HAYATI
XV. yüzyıl şairlerinden. Hafız Halil’in tam adı Halîl ibni İsmâîl bin Şeyh’dir. Babası, Şeyh Bedrettin’in oğlu Seyyid Paşa adıyla anılan İsmail Bey’dir. Yaşamı üzerine bilinenler Menakıb-ı Şeyh Bedrüddin adlı yapıtından çıkarılmaktadır. Babası ölünce iki kız kardeşi ile birlikte Börklüce Mustafa’nın yanına, İznik’e götürüldü. Şeyh Bedrettin de oraya gelince kısa bir süre onunla kaldı. İznik’ten kaçan Bedrettin’in öldürülmesi üzerine Edirne’ye giderek Cami-i Kebir’e imam oldu. Bir arkadaşlarının, tövbe edip padişahtan berat almış eski haramilerden İnebeyioğlu’nu öldürüp kaçması sonucu hapse atıldıysa da padişahın kız kardeşinin aracılığı ile salıverildi. Göynük’e, Akşemsettin’in müridi olan amcalarının yanına gitti ve Akşemsettin’e bağlandı. Kosova Savaşı’na katıldı, savaş sonrası şeyhi ile birlikte Edirne’ye döndü. İstanbul’un fethine katıldıktan sonra da Serez’e gitti. Bir yıl Bedrettin Türbesi’nde kaldı, oradan Simavna’ya geçerek buraya yerleşti.
ESERLERİ
- Menakıb-ı Şeyh Bedrüddin: Şeyh Bedrettin’in yaşamını konu alan önemli bir kaynaktır.
ESER ÖRNEKLERİ
MENAKIB-I ŞEYH BEDRÜDDİN’DEN
Şeyh’e İftiradan Fetva Taleb Eylediler Salb Olınmağa
Dinlenüz imdi eya ashab-ı Şeyh
Neylemişdür Şeyh içün ada-yı Şeyh
*
Fetva yazdılar bir alay kil ü kaal
Virdiler malı haram kanı helal
*
Virdiler fetvayı örf ile ana
Sureti bilinmedi öndin sonra
*
İftira üzre çü fetva yazdılar
Kendüler düşmeğe kuyı kazdılar
*
Bildi Şeyh çünkim bu alem n’olısar
Can hüması Hakk’a pervaz kılısar
*
Samit olup meşguul oldı haline
Kulağ urmadı buların kaaline
*
Kendü salb olmazdan öndin bir gice
Vakıa görmişdi kendü iy hoca
*
Gördi bir kandil muallak bir dahı
Salb olınduğı makaama iy ahı
*
Gökden inüben muallak durdı ol
Çevresi yıldızlar ile pür-usul
–
Şulesi tutmış cihanı ser-be-ser
Hakeza kad-kaale ashab ül-haber
*
Şeyh de bir mescidi bünyad eylemiş
Dört divarın dahı abad eylemiş
*
Hazır olmış anda ihvan-ı safa
Bunlara didi ki ol kan-ı vefa
*
Tiz aluban kandili mescidüme
İledün andan olunsun zemzeme
*
Kabrüm anda olısar ahir benüm
Yanısar anda çerağ—ı ruşenum
*
Didüğü yirde kodılar ben anı
Yandı hem anda çerağ-ı ruşeni
*
Bir dahı gördi ki ol şem’-i cihan
Şeyh’e didi ki getürsün armağan
*
Şeyh dahı elünde tutar (bir) kitab
Hazretüne irmeğe ider şitab
*
İttihad itdi Resül’e oldı nur
Şeş cihetden dahı Mahmud oldı dur
*
Sırr-ı sırr-ı kainat açmış nikaab
Şeyh’e söyler gayrıya itmez hitab
*
Kendözinde kalmamış nam u nişan
Belki nefs-i natıka söyler ayan
*
Didi kanı Varidat’un al berü
Gel döşeğüm üzre otur ilerü
*
Çar-yar-ı ba-safa hep sağ u sol
Bu Hanife bile idi didi ol
*
Şeyh’e didi bana mihman olunuz
Rahmetullah ile nimet bulunuz
*
Uykudan uyanı geldi Şeyh girü
N’olacağın söyledi ol pak-rü
*
Kendülerle üç kişi habs idi
Gördüğini anlara nakl eyledi
*
Günler içre bir çehar-şenbih güni
İstedi şahdan göre ashabını
*
Şah dahı sözin o dem red itmedi
Gelene babın önin sed itmedi
*
İzn ile ashabını cem’ itdi o
Ne ise anda vasiyyet itdi o
KAYNAKÇA: Bursalı Mehmed Tâhir (1972). Osmânlı Müellifleri. C. 1. İstanbul: Meral Yay.