HAYATI
Şair ve yazar. Ailesi hakkında bilgi veren tek kaynak olan Hüseyin Hüsâmeddin’in Nişancılar Durağı adlı eserine göre (s. 68) 856 Şâbanında (Ağustos 1452) Amasya’da dünyaya geldi. Yine aynı esere göre 1515’te İstanbul’da yaşama veda etti. Balat’ta toprağa verildi. Şair ve hattat Taci Bey’in (ya da Tac Bey) oğludur.
İlköğrenimini babasından alan Tacizade Cafer Çelebi, dönemin önemli bilginlerinden dersler gördü. II. Beyazıd tarafından önce müderris, daha sonra da Divan-ı Hümayun nişancısı olarak atandı(1498). Beyazıt’ın ölümüne kadar bu görevde kaldı. Ama padişahın ölümü üzerine diğer şehzade Ahmet’in tarafını tuttuğu bilindiği için, Yavuz’u tahta çıkaran yeniçeriler evini yağmalayıp azlini istediler. Görevinden alınıp emeklilik aylığı bağlandıysa da bir süre sonra Yavuz Sultan Selim tarafından aynı göreve yeniden getirildi. Cafer Çelebi’nin düşüncelerine önem veren padişah Şah İsmail’e gönderilen Farsça mektupların çoğunu ona yazdırmış, Çaldıran Seferi’ne katılan Tacizade Cafer Çelebi, savaştan sonra Şah İsmail’in karısı Taçlı Hanım ile evlendirilmişti. 1514’te Anadolu kazaskerliği görevine getirildi. Ancak Çaldıran dönüşü kışı Amasya’da geçiren yeniçerilerin bir ayaklanmasında kışkırtıcılar arasında olduğu gerekçesi ile idam edildi. Bir iftira üzerine Çelebi’yi öldürten Yavuz’un sonradan bu kararından çok pişman olduğu söylenir. Bu sonun önceden içine doğduğu şu beyti örnek gösterilerek ileri sürülür:
“Ben şehid-i tığ-ı aşk olduktan sonra rah-i yarda
Yumadan defneyleyin tenden Gubari gitmesün”
Tacizade Cafer Çelebi’nin şairliği konusunda tezkirelerde öne sürülenler birbirini tutmaz. Yalnız nesrinin nazmından iyi olduğu düşüncesinde birleşirler. Latifi’ye göre ise gerek nazımda, gerekse nesirde benzersizdir. Bu yargı daha doğru görünmektedir. Çünkü Cafer Çelebi’nin kaside ve gazelleri, Hevesname adlı mesnevisi incelendiğinde yabana atılmayacak bir şairdir. Câfer Çelebi’nin şiirlerinde Ahmed Paşa’nın etkisi görülür. Üslûp bakımından ondan etkilendiği gibi divanında en çok ona nazîre yazmıştır. Ayrıca Necâtî ve Şeyhî’nin etkisinde kalmıştır. Kendisine nazîre yazan şairler arasında Basîrî, Nihâlî, Mesîhî, Revânî, İshak Çelebi, Kemalpaşazâde, Zâtî ve Amrî sayılabilir. Tacizade Cafer Çelebi, dile ve tekniğe egemen olması bir yana,
“Tutan bir ulu damenin olmaz deyu mahrum
Elden komadı damen-i kuhsarı benefşe”
gibi özgün buluşları olan, hayali geniş bir geniş bir şairin, konusu açısından yeni ve yerli diyebileceğimiz bir mesnevi yazmış olması başka türlü açıklanamaz.
ESERLERİ
- Divan (Farsça ve Türkçe şiirleri)
- Münşeat
- Hevesnâme (yaz. 1493)
- Fetihnâme-i İstanbul (bas. 1513).
ESER ÖRNEKLERİ
GAZEL I
Yine seğrür gözüm ol nergis-i şehla mı gelür
Şadlıklar görinür yar-ı dil-ara mı gelür
Yine hoşbü ile pür oldı meşam-ı dil ü can
Aceb ruhları gül zülfi semen-sa mı gelür
Cüş ider dil hum-ı mey gibi safadan neyi ki
Görün ol la’l lebi cam-ı musaffa mı gelür
Ruh u zülfin görürem hublarun düşde aceb
Bu bahar içre benüm başuma sevda mı gelür
Koma gamzen beni oka diküp öldüdiyorur
Canuma geçdi benüm sana temaşa mu gelür
Kulağ urmaz niçe kim ney gibi feryad iderem
Yâre ya Rab bu figaan kuru gavgaa mu gelür
Hüsnünün gülşenine medh ü sena eylemeğe
Dahi Cafer gibi bülbül-i güya mı gelür
GAZEL II
Göklere çıksa yiridür ah u efgaanum benüm
Gün gibi hercayidir çün mah-ı tabanum benüm
Can-ı peykan-ı hadengün cismüme değmiş durur
Hecre sabr idüp budur çıkmaduğu canum benüm
Bu en sırdur sergüzeştüm ben hikayet itmedin
Kıssa olmış söylenür dillerde destanum benüm
Sandı haddünde arakdur eşkümün aksin gören
Ruhlarun ayinesinde çeşm-i giryanum benüm
Dudağını dün gice hab içre dişlerdüm bugün
Leblerün gördüm kanatmış zahm-ı dendanum benüm
Öldürüp ben hastayı kurtardı mihnetten ecel
Derd olan mecmu-ı halka oldı dermanum benüm
Caferem kim sadıkam mihrinde anun subh-veş
Niçün olmaz bir gice ol mah mihmanum benüm
KAYNAKÇA: Mustafa İsen / Latifî Tezkiresi (1999’da), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (1967), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953 (1546), s. 298, Taşköprizâde, eş-Şeḳāʾiḳ, s. 324, Celâlzâde Mustafa Çelebi, Meâsîr-i Selim Han, British Museum, Add., nr. 7848, vr. 103a, 127a-129a, Âşık Çelebi, Meşâirü’ş-şuarâ, vr. 60a-b, Feridun Bey, Münşeât, I, 412-413, 415, Latîfî, Tezkiretü’ş-şu‘arâ ve tabsıratü’n-nuzamâ (haz. Rıdvan Canım), Ankara 2000, s. 198.