HAYATI
Şair. 1867’de Mekke’de dünyaya geldi. 24 Mart 1901’de verem nedeni ile Sivas’ta yaşama veda etti. Sivas’ta Garipler Mezarlığı’nda toprağa verildi. Hicaz mektupçusu şair Mehmet Behçet Efendi’nin oğlu, şair Ahmet Vefa ve çevirmen Ali Kâmi Akyüz’ün ağabeyi, romancı Peyami Safa’nın babasıdır.
İsmail Safa, 1878’de babasının vefatı üzerine kardeşleri ile birlikte İstanbul’a geldi. Sınavla Darüşşafaka’nın ikinci sınıfına girerek ortaöğrenimini tamamladı. Daha sonra Evkaf Nezareti’nde, Telgraf Nezareti Muharebe Kaleminde çalıştı. Muallim Naci’nin 1888’de Mülkiye İdadisi edebiyat öğretmenliğinden çekilmesi üzerine bu göreve atandı. İngiltere’nin Transuval savaşını kazanmasını dileyen muhtırayı elçiliğe götürenler arasında İsmail Safa da vardı. Tutuklandıysa da elçiliğin aracığı ile serbest bırakıldı. Gedikpaşa’da bulunun evinde yapılan arkadaş toplantıları fırsat bilinerek gizli toplantılar yaptıkları gerekçesi ile hepsi taşraya dağıtıldılar. 1900’de İsmail Safa da Sivas’a sürüldü. 1897’de hastalanmış, hastalığı da verem olduğu anlaşılmış ve Midilli Adası’na hava değişime gitmişti. Sivas’a sürgün gittikten sonra hastalığı Sivas’ın havasını kaldıramamış ve Sivas’ta vefat etmişti.
Bir ara Mirsad gazetesinin başyazarlığını da yapan İsmail Safa, aynı dergide Kamil takma adıyla şiirler kaleme almış, hatta bir gazelindeki telmihler yüzünden Mirsad kapatılmıştı. Kenan Akyüz’ün değerlendirmesi ile “Muallim Naci’nin kendisine Şair-i maderzad (anadan doğma şair) adını taktığı Safa, zayıf bünyesinin ve hususi hayatındaki ızdırapların akisleriyle şiirindeki umumiyetle içli ve mariz bir duygu dünyasına gömülmüş gibidir”. Dil ve biçim açısından yeniye açılır. Bu nedenler eski ve yeni arasında bir köprü gibidir. Tanzimat ve Edebiyat-ı Cedide dönemlerindeki eski-yeni çekişmesinde, Muallim Naci etkisinde yetişmiş olmakla birlikte, Recaizade Ekrem ve Abdülhak Hâmit gibi yeni şiirin kurucularından da etkilenmiş ve onların tarzlarına da yakın durmuştur. Vezne, kafiyeye, dilin kurallarına bağlılığı ile eskilere; anlayış ve zevk bakımından ise yenilere yaklaşan İsmail Safa, “Mutavassıtin” (ara nesil) olarak adlandırılan, Tanzimat’tan Servet-i Fünun’a geçiş dönemi şairlerindendir.
ESERLERİ
Şiir:
- Sünuhat, (terciibent) İst., 1889
- Huz mâ Safa, (babasının şiirleriyle birlikte) İst., 1891
- Mağdure-i Sevda, (manzum öykü) 1892
- Mevlid-i Pederi Ziyaret, (manzum gezi notları) İst., 1894
- Mensiyat, 1896; İntak-ı Hakk’ın Tahmisi, (hicivler) İst., 1912
- Hissiyat, İst., 1912
- Makale-Eleştiri:
- Mülahazat-ı Edebiye, İst., 1898
- Muhakemat-ı Edebiye, İst., 1913
Çeviri:
- Vehametli Sevdalar (Ahmet Vefa ile Fransızcadan), 1894
ESER ÖRNEKLERİ
PADİŞAHA
Topladın etrafına birkaç deni ahaddan
Anların re’yiyle hali kalmadın bidaddan
Bir nifak avazesi çıkmaktadır efraddan
Kardeşi kardeşten ettin validi evladdan
Bağrı yandı milletin artık bu istibdaddan
Mürtekib, cahil, hamiyetsizler ikdar eyledim;
Millete casusluğa sermaye-i kar eyledin
En büyük ademleri menfada gam-har eyledin
En büyük zatın idamında ısrar eyledin
Ey halife söyle, farkın var mıdır celladdan?
