
daha niceleri…
ben ki bir gecelik kahraman
şaşardım yüzümün bu denli güzel oluşuna
çiçekler alır, çıldıracak gibi olurdum
koşardım dostlarıma ve tartışırdım
iki cambazın
kaç ipte yaşadığını
sonra yıkılırdım, bilmezdim çünkü bir çok şeyi
bir çok kere yıkılırdım
cüzdanımda on lira!
ipte sen kalırdın, herkes seni konuşurdu
sen de konuşurdun ki her konuşman
yeniden bir yıkımdı
tanıyamazdım seni
aynalara bakar sorardım, neresindeyim yaşamanın
herkes işin gırgırındaydı:
dilenciler, yeni sevdalılar
açız diyenler..
bense yıkılırdım, geç kalmış biriydim
elimde bir gecelik kahramanlığım
kanlar içinde
dostlarıma giderdim, herkes gibi giderdim,
sigara içer, ağlardım..
artık gövdemi kullanmayacağım peşinsıra
işte sana binlerce yemin!
ekmeğe ve ekinlere dâir konuşmayacağım,
bilmem neresindeyim umudun ve yaşamanın
suları çekilmiş bir denizin önünde
ayaklarını öpeceğim
yorgun denizcilerin…
Lokman
1.
denize girdim, nefsimi bıraktım
haykırdım olanca sesimle:
çık içimdeki yalan
bırak beni kendimle!
sonra kevser’e sığındım
kevser’e beş kez sığındım;
kevser ki
ne evinizde satranç tahtası
ne elimizde nasır
ne denizde balık;
kevser ki
biraz orada
biraz burada
ve gözlerinizde biraz da..
2.
ben denize girince deniz
kapattı kapılarını, incilerini topladı
zorladım, kapıları zorladım
gün doğdu, yorgun düştüm, bunaldım.
sonra, baktım bir balon
bırakarak ardında barbarlarını
geçip gitti kendince
ben denize girince.
kırmızılar giyinmişti balon
ve kırmızıyı övüyordu boyunca
elinde bastonuyla
nutuklar çekiyordu
sesinde öyle bir âhenk
ve başında şapkasıyla
atlarıyla, kadınlarıyla, barbarlarıyla
harikalar çoğaltıyordu
geçtiği yerlerde.
3.
sonra, bebekler evimizi taşıdılar bütün bir gece
aynaya ve yağmura hiç aldırmadılar
çünkü kapalıydılar, kendileriydiler, onurluydular
aynaya ve yağmura aldırmayacak kadar.
yağmur, şu bildiğimiz yağmur
gökten yağan
bizim yağmur
ayna, bildiğimiz ayna
içimizdeki sonsuzluk
lokman’sa biraz mahcûb, biraz meczûb ve
elinde mushaf
oturmuş yâsin okuyor
orada
ağaçların altında
bir yanında yağmur
bir yanında ayna
lokman aynaya bakıyor
aynada kendini bulamıyor
zorlanıyor bütün bir gece
bütün bir gece aklını hırpalıyor
sonunda ayna düşüyor
ayna yerde paramparça!
4.
ben, erzincanlı lokman:
gözleri mühürlü aşk kırgını
hayatı haplarla yaşayan biriyim
doktorlardan reçete alırım, ötelerden tılsım
koltuğumda mushaf, yüreğimde o kırık ayna
yağmuruma koşarım sessizce
yağmuruma
sabah akşam durmadan
5.
ben, erzincanlı lokman
denize girdim
yok oldum…
KAYNAKÇA: Işık, 598; H. Su, “Son Günün Şiiri”, Hece, Eylül 1997; H. Akın, “Eli Şiire Giden Adam”, Akit, 10 Aralık 1997; M. Kahraman, “Son Günün Şiiri Üstüne”, Hece, Haziran 1999.