HAYATI
Saz şairi. Doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir. 1887’de İstanbul’da yaşama veda etti. Gençlik yıllarında bir aşk yüzünden memleketinden ayrılıp İstanbul’a geldi. Beşiktaş’a yerleşti. Bu sebeple Beşiktaşlı Gedai olarak bilinmektedir. Tokatlı diye anılır. Dönemin padişahı Abdülaziz’in huzurunda yapılan aşık fasıllarına başkanlık etti. Beşiktaş tarikatına girmiş ve Baba sanını almıştı.
Gedai, halk şiiri geleneğine bağlı, tasavvuf etkisinde şiirler yazmış, divan ve kalenderi aruz ölçüsü ile kaleme alınan türlerde de başarılı örnekler verdi. Sadettin Nüthet Ergun XIX. Asır Şairlerinden Beşiktaşlı Gedai adlı kitabında Gedai’nin şiirlerini bir araya getirmiştir.
ESERLERİ
- Divan
ESER ÖRNEKLERİ
GEDAİ DİVANI’NDAN
I
Bırakma semtine zalim ağyarı
Yüz bulur kuyunda belki yer tutar
Nimet-i vaslından ister iftarı
Nakd-ı visalinde dest ü per tutar
Sen her güzellikte erdin kemale
Düştü aşıkların meyli visale
Almış seni bir ağuş-ı hayale
Her gün meyanını zer kemer tutar
Söyler tuti gibi cevher saçarsın
Raz-ı dili namahreme açarsın
Gedai meftunun oldu kaçarsın
Seni inkisarım a dilber tutar
II
Ey benim cananım can içre canım
Şu nevcivanım olma bivefa
Rahm eyle bana
Ben sana kurbanım, gel kes gerdanım
Dök yerlere kanım tek ol aşina
Olma bivefa
Nar-ı aşkın serde düştüm yek derde
Şeklin perilerde yoktur kişverde
Ellerin hançerde zerrin kemerde
Her gördüğün yerde gel bakma kıya
Can sana feda
Sevdim sen dilberi hublar sereri
Gördüm şeklin peri oldum müşteri
Çeksen de hançeri kessen bu seri
Geyri şimdengeri sen şah ben Geda
Kul oldum sana
III
Bu esrara vakıf olan arifler
Nefsini cümleden mukaddem bilir
Terk edüp heva vü hevesten geçer
Al-i dehri zevk u şevkı gam bilir
Çeşmi canı bir nigara duş olur
Eğlenür anın da gönlü hoş olur
Atlar dibaları hırka-puş olur
Kendini bir şah-ı muazzam bilir
Gedai safayı alemde ara
Çek cefayı zevki matemde ara
Her ne ararsan ademde ara
Saltanat-ı aşkı sor Edhem bilir
VASF-I İSTANBUL
Hayrola her yandan şerler uyandı
Gayrı şad olmanın geçti zamanı
Bütün halk-ı cihan candan usandı
Herkes sağlığından kesti gümanı
Rical ü kibardan kalktı inayet
Evlad babasına etmez itaat
Galiba yakındır rüz-i kıyamet
Her tarafta zahir oldu nişanı
Gittikçe çoğaldı münkir münafık
Akıbet oldular lanete layık
Kan ağlar alem diyen yok yazık
Zalimler zulm ile yıktı cihanı
Lut kavmine okuyalım lanetler
Nice zahir oldu bu alametler
Yalnız evlerde kaldı avretler
Bütün halk-ı cihan sever oğlanı
Havas da heva vü ıyş ü işaretle
Gezerler daima zevk u sohbetle
Bırakmış işini herkes gıybette
Der ki şöyle yapmış falan filanı
Kande etsin haklı hakkını dava
Rüşvetsiz hiçbir iş görülmez asla
Ayaklar altında kaldı fukara
Asumana çıktı ah ü figanı
Bakmaz oldu fukaraya agniya
Acımaz yüreği can gözü ama
Bütün sadra geçti cahil ü cühela
Sen kimden umarsıh lütf u ihsanı
Nazar ki alemden ibret al ey can
Çevirir çarhını aksine devran
Gürcü tüccar oldu dellal bezirgan
Har maskeni oldu deri bostanı
Alimler ilmiyle eylemez amel
Hiç yıkılan bina tutar mı temel
Alemde söylenir bu darb-ı mesel
Ölecen hastanın olmaz dermanı
Akil ol terk eyle bu dehri fani
Ecel safinesi açtı yelkeni
Hayr ile yad etsin Gedai seni
Okuyup dinleyenler bu destanı
KAYNAKÇA: KÖPRÜLÜ, M. Fuad, Edebiyat Araştırmaları I, Akçağ Yayınları, Ankara 2004, OĞUZ, Öcal, Türk Halk Şiirinde Tür Şekil Makam, Akçağ Yayınları, Ankara 2001