HAYATI
Gazeteci, şair ve yazar. 1895’te İstanbul’da dünyaya geldi. 11 Mart 1967’de İstanbul’da yaşama veda etti. Arif Ünlü, Çimdik, İzci, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, Yakuboğlu Işık imzalarını da kullandı. Mühendis Süleyman Sami Bey’in oğludur. Beylerbeyi’ndeki Abdullah Ağa Mektebi’nden sonra Alyans İzrailit Mektebi ile Vefa İdadisi’nde okudu. Darülfünun Edebiyat Fakütesi’nde sınava girerek öğretmenlik diploması aldı. Önce İzmit Sultanisi’nde, daha sonra Galatasaray Sultanisi ile çeşitli yabancı okullarda edebiyat öğretmenliği yaptı. Mütareke yıllarında Şair adıyla bir dergi çıkardı (12 Aralık 1918-20 Mart 1919 arasında 15 sayı). Daha sonra Orhan Seyfi ile Akbaba dergisini yayımlamaya başladı (1922-67 arasında). Öğretmenlikten sonra bir süre İstanbul Belediyesi Sular İdaresi’nde çalıştı; 1946 seçimlerine Cumhuriyet Halk Partisi’nden Ordu milletvekili seçilerek parlamentoya girdi. Milletvekilliği 1950’ye kadar sürdü; 1950 seçimlerini kaybedince tekrar Akbaba’nın başına döndü.
Aruzla yazdığı şiirlerle edebiyat dünyasına ilk adımlarını atan Yusuf Ziya, I. Dünya Savaşı yıllarında Ziya Gökalp’in çevresinde toplanan genç şairler arasına katıldı ve onun yönlendirmesiyle hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerle kısa zamanda edebiyat çevrelerinde adını duyurdu. Bu sırada “Hece vezninin Tevfik Fikret’i” diye övülen Yusuf Ziya, dönemin Türk Yurdu, Servet-i Fünun, Büyük Mecmua ve İnci gibi önde gelen dergileriyle kendi çıkardığı dergilerde şiirler yanında edebiyat ve sanatla ilgili yazılar da yayımladı. Edebiyat tarihlerinde genellikle “Beş Hececiler” arasında bir şair olarak ele alınmakla birlikte, birçoğu İkdam ve Cumhuriyet gazetelerinde yayımlanan fıkra ve mizah yazıları şiirlerinden daha fazla ilgi çekmiştir. Uzun yıllar yayımlamış olduğu Akbaba Türk mizah edebiyatının önde gelen yayın organlarından biri kabul edilmektedir.
Sade, güzel ve zarif bir İstanbul Türkçesiyle yazan Yusuf Ziya şiir dışında fıkra, mizah yazıları, öykü, roman, manzum öykü ve tiyatro türlerinde de ürünler vermiş bir yazardır. Lale Devri’ne ait bir olayı canlandırdığı Binnaz adlı oyunu, dönemin gerek dil, gerekse tiyatro tekniği bakımından çok beğenilen yapıtlarından biri olmuş, sade ve doğal Türkçesiyle hecenin zaferi olarak görülmüştür. Ancak yazar daha sonraki yıllarda mizaha yönelmiş ve güçlü yapıtlar ortaya koyamamıştır. Yusuf Ziya ayrıca Akşam, Alemdar, Zaman, Temâşâ ve Türk Yurdu dergilerinde tiyatro eleştirileri de yazmış, anılarıyla bir döneme ışık tutmuştur. Yapıtlarından Binnaz Ahmet Fehim tarafından 1919’da filme alındı.