Haksız icraatı ihbar ettiler, aldırmadan
Bendeganın halkı ızrar ettiler; aldırmadan
…
Dostlar her şeyi ihtar ettiler, aldırmadan
Sence evla geldi jurnal hutbe-i irşaddan
Taşra me’murini vahşilerle hem-halet bugün
Kaldı birkaç hırsıza sermaye-i devlet bugün
Adeta etti taammüm fakr ile zillet bugün
Memleket viraneler halinde, aç millet bugün
Fazladır hala sarayın masrafı iraddan!
Aylık almaz her kalemde yan gelir seksen kişi
Birçok erbab-ı mesalih toplanır erkek dişi
Kurtarır evrakını her kim verirse bahşişi
Paresiz bikeslerin Allah’a kalmıştır işi
Zevk alan yok hasbeten-lillah olan imdaddan!
Yirmi yıldır ettiğin elverdi, alemden sıkıl;
Ehline terk-i serir et, bir saraya var tıkıl;
Böyle bir masum kavmin haline insaf kıl
Devleti yıktın behey Allah’tan korkmaz, yıkıl!
Düştüğün gün halk için madud olur a’yaddan
Bil ki matemdir sonu pür neş’e-i sur olma pek,
Hep mükedderdir kulüb-i nas, mesrur olma pek;
…
Ey Süleyman baht, tac ü tahta mağrur olma pek
Elhazer her su çıkan vaveylden, feryaddan!
ŞARKI
Her dem sözüm efsüs ile eyvah olacaktır;
Dünyada benim son nefesim ah olacaktır!
Derdimden –eminim- o da agah olacaktır;
Dünyada benim son nefesim ah olacaktır!
Pür girye olan gözlerimi bağlıyacaksın,
Kurban edeceksin de beni ağlıyacaksın!
Ahın ne demek olduğunu anlıyacaksın;
Dünyada benim son nefesim ah olacaktır!
Sağlıkta, Safa! Böyle gider nale vü zarım;
Hak-i siyehe düştüğü dem cism-i nizarım;
Ah olmalıdır fatiha-yi seng-i mezarım
Dünyada benim son nefesim ah olacaktır!
VADİ
Tek ü tenha severim gezmeyi bir vadide
Kim olur leyl ü nehar
Mah-tabı, seheri, şamı bütün na’dide
Hele hengam-ı bahar
Hake sevdalar eder sanki ağaçlar isar
Ederek ferş-i zılal
Eyler izhar yine reng ü ziyadan asar
Bütün eşcar ü nihal
Ekseriyyetle bu yerler görünür sakin ü lal
Gece hüzn-averdir
Her seher etmede kuşlar o sükutu hilal
Ne safa-perverdir
Dallar üstünde uçup ötmeye hahiş-gerdir
Çekilir yuvaya
Kuşların uçması bir manzara-yi diğerdir
Sürülerle ovaya
Uçuşurlarken ederlerse tesadüf buraya
Dağılır tairler
İltica etmeleri bir buraya, bir oraya
Bana te’sir eyler
Sanki yek-digere dallar sarılır nale eder
Kelebekler pinhan
Gönceler olmamak ister gibi mağlub-i keder
Mütelaşi, velhan
Dindirir fırtınayı ab-ı latif-i nisan
Ki buluttur yatağı
Gülüyor der – çiçekler görünce – insan
Bulut altında dağı!
Gah sisler arasından görür insan uzağı
O ne fevkalade
Ne güzel manzaradır; yan yana birkaç buzağı
Koşuşur mer’ada
Açılır gökyüzü… hurşid-i cihan-ara da
Görünür balada
Yeniden feyz ü taravat belirir sahrada
O yem-i hadrada
Bundan eğlenceli alem mi olur dünyada?
Olamaz.. ah, ancak
Görse gönlüm bu gece sevdiğimi rüyada
Daha memnun olacak
KAYNAKÇA: İbnülemin, Şairler, III, 1577-1582; M. Kutlu, “İsmail Safa”, TDEA, V, 7-8; Türk Düşüncesi, (İsmail Safa Özel Sayısı) Nisan 1954; Akyüz, Antoloji, 200-201; Ali Kâmi [Akyüz], “Merhum İsmail Safa Bey’in Tercüme-i Hâli”, Hissiyat, İst., 1912, (önsöz) s. 3-24; A. Uçman, “İsmail Safa”, YYOA, I, 678-679