ESERLERİ
Şiir:
- Akından Akına, İst.: Hilal Mtb.. 1332/1916
- Âşıklar Yolu, İst.: Evkaf-ı İslamiye Mtb., 1335/1919
- Cenk Ufukları, İst.: Kader Mtb., 1336/1920
- Yanardağ, İst.: Marifet Mtb., 1928
- Bir Servi Gölgesi, İst.: Kanaat, 1938
- Kuş Cıvıltıları, (çocuk şiirleri) İst.: Kanaat, 1938
- Bir Rüzgâr Esti, İst.: Yeni Mtb., 1962
Roman:
- Göç, İst.: Akbaba, 1943
- Üç Katlı Ev, İst.: Ayda Bir, 1953
- İsmet İnönü: Bir Hayatın Romanı, (biyografi-roman) İst., 1946
Oyun:
- Binnaz, İst.: Kanaat Mtb., 1919
- Nâme, İst.: Büyük Mecmua, 1335/1919
- Kördüğüm, İst.: Türk Dünyası Mtb., 1335/1920
- Nikâhta Keramet, (manzum sahneler-manzum mükâlemeler) İst.: Orhaniye Mtb., 1341/1923
- Aşk Mektebi, (üç perdelik operet) 1937
Fıkra:
- Beşik, İst.: Çınar, 1943
- Ocak, İst.: Akbaba, 1943
- Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, İst.: Akbaba, 1956
- Gün Doğmadan, İst.: Yeni Mtb., 1960
Anı:
- Portreler, İst.: Akbaba, 1960
- Bizim Yokuş, İst.: Akbaba, 1966
Gezi:
- Göz Ucuyla Avrupa, İst.: Akbaba, 1958
Antoloji-İnceleme:
- Halk Edebiyatı Antolojisi, İst.: Kanaat, 1933
- Edebiyat Bakaloryası, İst.: Kanaat, 1933
- Seyrani, İst.: Sühulet, 1933
- Nedim Divanı, (seçki) İst.: Sühulet, 1933
- Ahmet Haşim: Hayatı ve Eserleri, İst.: Cumhuriyet, 1937
- Faruk Nafiz: Hayatı ve Eserleri, İst.: Cumhuriyet, 1937
Diğer:
- Âh İzmir, (Faruk Nafiz ile) ty; Dağların Havası, İst.: Akbaba, 1341/1923
- Düğünden Sonra, İst.: Kanaat Mtb., 1919
- Lâtife, İst.: Kanaat, 1919
- Şairin Duası, İst.: Türk Dünyası Mtb., 1919
- Şen Kitap, İst.: Kanaat, 1919
- Kürkçü Dükkânı, İst.: İkbal, 1931
- Şeker Osman, İst.: Sühulet, 1932
- Bekâr Odası, ty
ESER ÖRNEKLERİ
YUSUF ZİYA ORTAÇ ŞİİRLERİ
EVİM
Dedemden yadigâr olan bu evi
Kışın fırtınası, yazın alevi
Daha ben doğmadan ihtiyarlatmış…
Fikrim bir hülyaya bazı dalar da
Düşünür derim ki: bu odalarda
Kim bilir kaç kişi oturmuş, yatmış…
Şimdi bir ben varım, bi de annem var,
Zaten ondan başka dünyada nem var!
Benim ömrüm onun, onunki benim…
Senelerden beri akşam oldu mu,
Donuk gözleriyle ıssız yolumu
Ondan başka yok ki bir bekleyenim.
KOŞMA
Bir daha o fırsat geçer mi ele?
Dün gördüm, bugün de göresim geldi!
Gülüşü o kadar hoştu ki hele,
Lebinden koncalar düresim geldi!
Hem küçük, hem güzel, hem de utangaçtı,
Gözleri gözümden daima kaçtı,
Saçları ne güzel, ne ipek saçtı,
Öpüp okşayarak öresim geldi!
Yüzü benziyordu bahar ayına,
Kaşları can yakan aşkın yayına,
Hasretle kapanıp hâk-i pâyına,
Yüzümü, gözümü süresim geldi!
BİR GÜN
Kavuşmak bir gün toprağa,
Bir bahar cümbüşü olmak,
Dört mevsimde ayrı ayrı
Tabiatın düşü olmak…
Bir buluttan düşen yağmur,
Bir yıldızdan damlayan nur,
Bir yeşil yaprakta huzur,
Bir gonca gülüşü olmak…
Yazın savrulmak harmanda,
Kışın şahlanmak ummanda,
Fecre karşı bir ormanda,
Bir kuşun ötüşü olmak..
KAYNAKÇA: İbnülemin, Şairler, IV, 2085-2087; Banarlı, RTET, II, 1141-1143; “Ortaç, Yusuf Ziya”, TDEA, VII, 136-137; M. Önal, Yusuf Ziya Ortaç: Hayatı ve Eserleri, Ank., 1986; Özgüç, I, 23